Beyaz Saray sözcüsü Sanders, bir televizyon programýnda Trump’ýn baþkan seçilmesini Tanrý’nýn istediðini söylemiþ. Bu bilgiye nasýl ulaþmýþ onu bilemiyoruz. Bekli Trump’ýn Tanrý tarafýndan seçilmiþ bir þahsiyet olduðuna inanýyordur; iþin bu kýsmý Sanders’i ilgilendirir.
Ancak konuþmasýnýn devamýný Meksika sýnýrýna yapýlacak duvar konusuna baðlamasý, uluslararasý iliþkileri ilgilendirir. Demokratlar, duvarý gayrý ahlaki bulmuþlar, Sander ise Demokratlarýn kendilerine ahlak dersi vermelerinin mümkün olmadýðýný söylemiþ. Demek ki ABD’de siyasi partiler Cumhuriyetçiler ile Demokratlar olarak deðil, ahlaklýlar ile ahlaksýzlar olarak ikiye ayýrýlýyor. Bu durumda Trump’ýn Tanrý tarafýndan ahlaklýlar arasýndan seçilmiþ olmasý gayet mantýklý.
Söz konusu yaklaþýmda iki küçük ayrýntý gözden kaçmýþ. Ýlki, Trump’ý baþkan yapan seçimlerde sandýða giden seçmenler. Anlaþýldýðý kadarýyla, seçmen iradesinin baþkanlýk seçimlerinde fazlaca bir rolü olmamýþ. Ýkinci küçük ayrýntý da Putin’in Tanrý’nýn tercihine yaptýðý minik katkýlar.
Devlet baþkaný seçiminde yurttaþ tercihinin önemi olmadýðýna iþaret eden bu bakýþ biçimi, sadece ABD için geçerli deðil ve bu açýdan son derece tutarlý. Zira ABD, baþka yerlerde de seçmen tercihini dikkate almýyor.
ABD, hangi ülkede olursa olsun seçim yapýlmasýyla ilgilenmiyor; seçim yapýlan ülkelerde kendisinin beðendiði birinin iktidara taþýnýp taþýnmamasýyla ilgileniyor. Sandýktan ABD’nin hoþuna gitmeyen sonuçlar çýkmadýðýnda, bunun hemen ordular yardýmýyla deðiþtirilmesi gerektiðini düþünüyor.
Söz konusu yaklaþýmýn sadece Trump ABD’sine ait olmadýðýný hatýrlatmak gerek. Bu dönemde farklý olan ise Trump’ýn ilahi kiþiliðinin baþka ülkelerdeki lider tercihlerindeki etkisi. Tanrý tarafýndan seçilmiþ birinin Venezuela, Kuzey Kore ya da Ýran liderlerini þeytan olarak tanýmlanmasý, onlarla mücadeleyi son derece meþru hale getiriyor. Hal böyle olunca ABD baþkanlarýnýn tüm dünyayý þeytanlardan temizlemek ve Trump’ý seçen Tanrý’nýn düzen arzusunu yerine getirmek de olmazsa olmaz bir þart oluyor.
ABD Kara Kuvvetleri’nin yýllardýr yaza yaza bitiremediði Irak Raporu, bu ülkede Ýran’ýn kazandýðýný ifade ediyor. Obama’nýn Irak’ta demokrasi derdine düþmesini bu durumun en büyük sorumlusu olarak gösteren raporda, “demokrasi her zaman istikrar getirmez” deniyor.
Demokrasi ile istikrarýn birlikte kullanýlmasý zaten demokrasiye olan mesafeli bakýþýn ifadesi, çünkü herkesin istikrar tarifi farklý. Ayrýca, Kuzey Kore’de demokrasi yok ama istikrar çok; buna karþýlýk Ýngiltere’de demokrasi çok ama istikrar yok. Ýstikrar arayýþýný demokrasinin önüne koyunca, ABD’de neden hükümetin kapatýldýðýný, neden Venezuela’da ordunun göreve çaðýrýldýðýný ve neden Mýsýr’da en makbul kiþi olarak bir generalin görüldüðünü tartýþmak anlamsýz oluyor. Bu çerçevede Türkiye’nin darbeler tarihine girmeye gerek bile kalmýyor.
Bu anlayýþtan hareketle görünen o ki ABD Suriye’deki yönetim biçimini savunuyor, Türkiye’de neden sürekli seçim yapýldýðýný anlamýyor ve muhtemelen Ýran’da da bir askeri darbe olmasýný istiyor.
Trump’ýn kendi güvenlik bürokrasisiyle mücadelesi sürerken baþka ülkelerde umudunu ordulara baðlamasý da bir çeliþki yatamýyor. Zira, Tanrý tarafýndan seçildiði ve sorumluluðu da ona karþý olduðu için Trump sadece kendisine bahþedilen görevi yerine getiriyor. Dolayýsýyla bu görev uðruna periþan olan ABD’ye karþý çýkmak haksýzlýk ve Hak’sýzlýk oluyor.