Dünya ile birlikte Türkiye’nin de yeni konusu Trump. Yeni baþkanýn neler yapacaðý, neler yapabileceði, bunlarýn baþka ülkeleri nasýl etkileyeceði hemen her kesimin tartýþma konusu haline gelmiþ durumda. Ýþi ileri götürenler, ABD’nin bundan böyle ne yapmasý gerektiði konusunda da fikirlerini paylaþýyorlar; Trump’ýn ise ABD’ye yönelik bu uluslararasý tavsiyelere göre davranacaðýný gösteren bir karine bulunmuyor. The New York Times gazetesini bile dikkate almayan Trump’ýn, baþka ülke medyalarýný önemsemesi de beklenemez.
Dolayýsýyla Trump’ýn ne yapmasý gerektiði konusuna deðil, neler yapabileceði meselesine bakmak, pozisyon almak açýsýndan daha yararlý olabilir.
Geçtiðimiz Mayýs ayýnda, seçim kampanyasý sýrasýnda Trump, Çin’in ABD’yi sömürdüðünü ileri sürmüþtü. Komünist Çin’in kapitalist ABD’yi sömürdüðünü ileri sürerken, gayet tabi kavramsal bir tartýþma açma endiþesi taþýmamýþtý. Derdi, bundan böyle ABD’nin öncelikli olarak hangi ülkeyi hedefe koyacaðýný göstermekti.
Çin konusunu defalarca gündeme getiren Trump’ýn, bu ülkeye karþý ne tür tedbirler alacaðýna yönelik ilk sinyal ise, geçtiðimiz hafta geldi. Trump, Tayvan cumhurbaþkaný ile doðrudan bir telefon görüþmesi yaptý.
Arka plan
Altý üstü bir telefon konuþmasý, bunda ne var ki denebilir. Ancak, konu konuþmanýn ötesinde anlamlar içeriyor.
Çin Komünist Parti’sinin 1949’daki zaferinden sonra Tayvan’a sýðýnan Milliyetçiler, burada ayrý bir devlet kurduklarýný ilan etmiþ, bu arada BM ve baþta ABD olmak üzere birçok ülke, koskoca Çin’i Tayvan’daki milliyetçilerin temsil ettiðini kabul etmiþti. Tayvan, en fazla ABD’den aldýðý destekle olsa gerek, ayrý devlet varlýðý çerçevesinde 1948’de OHAL ilan etmiþ, Milliyetçi Parti dýþýnda baþka partilerin kurulmasý yasaklanmýþ ve OHAL 1987’ye kadar yürürlükte kalmýþtý. Bu dönemde ABD Tayvan’ý Çin’i tehdit eden bir silah deposuna çevirmiþ, Çin’in çevrelenmesi kapsamýndaki politikalara en fazla Tayvan üzerinden aðýrlýk verilmiþti.
1970’lerde ise koþullar deðiþmiþ, ABD ile Çin iliþkileri normalleþmiþ ve 1979’da da ABD, Çin’e karþý iyi niyetini göstermek için Tayvan ile resmi-diplomatik iliþkilerini kesmiþti. Dolayýsýyla ABD, Çin-Tayvan ikilisinde artýk Çin’i muhatap almýþ, Tayvan da Çin Taipei’si olarak anýlmaya baþlamýþtý.
Diplomatik iliþkiler kesilmiþ dahi olsa, ABD Tayvan’a silah yardýmý yapmaya devam etti.
Olacaklara karine
Trump, telefon görüþmesini Tayvan cumhurbaþkanýnýn kendisini tebrik talebiyle gerçekleþtiðini bildirdi ve bunca yýldýr milyarlarca dolar askeri yardým yapýlan bir ülkenin tebrik etmesini doðal bulduðunu açýkladý. Ayrýca bununla da yetinmeyip, Tayvan ile “yakýn ekonomik, siyasi ve güvenlik baðlarý”nýn konuþulduðunu duyurdu.
Söz konusu olay, ABD baþkanýnýn Tayvan’ý ayrý bir oyuncu olarak görebileceðini, askeri yardýmlarý sürdüreceðini ve bunu da alenen Çin’i kýzdýrmak için yapacaðýný ilan etmesi anlamýna gelir.
Çin’in verdiði ilk tepki ise, doðrudan ABD’ye yönelik olmadý; Çin Tayvan’ý azarladý. Bu, ABD söz konusu politikasýný deðiþtirmez ise Tayvan’a yapýlacak baskýnýn öncekinden fazla olacaðýný ima ediyor. Üstelik bugüne kadar statüsü bir anlamda idare edilen, fazla kurcalanmadan dondurulmuþ olan Tayvan konusunun Çin lehine kökten bir çözümü söz konusu olabilir.
Bu olaydaki en önemli nokta, Trump’ýn bundan böyle dünyanýn baþka yerlerindeki ülkelere de benzer politikalar uygulayýp uygulamayacaðý konusu. Silahla tehdit politikasýna yapýlan sert bir dönüþ, sadece Tayvan’ýn deðil çok sayýda devletin ani tercihler yapmasýný gerektirebilir.