Alptekin: PYD’nin PKK’nýn Suriye þubesi olduðunu bilmeyen yok. ABD eski savunma bakaný Carter’dan Suriye özel temsilcisi Jeffrey’e kadar herkes bu iliþkiyi bilerek girdi bu iþe. PYD’nin zorla silahaltýna aldýðý Kürt çocuklarýný çatýþmaya sürdüler, DEAÞ’ý ise halýnýn altýna süpürdüler.
“Türkiye Suriye’deki insani krizden kaçanlarý kabul ederken onlara dinini, ýrkýný, etnik kökenini sormadý. Türk’ü de Kürt’ü de Arap’ý da kabul etti. Ayný þekilde Suriye’deki politikalarýnda da Kürtleri dýþarýda tutmadý. Suriye içinde Türkiye kontrolündeki bölgelerdeki Kürtler de yaþamakta. Hatta Türkiye PYD’ye müzahir olmayan Kürt gruplarý Milli Ordu bünyesine kattý, silahlandýrdý, eðitti. Nasýl ki Türkiye içinde on binlerce Kürt vatandaþ PKK’ya karþý gönüllü köy korucusu olarak çarpýþýyorsa Suriye’de de PYD’ye karþý Türkiye saflarýnda savaþan Kürtler var. Bu bir Türk-Kürt meselesi deðil. Bir tarafta PKK-PYD bir tarafta Türkiye var. Türkiye için asýl olan, PKK’yý Kürt topluluklarý içinde de yalnýzlaþtýrmak ve komþu bölgelerdeki Kürtlerle de PKK’nýn zehirleyemeyeceði bir gelecek inþa etmektir.”
ABD Baþkaný ve Batý medyasý PKK-YPG için sýklýkla ve ýsrarla “Kürtler” ifadesini kullanýyor. Neden?
Maalesef sadece ABD Baþkaný ve Batý medyasý deðil, pek çok Batýlý siyasetçi hatta kimi Türk yazarlar da PYD-PKK çizgisi yerine Kürtler yahut Suriyeli Kürtler tabirini kullanmakta ýsrar ediyorlar. Uzun süredir piþirilen bir projenin erken ilaný gibi bir durum bu. Uzun süredir Suriye özelinde alternatif Kürt oluþumlar bertaraf edilmekte, Kürt ailelerin çocuklarý PYD kontrolü altýndaki topraklardaki okullarda PKK propagandasýna maruz býrakýlmakta, yine bu çocuklar PYD tarafýndan zorla silahaltýna alýnmakta. Ortada Batý’nýn aktif desteðiyle Suriye’deki tüm Kürtleri PYD’ye tabi kýlmaya zorlayan bir yapý var: PYD. PYD bu amacýný gerçekleþtirmek için öncelikle Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) gibi alternatif Kürt oluþumlarýn ofislerini kapattý. Ýbrahim Biro gibi ENKS yöneticileri Suriye dýþýna sürüldü. Tüm bu hengâmede 200 binin üzerinde Suriyeli Kürt ise Türkiye topraklarýna sýðýndý.
Bu etnik-ideolojik zorlamayla dünyayý neye ikna etmek istiyor PYD-PKK ve terör örgütüne “Kürtler” diyenler?
PYD’nin bu yýldýrma politikasý bizim ulusal çýkarlarýmýz uðruna abarttýðýmýz bir durum deðil. PYD’nin hak ihlalleri ve yýldýrma politikalarýný Londra merkezli Uluslararasý Af Örgütü’nden New York merkezli Ýnsan Haklarý Ýzleme Örgütü’ne kadar pek çok insan haklarý örgütü raporladý. Neticede bugün Suriye’de PYD kontrolündeki bölgelerde alternatif bir Kürt oluþum yok, hepsi bastýrýldý, sürüldü. Ancak Suriye’den çýkarýlýp Türkiye’de ve Irak’ta faal olan Kürt gruplar var. Dahasý doðrudan Milli Ordu, eski adýyla Özgür Suriye Ordusu saflarýnda PYD’ye karþý savaþmýþ Kürt gruplar var. Suriyeli Kürtler üzerinde bu proje sürüyor ve Türkiye’nin buna engel olmasý gerekmekte. Zira Fýrat’ýn doðusundaki terör bölgesinde çocuklardan yaþlýlara kadar tüm nüfusa PYD tarafýndan ABD korumasý altýnda Türkiye düþmanlýðý aþýlanmakta. PKK, Türkiye’den militan devþirmekte zorlanýrken Suriye’yi yeni bir militan havuzu olarak görmekte. Bu havuzu kurutmak, Suriye Kürtlerini PYD etkisinden çýkarmak Türkiye’nin kendi menfaati için de gerekli.
