Bazý olaylarda uzun analizler ve bütün bileþenleri deðerlendirip çýkarýmlar yapmak yerine, ilk refleksiniz sonuca en samimi tepkinizi yansýtýr. Ve gerçeðe en yakýn algý da genelde bu ilk refleks olur.
Hillary Clinton’un karþýsýnda Donald Trump’ýn baþarýsýný görünce derin bir nefes aldým.
Öncelikle ABD basýný ve “establishment’ýnýn gücünün sýnýrlarýný öðrenmesi, 2016 ABD seçimlerinin en önemli sonucu oldu.
Ama en çok 15 Temmuz gecesi baþýmýza yaðan bombalara ve FETÖ’ye “neredeyse” sahip çýkan Barack Obama yönetiminin aldýðý ders, mutluluk verdi. Eski yönetimin darbenin baþarýsýz olmasýndan duyduðu hayal kýrýklýðýný kimse inkar etmeye kalkmasýn.
Lamý, cimi yok. 15 Temmuz gecesi, Türk-Amerikan iliþkilerinin en kara sayfasýdýr ve bu sayfanýn altýnda Demokrat Parti ve Baþkan Obama’nýn damgasý vardýr.
ABD basýnýnýn neredeyse tamamýnýn Clinton’un desteklemesi, Trump’ý þeytanlaþtýrmasý, seçim sürecinde son sözü seçmenin söyleyeceði gerçeðini yok saymasý ve sonucunda aldýklarý ders kayýtlara geçti.
Trump’ýn kadýnlarla ilgili aþaðýlayýcý sözleri, belki de kampanyanýn dibe vurduðu an olmuþtu. Ancak, ABD ve aslýnda tüm küresel sistemin, kadýnlarý meta olarak görmesinin belki bir týk ötesinde bir vehamete sahip olan bu olayý dengeleyecek çok fazla anekdot bulunuyordu. “Tencere dibin kara, seninki benden kara” cümlesiyle özetlenebilecek bir momentumdan söz ediyoruz...
8 Kasým gecesi, ABD seçimlerinin sonuçlarýný beklerken, uluslararasý basýnýn “iyi” gösterdiði çizgi ile “kötü” gösterilen arasýndaki farký ya da benzerlikleri zihnimden geçirdim.
Hillary Clinton’un Libya lideri Muammer Kaddafi ile ilgili bir röportajýnda söylediði “Geldik, gördük, öldü” cümlesi, baþka söze gerek býrakmayacak þekilde bu aday hakkýnda fikir veren bir veri niteliðinde. Kaddafi, linç edilerek öldürülüyor ve dönemin ABD Dýþiþleri Bakaný Clinton bu lince imzasýný atýyor.
Trump’ýn seçilmesinin ülkemiz açýsýndan olumlu sonuçlarý olabileceðini düþünüyorum.
Medyasý ve kurumlarýyla ülkemize “operasyon çeken” bir çizgi artýk günahlarýyla baþ baþa kaldý.
Trump’un Rusya’ya yakýn, Avrupa’ya, eski yönetime göre, daha mesafeli bir çizgi izleyeceði kanaatindeyim. Ve bu çizgi, Suriye cephesindeki geliþmelere de olumlu yansýmalar getirecektir. Avrupalý liderler cephesindeki panik ve hayalkýrýklýðýný da mütebessim bir ifadeyle izliyorum.
Ýslam ve yabancý düþmanlýðý konusunda, Trump’ýn diðer Batýlý liderlerin ötesinde bir tutumunun olduðunu düþünmüyorum. Hatta iþ, laftan aksiyona gelince, Trump daha pragmatik davranabilir. Çünkü karþýmýzda, bir “partizan” deðil, iþadamý var. Kar-zarar hesabýný yapacak ve uluslararasý finansý ürkütmek istemeyecek bir profil. Nitekim, seçim sonuçlarýnýn hemen ardýndan, internet sitesindeki Ýslamofobik ifadeleri sildirmesini hatýrlayalým.
Seçim kampanyasýnýn bizdeki eðlenceli caps’lerinden biri tam da burada hatýrlanmayý hak ediyor: “Trump Ýslamofobik de, Hillary Ýmam-Hatipli mi?”
FETÖ elebaþýnýn iade süreci, PKK/PYD çizgisine destek... Bu iki öncelikli nokta, Trump döneminden umutlu olmamýz için yeterli unsurlar.
Ve tabi, Obama döneminin günahlarýný, kirli çamaþýrlarýný gün yüzüne çýkarmasý olasýlýðý bile umut verici... Bu günahlarýn baþýnda da belki de öncesi ve sonrasýyla 15 Temmuz gecesi yatýyor.
Yeni bir sayfa açýldý.
Uluslararasý medyanýn bizim nasýl düþüneceðimizi, kimi seçeceðimizi belirleme hakký olmadýðýný gördük.
Uzun analizler yapýlabilir...
Ancak ilk çýkarým, “eski yönetim döneminde daralan bir çemberin, bir fiskeyle kýrýldýðý” þeklindedir. Yeni küresel sistemin kartlarý yeniden karýlýyor, cepheler yeniden þekilleniyor. “ABD’de yönetim deðiþse de, politikalar deðiþmez” kliþesi de yine bu seçimler sürecinde geçerliliðini kaybetmiþ oldu. Çok þey deðiþecek.
Büyük umutlarla pompalanan bir Obama sayfasý büyük hayal kýrýklýklarý ve baþarýsýzlýklarla kapanmýþ oldu. Artýk yeni bir sayfa açýldý.