ABD, BM Ýnsan Haklarý Konseyi’nden çekildi. ABD çok haksýz sayýlmaz, zira Ýnsan Haklarý Konseyi hak ihlalleri konusunda etkili bir yapý deðil. BM’nin tüm kurumlarýnda olduðu gibi, Ýnsan Haklarý Konseyi de son derece siyasi ve insan haklarýndan uzak bir yapý.
Konsey, 1946’da kurulan BM Ýnsan Haklarý Komisyonu’nun 2006’da yerini aldý; 47 ülke temsil ediliyor ve insan haklarý konusunda bir tür platform özelliði taþýyor. Diðer bir ifadeyle Konsey, insan haklarý konusunda raporlar hazýrlayýp kamuoyu oluþturuyor ama bu raporlar yaptýrým kararý alacak kurumlara pek ulaþmýyor. Dolayýsýyla Konsey akademik çalýþmalarda referans kaynak üretmekten ve sivil toplumda duyarlýlýk oluþturmaktan baþka bir iþe fazla yaramýyor.
Ýþlevi sýnýrlý olmasýna raðmen, devletler açýsýndan bu organa üyelik önemli addediliyor. 2003 yýlýnda, Rusya, Çin, Suudi Arabistan, Cezayir ve Yemen üye olmuþ mesela. Ýnsan haklarý karneleri son derece tartýþmalý bu ve benzeri üyelerin bulunduðu Konsey’in hak ihlalleri konusunda ne gibi ortak ilkeler benimsediði ise ayrý bir tartýþma konusu.
Nasýl olsa insan haklarý ihlalleri nedeniyle bir yaptýrým söz konusu olmadýðýndan, üyeliðin maliyeti olmadýðý, tam tersine prestiji olduðu düþünülüyor olmalý ki, devletler üyelik için can atýyorlar. Obama da 2009’da ABD’yi Konsey’e üye yapmýþ.
Rusya ve Çin’in olduðu yerde ABD de olmalý diye düþünmüþ belli ki. Belki de ABD’nin dünyanýn geri kalanýnda insan haklarý konusundaki bozuk sicilini bu yolla düzeltmek istemiþ dahi olabilir.
Trump’ýn Konseyi’nden ayrýlma nedeni, iþe yaramayan bu yere boþuna temsilci gönderilmesini ya da ödenek ayrýlmasýný istememesi olabilir. Neredeyse tüm uluslararasý örgütleri ve çok taraflý anlaþmalarý gereksiz gören Trump, bu adýmý anlaþmalardan ayrýlma sürecinin bir aþamasý olarak da deðerlendiriyor olabilir. Yakýnda BM’den bile ayrýlmayý düþündüðünü duymak, þaþýrtýcý olmaz.
ABD, “bu yapý insan haklarýný deðerlendiremez” demeye getirirken haklý olabilir; ancak dediði bu deðil.
ABD’ye göre BM Ýnsan Haklarý Konseyi, ön yargýlý; zira Filistin konusunda her zaman Ýsrail’i eleþtiriyor.
Kýsacasý ABD, insan haklarý konusunda her devlet, kendisi bile eleþtirilsin, Konsey etkili olsun demiyor; Ýsrail eleþtirilmesin diyor.
Bir açýdan Trump haklý. Ýsrail’in yaptýklarýný yapan her devlet kýyasýya eleþtirilmeli. Tabi bu durumda ABD’nin eleþtirilmemesi hiç mümkün olamaz. Ancak Trump’ýn derdi ABD’nin eleþtirilip eleþtirilmemesi deðil, Konsey’in Filistin tarafýný tutuyor olduðunu düþünmesi.
Filistin meselesinde taraflarýn eþit koþullar altýnda olduklarýný mý düþünüyor, Ýsrail’in yaptýðý her þeyin insan haklarý adýna yapýldýðýna mý inanýyor yoksa Filistin’deki maðduriyeti görmüyor mu, anlamak kolay deðil. Ancak daha vahimi, Filistinlilerin bir insan hakký ihlaline uðramadýklarýný, bu muameleyi hak ettiklerini düþünüyorsa söz konusu olur; ki sanki öyle gibi.
ABD’nin Konsey’den ayrýlmasý ne koþullarda ne de Konsey’in iþlevinde bir maliyete yol açmaz. Bununla birlikte, siyaseten ABD’yi insan haklarýný konu edinen bir yapýdan çýkan, bu konuyu önemsemeyen, uluslararasý iþbirliði dendiðinde sadece Ýsrail’le iþbirliðini anlayan bir ülke durumuna düþürür; Ya da teyit eder.
Trump, düþündüðü gibi davrandýðý için seçmenlerince takdir edilebilir, ABD bir kaç yýl sonra tekrar Konsey’e üye de olabilir; dolayýsýyla ABD bir þey kaybetmez. Ancak bu politikanýn Ýsrail’e yararý var mý, onu da sormak gerekir.