Türkiye PKK=PYD tezini sadece söylemde býrakmýyor, muhataplarýna dosyalar dolusu belge bilgi de veriyor. Buna raðmen sonuç deðiþmiyor. Bunun bir açýklamasý var mý?
Aslýnda Türkiye’nin ABD baþta olmak üzere Batýlý müttefiklerine (!) dosyalar dolusu kanýt sunmasýna gerek de yok. PYD’nin PKK’nýn Suriye þubesi olduðunu bilmeyen Batýlý uzman, gazeteci, siyasetçi yok zaten. ABD eski savunma bakaný Ashton Carter’dan hâlihazýrdaki Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’e, ABD özel kuvvetler komutaný General Raymond A. Thomas’a kadar pek çok asker ve sivil bürokrat, siyasetçi doðrudan doðruya PYD-PKK iliþkisini kâh konuþmalarýnda kâh verdikleri mülakatlarda kabul ettiler zaten. ABD Dýþiþleri Bakanlýðý’nýn hazýrladýðý terör örgütleri listesinde son iki yýla kadar PYD, PKK’nýn Suriye kolu olarak yer bulan bir örgüttü. ABD bu iliþkiyi bile bile PYD ile bir ortaklýk geliþtirdi.
Ama neden?
Kötümser bakýþla ABD tarafýndan Türkiye’nin güneyine terör koridoru açarak Türkiye’ye yönelik bir hamle olarak okunabilir. Ama ben ABD’nin motivasyonunun bu olduðunu sanmýyorum. Bence gerçekten de PYD’siz bir formül düþünemediler. PYD’yi kullanarak önce DEAÞ’ý temizleyecek, sonra Ýran’ý PYD ile dengeleyeceklerdi. Bu berbat bir plandý ama bence ABD’li yetkililer bu planýn komplikasyonlarýný hesaplayamadý. Doðru hesapladýklarý tek konu PYD’nin ABD’nin özellikle havadan saðladýðý ateþ desteði ile Fýrat’ýn doðusunda DEAÞ’ý temizleyeceðiydi. Sonuçta PYD ciddi kayýplar verse de, hiç kolay olmasa da ABD gölgesinde DEAÞ’ý geriletebildi. Bunu bazen BBC’nin haber yaptýðý üzere DEAÞ ile anlaþýp DEAÞ militanlarýný otobüslerle Türkiye ve diðer komþu ülke sýnýrlarýna taþýyarak yaptý, bazen Rakka’da olduðu gibi þehrin Amerikan hava bombardýmanýyla dümdüz edilmesiyle yaptý, ama yaptý. Sonuçta sahada ABD askerleri deðil, ama propaganda yoluyla ikna edilerek ama zorla silahaltýna alýnan Kürt gençleri öldü. ABD DEAÞ’ý kendisi kayýp vermeden, Kürt gençlerini öne sürerek temizleyebildi, en azýndan yer altýna itti. Ancak ABD’nin bunun dýþýndaki hiçbir hesabý tutmadý.
Tutmayan hesaplarý açalým lütfen?
