Arap Baharý Tunus'taki ilk isyanla patlak verdi. Ekonomik ve sosyal sorunlarýn taþýnamaz boyutlara geldiði bir noktada devrimin fitili ateþlenmiþ oldu. Zaten toplum uzun yýllardýr dini yapýlarý baskýlayan ve seküler aktörler dýþýnda kimsenin siyaset yapmasýna müsaade etmeyen tek tipçi bir anlayýþla yönetildiðinden fitilin ateþlenmesi ülke genelinde geniþ yanký buldu.
Ülkenin en geniþ toplumsal ve siyasal kesiminin lideri olan Gannuþi ülkesine döndü. Mýsýr'da kanlý bir darbe ile devrim bastýrýlýrken Gannuþi'nin saðduyulu tavrý sayesinde Tunus yumuþak bir geçiþ sürecine girdi.
"Demokratik transition" sürecinde eski rejimin aktörleri mahkum edilmedi bilakis sistem içinde kendilerine yer buldu.
Dahasý halk desteði en güçlü parti olan Nahda, hükümette hiçbir zaman temsil gücüyle mütenasip bir varlýk istemedi. Baþbakan ve Cumhurbaþkanlýðý talep etmedi. Tabiri caizse "Aman tatsýzlýk çýkmasýn" diyerek hep durumu idare eden taraf oldu.
Fransýz sömürgesi döneminde yerleþtirilmiþ, Burgiba ve ardýllarý tarafýndan kökleþtirilmiþ yapýnýn yerinden oynatýlmamasý kýrmýzý çizgi olarak adeta korundu. Bunun için Nahda'ya hiçbir zaman Milli Eðitim gibi bakanlýklar verilemedi. Bunun yerine bir hükümeti kolayca baþarýsýz gösterebilecek mali ve ekonomik iþler Nahda'ya býrakýldý.
Fransa'ya baðýmlýlýðý medeniyet sanan eski rejim yanlýlarý tarafýndan mütemadiyen aþaðý çekildi. Üstüne pandemi gelince her þey büsbütün altüst oldu.
Yasemin Devrimi'yle baþlayan "demokratik geçiþ" süreci, 10 yýlýn üstüne yeniden askýya alýndý.
"Neden böyle oldu?" sorusunu cevap ararken, bu 10 yýlda neler oldu, buna da bakmak lazým.
Onca tavize raðmen Nahda ve Gannuþi neden yaranamadý?
Meclis'te en çok sandalyeye sahip parti olmasýna raðmen Nahda etkin ve yetkin bir politika izlemektense hep konsensüs arayan taraf oldu.
Gerçi henüz Cumhurbaþkaný doðrudan Nahda'yý suçlayan bir yaklaþým geliþtirmiþ deðil. Zaten Baþbakan Nahda'dan deðil.
Fakat dokunulmazlýklarý askýya alýnan meclisin baþkaný Gannuþi.
Tunus, turizm ve biraz tarým dýþýnda yüksek gelir getiren bir ekonomiye sahip deðil. Libya gibi petrolü yok mesela. Hatta devrimin bugüne kadar öyle ya da böyle ayakta kalabilmesini buna baðlayanlar da vardý.
Fransa'ya baþkaldýrmadýðý müddetçe uzun bir geçiþ sürecinin sonunda Tunus'ta normalleþme umuluyordu.
Ancak bu süre zarfýnda özellikle anayasa yazýmý sürecinde Tunus, bazý Körfez ülkelerinden destek alan selefi gruplar tarafýndan oldukça yýpratýldý.
Týpký Mýsýr'da olduðu gibi selefiler ve sekülerler birlikte Nahda'yý köþeye sýkýþtýrdýlar.
Bir taraf "Ýslamcý", diðer taraf "Þeriat isteriz" diyerek... Hikaye aynýydý yani.
Bu arada BAE destekli siyasi cinayetleri Nahda'ya yýkmaya çalýþtýlar.
Türkiye ile iliþkileri dolayýsýyla eski rejim taraftarlarý her daim Nahda'yý sorunsallaþtýrdý.
Fransa'dan habersiz nefes alamayanlar, "Tunus'u Türkiye'ye baðýmlý kýldýnýz" diyerek Nahda hakkýnda kara propaganda yaptý.
Tunus'ta sendikalarýn siyaseti týkayacak, ekonomiyi durduracak kadar güçlü olduklarýný akýlda tutmak lazým.
Çok parçalý parlamento ve zayýf hükümetler yüzünden de Tunus'ta ekonomiyi düze çýkarmak mümkün olamadý.
Arap coðrafyasýnýn sýnavý bitmiyor. Egemen devletleri demokrasi ile döven Batýlý ülkeler ise, Tunus'ta da gördük ki, darbecileri kýnamaktan bile geri duruyor.
Arap Baharýnýn kýþa dönmeyen tek devrimi diyorduk Tunus'a; Orada da akýbet ortada.