Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Trump Batı ittifakına balyozla girişti

Trump kendince yeni bir dünya düzeni kuruyor. Hedefteki Almanya telaşta...

Donald Trump’ın elinde bir balyoz var, nereye isterse sallıyor. En son, Batı ittifakının ekonomik-siyasi omurgası G7’yi yıktı. Benzeri görülmemiş G7 zirve skandalı, Almanya’yı sarstı. Almanya artık ABD’siz bir hayatın planlarını yapıyor. Başbakan Merkel, eve döner dönmez “Avrupalılar olarak, Kanada ve Japonya ile birlikte ilkelerimizi savunmalıyız” dedi. Kanada’da olanları ‘zor ve hayal kırıklığı’ olarak niteledi ve “ABD Başkanı bazen sadece tek tarafın kazandığını, diğerlerinin kaybettiğini düşünüyor” dedi.

Merkel, artık ABD’ye yaslanmadan, Avrupa’nın bir arada durmasını, savunma harcamalarını artırmasını, Trump’ın ticaret savaşına karşılık verilmesini ve ‘şantaja boyun eğilmemesini’ öneriyor. ‘Bağlılığımız önce kendi ülkemize, sonra AB’ye olmalı’ diyor. Eskiden AB ile ABD’ye bağlılık esastı. 

Merkel’in Dışişleri Bakanı Maas da bir konuşmayla, Trump dünyasında Almanya ve AB için yeni bir taslak plan verdi:

- ABD’nin koşulsuz desteğini artık unutalım.

- Avrupa olarak ABD’ye karşı denge kuralım.

- Euro’yu koruyalım.

- İtalyanların yarısı AB’nin İtalya’ya faydası olmadığına inanıyor, bunu değiştirelim.

- Rusya ve Çin, AB’yi bölüp etki kazanmak istiyor, mücadele edelim.

Alman Dışişleri Bakanı bu ‘adı var, içeriği yok’ önerileri kendi başına ve partisi SDP’nin refleksiyle mi yaptı, Merkel’in onayını aldı mı? Belirsiz. Sadece G7 krizi sonrası Almanya’nın telaşını yansıtıyor. Ayrıca Almanya’da ‘Hayır ABD’den uzaklaşmak olmaz, ABD’ye daha da yakınlaşalım’ diyenler var.

Maas önerileri, şimdiye dek görülmemiş bir AB uyumunu ve herkesin Almanya arkasında itirazsız toplanmasını gerektiriyor.

Maas konuşurken, Merkel mülteciler nedeniyle siyasi müttefiki CSU ile kriz yaşıyordu. Kriz hafta sonu çözülemezse, bu hafta Merkel hükümetinin yıkılması ihtimali var. Yine Maas konuşurken, İtalya ile Fransa birbirine en ağır demeçlerle saldırmaktaydı. Konu, yine mülteciler... 

72 yıldır süren ABD destekli sistemi Almanya ve AB’nin kenara atıp, kendi kendine yeten bir ada olması mümkün değil. Üstelik Trump, siyaseten AB içinde kendisine yakın popülist güçleri tetikledi. İtalya’yı böyle bir koalisyon yönetiyor. İsveç o yolda. ABD’nin Almanya büyükelçisinin ‘Avrupa’da Popülist hükümetlerin iktidara gelmesine çalışacağım’ sözü acemiliğin yanında, önemli bir siyasi itiraf. Trump, Almanya ve Fransa’da Merkel-Macron’u değil, popülist hükümetleri görmek istiyor. 

AB, daha doğrusu Almanya-Fransa ve birkaç arkadaşları ABD’yi dengeleyemezler. Rusya ve Çin’e de güvenemezler. İran Nükleer Anlaşması, Almanya’nın ABD’den uzaklaşıp Rusya-Çin ikilisine yakınlaşmasının ilk adımı idiyse, Trump onu havaya uçurdu. Alman Dışişleri Bakanı Rusya-Çin tehlikesinden söz ediyor. 

Müttefik ve dayanak arayışındaki Almanya’ya esas adres, Türkiye. Almanya’nın eninde sonunda Rusya ve Türkiye’ye yönelmesi gerekiyor. Ancak Almanya’nın bu adımları kısa vadede atacak uzak görüşlülük ve esnekliği kuşkulu. Türkiye ile oturup konuşmaları lazım. Masaya oturmadan önce de Türkiye gözlüklerini çıkartmaları gerekiyor. Onu nasıl yapacaklar ya da yapabilecekler? 

ABD’nin de Türkiye’yi kazanması, ilişkileri onarması gerekiyor. 24 Haziran’dan sonra kapsamlı bir Trump-Erdoğan zirvesi beklenmeli. Trump ile sorun şu: Kendi yetkisindeki işleri anında yapabiliyor. Kurumlara gerek olduğu yerlerde ise Derin Amerika var. 

Ve şartlar, Almanya’nın AB’yi bir bütün olarak taşımasına engel. Bütün AB diye bir şey kalmadı. Almanya’nın AB’de kendisine yarayacak ülkeleri çevresine toplayıp, sonra doğuya, Rusya ve Türkiye’ye, hatta İran’a uzanması gerekiyor. Bu büyük stratejik açılıma ‘Ost’ diye başlayan bir yeni terim bulmaları lazım. Ve bu kez doğuya ticari uçaklarla, konteyner gemileriyle gelmeleri lazım.