Mesela Türkiye’yi PYD konusunda ikna edeceðini düþünüyordu. Öyle ya, ABD’nin PYD ile bu ortaklýk projesi baþladýðýnda Türkiye Rusya ile oldukça gergin bir süreçten geçiyordu. Bir yandan ülkesine kabul ettiði Suriyeli mülteciler, bir yandan Rusya ve ABD tarafýndan Suriye’nin dýþýnda tutulmasýyla Türkiye ABD’nin gözünde artýk oyun dýþý kalmýþtý, öyle ya da böyle PYD realitesini kabul edecekti. Olmadý, ABD’nin hesaplarýnda Türkiye’yi hafife aldýðý görüldü. Türkiye Astana süreci üzerinden Rusya ile yeni bir baþlangýç yaptý ve Fýrat’ýn batýsýnda kendisine alan açtý. Fýrat’ýn doðusunda da Türkiye oyuna girerek denklemi deðiþtirdi, askeri olarak rüþtünü ispatladý. Önce Cerablus, El-Bab, Azez üçgeninde DEAÞ’a darbe vurdu, sýnýrýný DEAÞ’tan temizledi ve PYD’nin sýnýr boyunca terör koridoru projesini tamamlamasýný önledi. Sonra Afrin’e yaptýðý operasyonla Fýrat’ýn batýsýndaki sýnýrlarýndan PYD’yi söktü attý. Hem de bunu ABD’nin Rakka’da, Rusya’nýn Halep’te yaptýðý gibi þehirleri havadan döverek deðil, mevcut þartlarda oldukça temiz operasyonlarla gerçekleþtirdi. Yetmedi, hem terörden temizlediði bölgeleri imar etti, açtýðý okul ve hastanelerle normal hayata döndürdü, hem de Arap, Türkmen, Kürt yerel unsurlarý Milli Ordu altýnda eðitti, disipline etti. Sahada güçlenen Türkiye masada da elini güçlendirdi ve gün geldi Ýstanbul’da Rusya, Almanya ve Fransa ile düzenlediði dörtlü zirvede ABD’yi dýþarýda býraktý.
ABD PYD-PKK’yý eðitti donattý ve bir tür meþruiyet atfetti. Bu düþmanlýða raðmen Türkiye ABD ile iliþkilerini neden sürdürdü?
ABD dünya ekonomisinin beþte birine, savunma harcamalarýnýn yarýsýna sahip bir ülke. Dolar ve Swift sistemi üzerinden küresel ekonomiyi, BM ve Dünya Bankasý üzerinden dünya düzenini belirleyebiliyor. Tek süper güç. Böyle bir ülkeyi göz ardý edemezsiniz. Ancak Türkiye bu güç farkýndan dolayý Suriye’de bir oldu-bittiye de razý olmadý. Alternatif bloklar kurdu, ABD’yi dýþarýda býrakan zirvelere ev sahibi oldu, askeri operasyon yaptý. ABD’yi rahatsýz etti ancak sorumlu devlet edasýyla, þeffaf þekilde ve sonuçlarý hesap ederek attý adýmýný. Bu sayede ABD ile iliþkiler gerilse de kopmadý. Türkiye, ABD’nin bölgede Türkiye’yi kaybetme lüksünün olmadýðýnýn farkýndaydý.
PYD, ABD’nin terör listesinde. Uluslararasý hukuk açýsýndan bir yaptýrým gerekmiyor mu?
ABD, birçok federal biriminin terör örgütleri listesinde olan PYD’yi bu listelerden çýkarmýþ durumda. Ancak bu Türkiye’nin haklý argümanlarýný elinden almaz, PKK-PYD iliþkisine dair kanýtlarý ABD’li pek çok resmi kaynak bolca verdi, veriyor zaten. Ne var ki haklý olmanýn uluslararasý iliþkilerde pek karþýlýðý yok. ABD fabrikasyon kanýtlarla Irak’ý iþgal etti, diktatör de olsa ülkenin cumhurbaþkaný asýldý, iþgal, mezhep savaþý ve terör üçgeninde Irak zenginliðini, insanýný, bombalanan kütüphanelerinde kültürünü, Ebu Gureyb’te insanlýðýný yitirdi. Bu yýkýntýda PKK kök saldý, DEAÞ hayat buldu, yayýldý, ABD’nin bölgedeki düþmaný Ýran Irak’ý uydu devlete dönüþtürdü, milislerini yerleþtirdi vs. Irak’ý iþgalin haksýz olduðunu artýk herkes kabul ediyor ama çok geç. PYD konusu da böyle. Uluslararasý iliþkilerde gücünüz kadar haklýsýnýz.
