Soma felaketinin aðýrlýðý, kabul edilemezliði, suça ortaklýðýn bu kadar geniþ bir alana yayýlmasý, insanlarýn sinir sistemini fena halde bozdu.
Baþbakanlýk görevlilerinden biri, bir vatandaþý sokakta tekmelerken görüntülendi. Bu elbette hiçbir þekilde onaylanamayacak, bir davranýþ. Adli ve idari bakýmdan soruþturulmasý gereken bir olay. Böylesi bir görevde bulunan kiþinin her ne olursa olsun daha soðukkanlý ve sorumlu davranmasý gerekir.
Baþbakanlýk görevlisi Yusuf Yerkel, olaydan sonra Atatürk Araþtýrma Hastanesi acil servisine baþvurup darp edildiði iddiasýyla muayene olmak istedi. Film çekilerek ve baþka teknik araçlar kullanýlarak, görevli bir hekim Yusuf Yerkel’in vücudunda darp izleri olduðunu tespit etti ve rapor verdi. Bu duyulduktan sonra medyada raporu veren doktor hakkýnda bir linç kampanyasý baþlatýldý.
TTB, doktorun meslekten belli bir süre için ihraç edilebileceði yolunda bir açýklama yaptý. Linç kampanyasýný güçlendiren, haksýz bir açýklamaydý bu. Çünkü bir doktor raporunun, doðruyu yansýtýp yansýtmadýðý, ancak bir araþtýrma sonucu anlaþýlabilir.
Ýþ öyle bir boyuta vardý ki, Acil Týp Uzmanlarý Derneði konuyla ilgili olarak þu açýklamayý yapma gereði duydu:
‘...öncelikle olayýn soruþturulmasýna karþý olmamakla birlikte meslektaþýmýz bir gün önce “doktor aranýyor” daha sonra “doktor bulundu” þeklinde merkez medyada isim ve soyadý ve çalýþtýðý yerle birlikte haberlere konu yapýlmýþ, bir nevi yargýsýz infaz yapýlarak peþinen suçlu ilan edilmiþ ve sahtekarlýkla suçlanmýþ, böyle hassas bir zamanda öfkeli bir kitleyle karþý karþýya getirilmiþtir... Acil servise baþvuran hastalarýn kimliðine ve makamýna ve suçlu olup olmadýðýna bakýlmaksýzýn tedavi hizmetleri verilmekte ve ihtiyacý olanlara istirahat raporu verilebilmektedir. Bu hak kanunen tüm hekimlere verilmiþtir.’
TTB’nin kendi üyesinin linç edildiði bir kampanyaya, ihraç tehdidinde bulunarak katkýda bulunmasý, bana iki yýl önce yaþadýðýmýz ve bir yönüyle TTB’yi ilgilendiren bir olayý hatýrlattý. Ayten Öztürk, 90’lý yýllarda Elazýð’da kaçýrýldý ve iþkence edilerek öldürüldü. Topraða gömülü cesedi günler sonra bulundu. Ceset üzerinde yapýlan savcýlýk incelemesi durumu hiçbir þekilde izah etmiyor, tersine katilleri gizlemeyi amaçlýyordu. Ýþin en vahim tarafý da, bu düzmece raporun altýnda iki doktorun imzasýnýn bulunmasýydý. Ayten Öztürk davasý hala da sürüyor ve babasý Hýdýr Öztürk, kýzýnýn katillerini aramaya devam ediyor. Söz konusu raporu da köþeme alarak, Ayten Öztürk için birkaç yazý yazdým. Doðrusu TTB’den bir açýklama gelebileceðini ve TTB’nin bu iki doktor hakkýnda bir soruþturma baþlatabileceðini, en azýndan üzüntü bildiren bir mesaj yayýnlayabileceðini umuyordum. Böyle bir þey olmadý. Ses seda çýkmayýnca, vaktiyle genel baþkanlýk görevinde bulunmuþ bir dostum aracýlýðýyla TTB’yle temasa geçtim. Kendisiyle mailleþtik. Sonra, Genel Merkezin, Elazýð Tabip Odasýyla pek uyumlu olmadýðý, TTB’nin tüzüðünde zaman aþýmýnýn, aklýmda kaldýðý kadarýyla dört yýl olmasý gibi gerekçelerle bu sahte ölüm raporuna imza atan doktorlar hakkýnda bir soruþturma yapýlamayacaðý ifade edildi. Þöyle düþünmedim deðil:
Ayten Öztürk cinayeti gibi, ya da Diyarbakýr cezaevindeki uygulamalar gibi insanlýða karþý iþlenmiþ suçlar kapsamýnda olduðu çok bariz ihlallerde, devletin zaman aþýmý yirmi yýl, ama TTB’nin zaman aþýmý süresi, bunun yarýsý bile deðil.. Bu ihlallerde suçu olan doktorlarý devlet isterse, aradan yirmi yýl geçse bile yargýlayabiliyor, ama TTB, iç savaþtan çýkmýþ bir ülkede, insanlýða karþý iþlenmiþ suçlar kapsamýnda görülebilecek suçlarýn aklanmasý için düzenlenen raporlara ortak olmuþ kendi mensuplarýný zaman aþýmý diyerek soruþturamýyor, ya da soruþturmuyor.
Lakin, Yusuf Yerkel’e rapor veren bir mensubunu, peþinen suçlu ilan ediyor.
Yerkel’e rapor vermek, ‘Ayten Ötürk’ün bedeni, uzuvlarý, iþkenceden deðil, toprak altýnda kaldýðý için çürüdü’ diyen ve halen de görevde ve TTB üyesi olan iki doktorun altýna imza attýðý rapordan daha mý büyük bir suç?
Ve bir çifte standarda dayalý davranýþ örneði daha: Sabahat Akkiraz, siyasi iktidar yani hükümet Soma’da yaþanan sorumluluðu kabul etmeye yanaþmadýðý için milletvekilliðinden istifa ettiðini duyurdu. Saygý duymak lazým, ilginç ve anlamlý bir protesto biçimi. Ama bu istifa eðer CHP’li bir vekilden geliyorsa, ya Dersim katliamýndaki siyasi sorumluluk, hatta inkar politikasý, o kime ait diye sormazlar mý Sabahat Haným’a?