 

Trump sistemi neden yıkıyor?

Trump, ABD’nin haksız yere ticaret açığı verdiğini düşünüyor, paranın tek taraflı ABD’ye akmasını istiyor. Bu görüş, genel işleyişe ters. Ancak ABD herkesle savaşmak lüksüne şimdilik sahip olduğundan, Trump bildiğini okuyor. 

Ekonomik savaş, ekonomik izolasyonu, o da siyasi izolasyonu ve gerilimi getirir. ABD’nin ekonomisi, ticareti, iç ve dış pazarı, kurduğu dünya askeri-siyasi düzeninin bir ödülü olarak görülürdü. Serbest Ticaret, açık pazar kapanınca, ekonomik milliyetçilik başlıyor. Benzer tablo 1930’larda savaş getirmişti. Şimdi daha karmaşık bir dünya ve daha güçlü silahlar var. 

G7 zirvesinde Kanada ve arkasındaki AB grubunu yere vuran Trump, kağıt üzerindeki müttefiklerinden esirgediği muhabbeti Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’a gösterdi. Ticaret ortaklarıyla yeni savaş başlatırken, savaş noktasına geldiği hasımı Kim’e taviz vererek yeni bir yol açtı. Bu yol Asya’da büyük sarsıntılara neden olacak. 

Önce Avrupa’da olanlara ve olacaklara bakalım:

Donald Trump G7 zirvesine, savaşa gider gibi gitti. Çevresindekilerin yüklemesiyle niyeti, Kanada, AB ve Çin ile olan ticareti tersine çevirmek, ithalatı azaltmak, parayı ABD’ye yönlendirmek ve 800 milyarlık ticaret açığını kapatmak. Bu miktara ulaşır, ya da ulaşmaz. Ama iş bilir işadamı olarak hedefi büyük tutmakta. 

Zirvede “G7 içinde her şey gümrüksüz alınsın satılsın” bile dedi. Bu, ABD’nin borusunun öteceği dev bir serbest ticaret bölgesi demek. Diğerleri bu öneriden korktu. 

Sonra Trump sulandırılmış bir sonuç bildirisine onay verdi. Ve Kanada’dan Kim Jong zirvesi için ayrıldı. Singapur’a uzun uçak yolculuğu sırasında Kanada Başbakanı Trudeau’nun basın toplantısını izleyip, köpürdü… Trudeau yeni bir şey söylemediğini yeminle anlatıyor. Ancak Trump, Trudeau’ya savaş ilan etti. Öfkesi Singapur’da da sürdü, “Trudeau’nun sözleri Kanada halkına pahalıya mal olacak” dedi. Şimdi Kanada ve birlikte saf tutan Almanya, Fransa ve biraz da İngiltere, ABD namlusunun ucundalar.

 

Yeni Trump Sistemi nedir?

G7’de olan biten, ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrasının ‘çok taraflı’ sistemini havaya uçurma operasyonunun bir aşaması. 

Çok taraflı, herkesin onayını gerektiren kısmen açık ‘multilateral’ sistemi Trump, tek taraflı, bire bir, yarı kapalı ‘unilateral’ oyuna çeviriyor. Rusya ve Çin’in de sevdiği bu oyunda herkes büyük devletin karşısına teke tek çıkacak ve isteneni yapacak. 

Peki çok taraflı sistemi ABD kurmadı mı? Kurdu. Hem de 72 yıllık sistem, Trump ile yaşıt. Ama şimdi Trump ABD’si var. Ne diyor Trump: Evvela Amerika’nın çıkarı gelir! 

Trump’ın savaşı çok boş değil: Bilenler, diğer ülkelerin ticaret fazlasına karşı ABD’nin savaşı kaybetmeyeceğini düşünüyor. En büyük silah, dolar ve FED.

Trump’ın ABD’de ekonomik kriz sonucu devrilmesi hayali ABD’de sol-liberal çevrelerde mevcut. Ancak genişleyen bütçe açığına rağmen, dolar ve FED sayesinde ABD’de kriz yok. Trump ekonomisi güçlü. Petrol sıkıştırırsa, Trump OPEC’in kafasına Twitter’dan vuruyor.

FED, 2008 krizi sonrası şişirdiği bilançosunu küçültmekte. Elindeki değerli kağıtları satıyor. Alan yatırımcı, bunları dolarla alıyor. Aynı zamanda FED piyasadaki doları da azaltıyor: Dolara talep güçlü... ABD devlet tahvilleri, hala dünyanın en güvenli servet park etme aracı. Trump Çin ile itişirken bile, Çin’in zengini ABD tahvili alıp parasını dolara bağlıyor. 

2008 krizi hesapta geçti, ancak dünya ticareti hala kriz öncesindeki gibi işliyor. Bu sistemde dünyanın malı ABD’ye satılıyordu. ABD artık bu sistemi tek başına taşıyamıyor. Islah etmesi de mümkün değil. O yüzden Trump sistemi imha ediyor. Başta G7, ticaret muhatapları pes edince, ABD merkezli ve Trump’a itaatkar yeni sistem kurulması düşünülmekte. Ve bu gidişle Trump, Dünya Ticaret Örgütü’nden de çıkar. WTO’dan çıkmak, Birleşmiş Milletler’den çıkmak gibi bir şey.