Tüm bunlara raðmen Türkiye ahlaki bir duruþu tercih etti ve Suriye politikasýný hem Astana ve Cenevre süreçleri gibi uluslararasý koordinasyon kanallarýyla uyumlu yürüttü, hem de askeri operasyonlarýný BM Antlaþmasý’nýn meþru müdafaa hakký tanýyan 51. maddesi ve 1998 yýlýnda Suriye ile yapýlan Adana Antlaþmasý gibi hukuki temeller üzerine icra etti. Tek baþýna haklý olmak yetmezdi ama gücümüzü haksýz biçimde de kullanmadýk. Öte yandan PYD desteðinden dolayý ABD’yi mahkum ettirebileceðimiz bir uluslararasý mecra yok, dünya öyle bir yer deðil. Ama PYD’yi haklý gerekçelerle ortadan kaldýrmak Türkiye’nin hakký ve Türkiye de bu güce ve kararlýlýða sahip.
PYD’nin bir hata olduðunu nasýl görmedi “süper güç” ABD?
Ýlginçtir bunu en net gören ABD devleti deðil, baþkan Trump oldu. Trump en azýndan bu konuda CENTCOM, savunma ve dýþiþleri bakanlýðý gibi politika uygulayýcýlardan daha rasyonel bir duruþ sergiledi, umarým sapmaz. Peki Votel’den McGurk’e bunca profesyonel nasýl böyle büyük bir hesap hatasý yaptý? Kýsmen hatalarýn üst üste birikmesi, kýsmen dar bir sahaya fazla angaje olarak adeta miyopluk derecesinde basiretlerini kaybetmeleri nedenler arasýnda sayýlabilir.
Bundan sonra ne olur?
PYD ABD’nin ne ilk hatasýydý ne son olacak. ABD, PYD yüzünden Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamazdý, bunu fark etti. Suriye’de önümüzdeki süreç geride býraktýðýmýz üç yýla göre PYD kazanýmlarýnýn bir bir kaybedildiði, Türkiye’nin öne çýktýðý bir süreç olacaktýr. Bu süreci yönetmek için, hem ABD hem Rusya ile dengeli bir iliþki gözeterek Fýrat’ýn doðusunda da batýsýnda da söz sahibi olmak için Türkiye’nin ciddiyetle ve hassas dengeler üzerinde sürdürmek zorunda olduðu yoðun bir mesaisi olacak.
31 Martta “Kürtler”in yapacaðý seçimler ayrýca konuþulmayý gerektiriyor. DBP-HDP’de iken kayyum atanan belediyelerde sizce seçim nasýl seyreder?
Kayyum atamalarýndan kýsa süre sonra bu belediyelere yaptýðým seyahatlerde Kürtlerin ekseriyetinin süreci desteklediðini gözlemlemiþtim. PKK’nýn kendi kendine þiddet sarmalýný baþlatmasý, yanlýþ kaza ihbarýyla çaðýrýlýp þehit edilen trafik polisinden uykusunda öldürülen polislere, hendek ve tuzaklý patlayýcýlarla güzelim ilçelerin yýkýma uðratýlmasýndan PKK sorumlu tutuluyordu. Örgüt tarafýndan haraca baðlanan, zorla kepenk kapattýrýlan esnaf, çocuklarýný okula gönderemeyen aileler, türlü tehditlere maruz kalan pek çok Kürt neredeyse kayyumlar için geç bile kalýndýðý düþüncesindeydi. Belediyelerin gençlik merkezlerinde çocuklarýna Öcalan kitaplarý okutturulan, çocuklarý piknik adý altýnda kýrsal arazide PKK teröristleri ile buluþturulan aileler bu görüþü tekrarladýlar.
Ancak zamanla o acýlar soðudu, PKK ve HDP’nin kayyumlar üzerinden kurduðu maðduriyet anlatýsý kimi kesimlerde karþýlýk buldu. Bugün kayyumlara olumlu bakan Kürtler olduðu gibi olumsuz bakanlar da var muhakkak. Ýyi hizmet sunan, vatandaþa soðuk bürokrasi penceresinden deðil halkýn içinden bakabilen kayyumlar olumlu bir intiba býrakmýþtýr. Kayyum atamalarý tercih deðil mecburiyetti. Bunun farkýnda olan çok sayýda Kürt de var.
