Hiç unutmam, Diyarbakýr’da çocukken resim derslerinde sürekli iki-üç katlý, çatýlý evler yapardýk. Neden böyle yaptýðýmýzý bir türlü anlamamýþtým. Çünkü bizim evimizin çatýsý yoktu!
Çatý yerine dam vardý. Baþka mahallelerde çatýlý binalar vardý. Onlar da çok büyük olduðu için resim dersleri için yaptýðýmýz resimlere yine benzemiyordu! Ha bu arada, yaptýðýmýz resimler bir þeye benziyor muydu? O da ayrý bir mesele.
Bu iþteki tuhaflýðýn kaynaðýnýn resim eðitiminin kendisi olduðunu anladýðýmda artýk resim kabiliyetimi geliþtirmek için çok geçti! Zira eðitimciler bizden Diyarbakýr’daki bir evi deðil, Avrupa’daki bir evi çizmemizi bekliyordu...
Batýcý bir eðitime maruz kaldýk. Büyüdük. Çocuklarýmýz oldu. Þimdi onlarý izliyorum. Deðiþen bir þey var mý?
TÜBÝTAK yayýnlarýný eskiden beri ilgiyle takip eden ve bu yayýnlarý baþarýlý bulan biriyim. Son yýllarda, özellikle TÜBÝTAK’ýn çocuk yayýnlarýný yakýndan takip ediyorum. Bu yayýnlara iliþkin, bazý tereddütlerimi paylaþmak istiyorum. Fazla uzaða gitmeden Bilim ve Çocuk dergisinin son (Ekim 2013) sayýsýyla deðerlendirmeye baþlayalým.
Mimar Sinan vs. Mimar Gaudi
Derginin önsözüne göre, bu sayý, mimarlýða ayrýlmýþ. Kapaða bakýlýrsa, özel konu, “Ünlü Mimar Gaudi ve Eserleri.” Gaudi’ye 6 sayfa yer ayrýlmýþ. Öte yandan, Mimar Sinan kapakta yok; içerde ise 2 sayfada yer almýþ. Gaudi’nin eserlerinin fotoðraflarýna büyükçe yer verilmiþken, Sinan’ýn eserlerinden çok azý çizimle resmedilmiþ. Örneðin, sadece 1 camiye küçükçe bir yer verilmiþ.
Dergiyi incelerken, Mimar Sinan’ý yetiþtiren bir ülkede deðil de, Ýspanya’da mý yaþýyoruz, diye sormadan edemedim. Buradaki sorun, Batýlý bir mimar ve eserlerinin öðrenilmesinden ziyade, çocuk eðitiminin en temel ilkesinin ihlal edilmesi.
Pedagoglarýn yakýndan uzaða dediði ilkeye göre, çocuðun aþina olduðu yakýn çevreden baþlayýp uzak çevrenin öðretilmesi gereklidir. Örneðin, siz Avusturalya’da bir çocuk dergisi çýkarýrken, kanguruyu ilk baþta anlatabilirsiniz ama Türkiye’de ayný þeyi yapamazsýnýz. Çünkü Türkiye’deki bir çocuðun yakýn çevresinde kanguru yoktur.
Neden yakýndan uzaða ilkesi ihlal ediliyor? Bu sorunun altýnda, her þeyin Batý’da icat olduðu fikri ya da Avrupamerkezcilik anlayýþýnda yatýyor.
TÜBÝTAK yayýnlarý, geçmiþe göre belki daha az Avrupamerkezci. Ama bu yayýnlarda hâlâ genellikle Batýlý bilim insaný ve sanatçýlarýnýn hayatlarýna yer verilmektedir. Örneðin, hýzlýca elimdeki Bilim ve Çocuk dergilerine baktým. Farklý sayýlarda Vincent Van Gogh, Picasso, Albrecht von Haller, Andre-Marie Ampere, John Muir, Jean Piaget gibi tamamý Batýlý sanatçý ve bilim insanlarýna hayatlarýna yer verilmiþ. Tek istisna, 2 sayfalýk Mimar Sinan.
Avrupamerkezci Bilim
Çocuklarýn okuduklarýnda sürekli Batýlý figürlere ve eserlere maruz kalmasý, yayýnlarý hazýrlayanlarýn önemli ölçüde “Garpzede” olmasý yani Batýlý kültürle yetiþmeleri ve bilimi ve sanatý Batýlý bir þey olarak görmeleriyle ilgili olsa gerek. Türkiye’de aldýðýmýz eðitim dolayýsýyla hepimiz biraz Garpzedeyiz. Yoksa, mimariye adanan Türkçe bir çocuk dergisinde Mimar Sinan’a neden çok az yer verildiðini anlayamayýz. Ya da çocuklarýn her gün gördükleri camilere neden neredeyse hiç yer verilmediðini de açýklayamayýz.
Bilim, insanlýðýn ortak malýdýr. Sadece Batýlýlar tarafýndan geliþtirilmemiþ ya da Batýda geliþmemiþtir. Buna raðmen Türkiye milli eðitim sisteminde ve hatta üniversite ders kitaplarý, bilimi hâlâ Avrupamerkezci bir biçimde sunmaktadýr. Bu sunum þekli, Batý dýþý toplumlarda aþaðýlýk kompleksi geliþmesine yol açmaktadýr. Çocuklarýmýzýn özgüvenle yetiþmeleri için kendi topraklarýnda üretilen fikir ve eserlerden haberdar olmalarý gereklidir.
Yanlýþ anlaþýlmasýn, ben Batýdan öðrenilecek deðerli bir þey olmadýðýný ya da içe kapanmayý savunmuyorum. Batý’dan öðreneceðim þeyler olduðunu düþündüðüm için, bizatihi kendim de Batý’da eðitim aldým. Ancak insanlýðýn ortak birikimini, sadece bir toplumun ürünleri gibi sunmak, son derece yanlýþ.
Yerli uydu gibi birçok alanda baþarýlý milli projelere imza atan TÜBÝTAK, bilim ve çocuk yayýncýlýðýnda da önemli katkýlar sunmaktadýr. Ülkemizdeki bilimsel kültürün geliþmesi açýsýndan, TÜBÝTAK’ýn çocuk yayýncýlýðýnda, bundan sonra daha özenli olmasýný dilemekteyim.