ABD Baþkaný Donald Trump’ýn ‘ulusal güvenlik stratejisi’ esasen tek maddeye indirgenebilir: Her þey ABD için!
‘Trump Doktrini’nin çerçevesi geçen hafta Ulusal Güvenlik Danýþmaný emekli general Herbert Raymond McMaster tarafýndan açýklanmýþtý.
Üstelik Türkiye’yi fena halde rahatsýz edecek biçimde.
Buna göre, ‘doktrin’in köþeleri þöyle:
- ABD’nin savunmasý,
- ABD’nin refahýnýn güçlendirilmesi,
- ABD’nin küresel nüfuzunun arttýrýlmasý,
- ABD’nin ‘barýþ’ için güç kullanmasý.
Dünyanýn geri kalanýna da bu hedeflere hizmet etmek düþüyor!
McMaster, iki ülkeyi hedef gösterdi: Siyasi ve askeri anlamda Rusya, ekonomik anlamda da Çin…
Ýki ülkeyi de ‘haydut’ sýnýfýna koydu: Kuzey Kore ve Ýran.
Ýki ülkeyi de ‘aþýrýcýlýðý desteklemekle’ suçladý: Katar ve Türkiye!
Dört ülkeyi de ‘yeni müttefik’ sýnýfýna ekledi: Suudi Arabistan, Birleþik Arap Emirlikleri, Mýsýr ve Bahreyn.
Özeti þu:
Bir ülkenin dost ve müttefik sayýlmasý için ‘karþýlýklý çýkarlar’dan çok ‘ABD çýkarýna’ uygun davranmasý aranacak!
Velev ki NATO müttefiki olsun…
Kýdemli ve doðal müttefik Ýngiltere de dahil olmak üzere bütün ülkeler ‘ABD gücüyle baþ edemeyeceði’ gerçeðiyle karþý karþýya býrakýlacak ve Rusya-Çin ekonomik çýkar alaný daraltýlacak!
Ekonomisi zayýf ve paradan baþka gücü olmayan ülkeler, ‘teröre destek’ veya ‘Rusya-Çin eksenine kayma’ tehdidiyle hizaya getirilecek!
Direnen olursa ABD’de çýkarýlacak kanunlarla yine ABD mahkemelerinde ‘yargýlanacak’!..
Suudi Arabistan’ýn 11 Eylül’den sorumlu tutularak ‘mal varlýðýna el koyma’ tehdidiyle hizaya getirilmesi unutulmamalý.
Almanya, Fransa, Ýngiltere gibi ülkelerin þirketlerine ABD’de açýlan ‘kara para’ davalarýyla on milyarlarca dolar ‘ceza’ ödetilmesi de…
Türkiye’nin ‘ABD yasalarýný delme’ suçlamasýyla yargýlanmaya çalýþýlmasý da…
***
McMaster’a aslýnda teþekkür borçluyuz.
Kafalarýndaki hesabý açýkça ortaya koyduðu için…
McMaster, “Birçok Ýslamcý grubun Türkiye ve AK Parti modelini örnek aldýðýný” belirterek, Mýsýr’daki ‘Mursi modelini’ örnek gösterdi ve “Türkiye’nin AK Parti iktidarýyla Batý’dan uzaklaþtýðýný” söyledi.
Yani’si þu:
Müslümanlarýn ‘demokratik yolla’ iktidara gelmeleri, þiddeti yöntem olarak benimseyen örgütlerden ‘daha tehlikeli’.
Çünkü ‘baþarýlý olabiliyor’!..
ABD’nin, Ýslam dünyasýnda demokratikleþmeyi desteklediðini düþünenler bir kez daha düþünmeli.
***
Bir de þu var;
Ayný McMaster, Ankara’dan “Siz önce YPG gibi terör örgütlerine desteði býrakýn, Türkiye’nin terörizm ve radikalizmle mücadelesine somut ve etkin destek verin” tepkisi üzerine ‘mýy mýy’ bir geri adým attý.
Özeti;
McMaster’in geri adýmýnýn bir manasý yok.
Trump, Türkiye’ye iliþkin muhtemelen bir þey söylemeyecek.
Ama gerçekte ‘Trumpgiller’in Türkiye ve demokratik bir Müslüman ülke modeli hakkýndaki düþüncelerini biliyoruz.
***
ABD baþkanlarýnýn doktrinleri hep ABD’yi kollayan doktrinlerdir.
Ýlkini 2 Aralýk 1823’te Baþkan James Monroe açýklamýþtý: “ABD uluslararasý sorunlara karýþmayacak, baþkasý da karýþmasýn.”
Bu aslýnda þu demekti:“Sömürge sonrasý ülkeler üzerinden bir güç dengesi kurmayýn; benim toparlanmaya ihtiyacým var.”
Öyle de oldu, Monroe Doktrini, ABD’ye zaman kazandýrdý.
Ýkincisini 12 Mart 1947’de Henry Truman açýkladý: “Komünizm tehdidi altýndaki her ülkeye maddi ve askeri yardým yapýlacak.”
Truman Doktrini Türkiye’ye Marshall Yardýmlarý olarak yansýdý.
Yine ABD kazandý; SSCB ‘doðu bloku’na hapsedildi, ABD ‘Sovyet tehdidi’ gerekçesiyle tüm dünyada at oynatmaya baþladý.
SSCB daðýlýnca sonraki baþkanlarýn doktrinleri, ‘insan haklarý ihlali’ ve ‘terör’ gibi gerekçelere ‘uluslararasý müdahale’ alanýný geniþletti.
Barack Obama, ‘müdahaleci ABD’ fikrinden geri adým atmaya çalýþtýysa da çeliþkileri nedeniyle politika üretemedi.
Þimdi Trump, bir ‘sýnýrý belirsiz müdahillik’ içeren doktrin peþinde.
Bu doktrinde peþin müttefiklik yok. Aksine müttefikler de dahil, istikrarlý bir dünya dengesinde barýþ ve refah üretmeyi amaçlayan tüm ülkeleri dýþlayacakbir doktrin bu.
Ya ABD-Atlantik ekseni ‘ABD ekseni’ haline gelecek;
Ya da dýþlananlar ABD yalnýz býrakacaklar.
Bu karar ‘liderlik’ gerektiriyor.
Türkiye o liderlik tavrýný çoktan koydu.
Baþka sadece Çin ve Rusya’da deðil, çoðu Avrupa ülkesinde de bu var.
Tarihi bir kýrýlma yaklaþýyor…