Ben bu seçimlerde kayyum atanan belediyelerin en az beþte birinin AK Parti’ye geçeceðini, genel olarak da HDP (BDP/DBP)’nin önceki seçimde kazandýðý birçok belediyede oy farkýnýn azalacaðýný düþünüyorum. Önceki seçimde yüzde 80’le HDP’li baþkan adayýný seçmiþ bir yerleþkede radikal bir deðiþim beklenemez. Deðiþim olacaksa da tedricen olacaktýr.
AK Parti’nin MHP ile ittifak yapmasýnýn bölge oylarýný etkileme ihtimali var mýdýr?
MHP ile ittifaktan rahatsýz olan Kürtler olduðu bir gerçek. Kýsa vadede bunu deðiþtirmek zor. Ama uzun vadede bu ittifak doðru iþlenirse Türk milliyetçiliði ile Kürt kimliðini harmanlayabilecek bir fýrsata dönüþebilir. Türkiye farklý etnik dokularý bünyesinde barýndýrabilecek bir milliyetçilik inþa edebilir. Kýsa vadede AK Parti’nin bu ittifakýn Kürtlerin zararýna deðil menfaatine olduðunu inandýrýcý bir üslupla anlatmasý gerekiyor. AK Parti dönemlerinde Kürtlere teslim edilen kültürel ve sosyal haklardan geri adým atýlmayacaðý, Kürtlerin bir devleti olduðu ve bunun Türkiye olduðu gibi konular iþlenirse ittifakýn Kürt oylarý üzerinde kýsa vadede oluþturacaðý olumsuz etki telafi edilebilir.
HDP’nin CHP ile temasý hiç kesilmedi ama HDP millet ittifakýna da dahil edilmedi. Üstelik 7 Haziran’dan beri görünür olan etkileþim ve senkronizasyona raðmen. Neden?
CHP’nin iþi zor. Bir yandan liberal, bir yandan ulusalcý bir söylem. Partinin genetik kodlarý ulusalcý söyleme yakýn, seçmeni de bunu talep etmekte. Ama Kýlýçdaroðlu partiyi dönüþtürmek de istedi, dindarlara, Kürtlere, liberallere partiyi açmaya çalýþtý lakin ulusalcý söylemi de terk edemedi. CHP, hem Ýyi Parti hem HDP olmaya çalýþtý, olamadý. CHP Ýyi Parti’yle HDP’yi ayný koalisyonda birleþtiremez, partilerin kadro ve söylemleriyle bu mümkün deðil. Ama toplumun yarýsýnýn desteðini alan AK Parti’yi yenmek istiyorsanýz bu iki partinin oyuna muhtaçsýnýz. O yüzden biriyle açýk, diðeriyle gölge ittifak kurmayý denemekte. Ama bu gölge ittifak Sözcü okuyan, Atatürk rozetli emekli amcanýn gözünden kaçmýyor, parti tabanýndaki hazýmsýzlýðý görebiliyoruz.
Nüfus açýsýndan en büyük Kürt þehri Ýstanbul. Ýstanbul’da Kürtler açýsýndan seçim nasýl seyreder? Cumhur ittifakýnýn adayý Binali Yýldýrým ile Millet ittifakýnýn adayý Ekrem Ýmamoðlu açýsýndan Ýstanbullu Kürtlerin tercihi ne olur?
Ben Ýstanbul’da Kürt oylarýnýn daha önce de olduðu gibi ekseriyetle AK Parti’de toplanacaðýný düþünüyorum. CHP’nin bu ülkenin dindarlarý ve Kürtleri üzerinde ciddi bir miras sorunu var. Tek parti döneminin katý seküler ve asimilasyoncu uygulamalarý Kürt hafýzasýnda iyi bir yer tutmuyor. Bence Ekrem Ýmamoðlu’nun en büyük dezavantajý partisinin ismi.