Çekilme kararý, birçok devleti, tabir yerindeyse, ters köþeye yatýrdý. Bunun en önemli nedeni, Suriye’ye askeri olarak giren her devletin müdahale gerekçesi olarak DEAÞ’ý göstermesiydi. ABD Baþkaný, “DEAÞ’ý yendik” deyince, Suriye’de faaliyet gösteren tüm devletler ve rejim mücadelenin gerekçesini kaybetme riskiyle karþý karþýya kaldý.
Bilindiði gibi Esad, DEAÞ’la mücadele ediyor ve onlara yakýn gördüðü ÖSO’yu da bu kapsama alýyordu. Rusya, Esad’ýn mücadelesine yardým etmek için Suriye’ye davet edilmiþti; Ýran ise zaten hep Suriye’deydi ve DEAÞ’la mücadeleye destek veriyordu.
Bu devletlerin hiçbiri baþka bir terör örgütüyle mücadele ettiklerini ifade etmediler, zaten mücadele de etmediler. Tek gerekçe DEAÞ ve ona yakýn olduðu ileri sürülen muhaliflerdi. Gayet tabi Rusya yeni askeri üsler kurma ve Doðu Akdeniz’de güçlü bir varoluþ sergilemek için Suriye’ye müdahale ettiðini, Ýran da iç savaþý fýrsat bilerek etki alanýný iyice geniþletmek istediðini hiç dile getirmedi.
Ýran, Suudi Arabistan ve Ýsrail karþýtlýðýný Suriye’deki ABD varlýðý üzerinden iþliyordu; böylece neden Suriye’de olduðunu izah ediyordu. Öte yandan Suudi Arabistan da, Ýran’ýn bu tutumunu gerekçe gösterip ABD müdahalesinin finansörlüðünü yapýyor, karþýlýðýnda Kürt ve Arap halklarýný kendi lehine yapýlandýrýyordu.
Gerekçelerin ortasýnda yer alan DEAÞ’ýn bittiði ilan edilince, Ýran, Suudi Arabistan ve Ýsrail gerçek amaçlarýný ifade etmek durumunda kalacaklar. Tam da bu nedenle Ýsrail hedefinin Suriye olduðunu açýkladý. Diðer bir ifadeyle Ýsrail, Ýran ile mücadelesini Suriye topraklarýnda ve Esad üzerinden sürdüreceðini söyledi.
Bu koþullarda Suudi Arabistan’ýn açýða çýktýðý söylenebilir; zira Trump DEAÞ’la bir mücadele olacaksa bunu Türkiye’nin yapabileceðini, baþkalarýna ihtiyaç olmadýðýný söyledi.
Ayrýca Trump, YPG konusunun Türkiye ile görüþülmesi gereðine de iþaret etmiþ oldu. Bu da, “YPG’ye yatýrým yapanlarýn artýk muhatabý Türkiye” demek.
Netanyahu’nun Türkiye aleyhine çýkýþý da ABD çekilmesine baðlý. “Bunca zaman birlikte yatýrým yapmýþtýk, ABD bizi terk etti” diyemediðinden baþka bir þey diyor. Trump’a Erdoðan’ýn Suriyeli Kürtler açýsýndan güvenilmez bir ortak olduðunu söylemeye çalýþýyor. Bu yolla, YPG konusunu “bizden alma” demeye getirmiþ oluyor.
Trump kararýnýn açýða düþürdüðü bir baþka ülke de Fransa. Aslýnda bölgede Fransa kadar askeri güce sahip Ýngiltere de var ama onun sesi çýkmýyor; Ýngiltere yerine Macron konuþarak Fransa’yý Türkiye’nin karþýsýna yerleþtiriyor.
Fransa Suriye Kürtlerinin kurtarýlmasý gerekçesini kullanýyor. DEAÞ bittiyse kimden kurtarmak istediði de açýk. Bu yolla ABD’den boþalan “Kürt kartý” olduðunu ve onu ikame edebileceðini hesaplýyor. Ancak bu hesaplarý sadece Trump’a bakarak yapmak anlamlý deðil. Zira Trump þimdilik Türkiye’ye hareket imkaný vermiþ durumda ama orta vadede ne yapacaðý bilinmez. Ayrýca buradaki esas denge ABD ile Rusya arasýnda. Dolayýsýyla durumdan fýrsat çýkarmak isteyen oyuncularýn önce hem S-400 hem de Patriot sistemlerini alacak bir diplomasi sürdürmeleri gerekir.
Çekilme sadece ABD’nin Türkiye politikasýyla ilgili deðil. ABD çok sayýda devletin Türkiye politikalarýný gözden geçirmeye zorluyor. Bu zorlama Türkiye ile uzlaþmalarý yönünde ama anlaþýlan o ki mesaj tam anlaþýlmamýþ. Trump’ýn kararýný deðiþtirmesi yolunda baský yapacak gibiler. Baský için en elveriþli manivela ise DEAÞ ve yeniden bu örgütün eylemlerini duyacak gibiyiz.