Trump’ýn ilk resmi yurt dýþý gezisini Suudi Arabistan’a yapmýþ olmasý, ABD’nin Uzakdoðu ile daha fazla ilgilenip Ortadoðu’da fazla bir tasarrufu olmayacaðý görüþünün çok doðru olmadýðýný gösteriyor.
Ziyarete yüklenecek anlamlarýn baþýnda, Trump ABD’sinin muhatap aldýðý, iliþki geliþtireceði ya da ittifakýný saðlamlaþtýracaðý ülkelerin yapý ve yönetim biçimleriyle ilgilenmediðini ortaya koyuyor. Ayrýca unutmamak gerekir ki, Obama döneminde ABD Suudi Arabistan’ý da epeyce küstürmüþ, týpký Türkiye-ABD iliþkilerindeki gibi büyük sorunlarýn yaþanmasýna yol açmýþtý.
Obama ne yaptýysa tersini yapma eðilimindeki Trump’ýn Suudi Arabistan ile iliþkileri onarma amacýnda olduðu açýk. Ancak ziyaret bu ülke ile sýnýrlý bir anlam içermiyor.
Trump, ziyareti sýrasýnda aralarýnda Türkiye’nin de olduðu 55 Müslüman ülkeden devlet ve hükümet baþkanlarýna seslendi. Bu konuþma, Ortadoðu ve hatta Uzakdoðu’da ABD’nin nasýl bir politika uygulayacaðýnýn ipuçlarýný ortaya koydu. Özetle, ABD’nin klasik müttefiklerine döneceðine, Ýran’ý da “öteki” saymayý sürdüreceðine vurgu yaptý.
Petrol, silah, ticaret zemini
Riyad ziyareti sýrasýnda ABD ile Suudi Arabistan arasýnda 380 milyar dolarlýk anlaþma imzalandý. Bunun 50 milyar dolar kadarý Suudi Petrol þirketi Aramco ile 11 ABD firmasý arasýnda, yaklaþýk 110 milyar dolarý da Suudi Arabistan’ýn alacaðý savunma sistemleri ve silahlara iliþkin.
Rakamlarýn büyüklüðü, söz konusu anlaþmalarýn sadece Suudi Arabistan ile ilgili olmadýðýný gösteriyor. Özellikle savunma harcamalarý her yýl artan Suudi Arabistan’ýn yeniden ABD ile anlaþmalar yapmasý önemli. Suudi Arabistan’ýn aðýr bir askeri tehdit altýnda olduðunu düþünmek kolay deðil, bununla birlikte bu konuda Ýran ile büyük bir rekabet içinde olduðu açýk. Ancak anlaþýlan Suudi Arabistan’ýn askeri açýdan desteklenmesi, sadece Ýran’a yönelik bir tehdidi kapsamýyor. Zira Trump’ýn Ýslam Ülkeleri NATO’su gibi bir tasarýsý buluyor.
Nasýl NATO’nun mali ve dolayýsýyla siyasi kaptanlýðý ABD’de ise, yeni oluþumun mali kaptanlýðýnýn da Suudi Arabistan’da olacaðý öngörülebilir. Ancak mali destek ve silahlar ABD’den geleceðine göre, siyasi üstünlüðün ABD’de kalacaðý söylenmeli.
NATO deðil Ortadoðu konularýna, Avrupa sorunlarýna bile çare üretemiyor diyen Trump’ýn belki de NATO ile koordinasyon içinde çalýþacak yeni bir bölgesel savunma örgütü projesi iþlevsel olabilir.
Bölgesel örgütlenme çerçevesi
Bu proje, Soðuk Savaþ yýllarýnda kurulmuþ ve iç içe geçmiþ kümeler gibi çalýþan örgütler zincirine benzeyebilir. 1949’da kurulan NATO, Türkiye’nin 1952’de NATO’ya katýlmasýndan sonra 1953’de imzalanan Balkan Ýttifaký ile 1955 Baðdat Paktý örneklerinde olduðu gibi. Her üç örgüte de üye olan Türkiye’nin kümelerin kesiþme noktasýný oluþturduðu da hatýrlatýlmalý.
Trump buna benzer bir yapý öngörüyor ise, hiç kuþkusuz Türkiye yine kilit önemde olur. Ancak NATO’nun bu geliþmeyi nasýl karþýlayacaðýný da izlemek gerekir. Eðer Birleþik Krallýk da NATO üyeliðine ek olarak bu halkalardan birisinde yer alýrsa, muhtemelen diðerlerinin ses çýkarmasý kolay olmaz.
Söz konusu giriþimin “ne için” yapýldýðý sorusuna yanýt bulmak kolay olur. Terörizm, kaçakçýlýk, siber suçlar, iç savaþlar, istikrarsýz yönetimler ve nükleer risklerle mücadele esas alýnabilir. Ancak soru “kime karþý” þeklinde sorulduðunda, bazý tereddütler ortaya çýkabilir. Zira çok açýk biçimde Rusya bunu kendisine yönelik bir giriþim olarak görür. Daha önce Doðu-Batý olarak bölünen dünyanýn Kuzey-Güney diye bölünmesinin yolu açýlabilir ve belki Rusya da bundan o kadar rahatsýz olmaz.