68-70’lerde deðil ama, 27 Mayýs 1960 öncesi gösterilerde güvenlik güçleriyle karþýlaþýlýnca, bir marþ yükselirdi dudaklardan; ‘Gazi Osman Paþa Marþý’ diye bilinen..
‘Tuna Nehri akmam diyor, kenarýmý yýkmam diyor, /Þaný büyük Osman Paþa Plevne’den çýkmam diyor… / Olur mu böyle olur mu , kardeþ kardeþi vurur mu?.. /Þaný büyük Osman Paþa, Plevne’den kovulur mu?’
Ýlk iki mýsra tamam da, sonraki mýsrada geçen ‘Kardeþ kardeþi vurur mu?’ ibaresinin o marþta yeri nedir diye hep düþünmüþtüm, o zamanlar.. Çünkü, karþý taraf Rusya idi ve 1877-78’de Plevne’de savaþýyorduk.. Ayrýca, o öðrenci gösterilerinde, bu Gazi Osman Paþa Marþý’nýn yeri neresiydi?
Demek ki, hareket ve sosyal dalgalanmalarda kullanýlan slogan ve marþlarda mantýk aramak yersizdir.
Toplum kesimlerinin hâfýzâsýna yerleþmiþ söz, melodi ve marþlar, temel kalkýþ noktasýyla ilgisi olmayan þekilde, iþte böyle mantýkî bað sorgulanmaksýzýn tekrarlanýr-durur. Çünkü, beyinler nutuklara ve marþlara ayarlanýr.
C. Baþkaný Erdoðan’ýn Bakû’da azerî türkçe lehçesiyle yazýlmýþ bir þiiri okumasýna Ýran’dan gelen tepkilerin mantýðý konusu da böyle.. Bir mantýkî bað kurmak mümkün deðil..
Ama, Ýran’da bir kesim, aslý bir halk mahnýsý/ türküsü olan o þiirin, Ýran’daki ‘pantürkist’lerin sloganý olduðunu düþünüyormuþ..
Uzun yýllar orada yaþayan ve devamlý sosyo-kültürel çevreler içinde kalan türk kavminden bir Müslüman, bu þiirin öyle bir niyetle olduðunu hiç duymamýþ; hayret!
Demek ki, öyle bir ideali de, korkusu da yokmuþ..
Tayyib Bey’in, o þiirin öyle bir arka planýnýn olduðunu bildiðine dair zerre kadar kanaatim yok.. Ama, baþta Ýran Dýþiþleri Bakaný Cevad Zarif olmak üzere, Ýran resmî makamlarý ve onlarýn yönlendirmesiyle matbuat öyle bir saldýrýya geçtiler ki, onu dünkü yazýda anlatmaya çalýþtým.
Bu aksülameli/ tepkiyi, birilerinin, ‘Ýran Azerbaycaný’nýn Ýran’dan kopabileceði’ korkusuna kapýldýklarýndan baþka bir þeyle izah etmek mümkün deðil..
Böyle bir tehlike sahi söz konusu mudur ve ne kadar ciddîdir?
Bu ihtimale, ‘Evet’ demekle, ‘Hayýr!’ demenin ikisi için de elde objektif deliller yoktur, ama, ‘korkulu uyumaktansa, uyanýk kalmak yeðdir’ misali bir durum söz konusu olabilir belki..
Bir ekmeðin bölüþülmesinde bile kavgalar çýkar bazan.. Ülkelerin bölünmesinde bu, daha da çetindir.
Osmanlý Devleti’nin nasýl parçalandýðý görmedik mi? Emperial güçler, 30 küsur devletçiðe böldüler..
Daha yakýn zamanda, 30 yýl önce Sovyet Rusya’nýn 15-16 devlete, Yugoslavya’nýn 6 ülkeye bölündüðünü görmedik mi?
Bölünme ihtimalini hiçbir ülke hafife almaz.
Nitekim, iki hafta önce bir Amerikan senatörü, ‘Texas’ýn baðýmsýzlýðý’ndan söz edince, hemen karþýsýna, Abraham Lincoln’le çýkan baþka siyasetçiler dikildiler ve onun zaferle bitirdiði 1863’deki Amerikan Ýç Savaþý’ný hatýrlattýlar.
Türkiye de, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de yýllardýr çetin mücadeleleri niçin veriyor?
Ýran’ýn tepkisini de bu açýdan deðerlendirmek olabilirdi ama, mâkûl bir seviyede kalsaydý..
Ama, evvelki gün, Çavuþoðlu’nun Zarif’le yaptýðý tlf. görüþmesindeki izahlara raðmen, dün Ýran Meclisi’nde öyle konuþmalar yapýldý ki, mantýkla, mâkul bir tepkiyle hiçbir ilgisi yoktu..
Ýran medyasýnda, ‘Ýran’ýn bölünmesini hedef alan bir þiir okuyan Erdoðan’ suçlamasý dün de tekrarlandý-durdu, aðýr ve hattâ terbiyesizce ifadelerle..
Ama, hele de Mahmûd Ahmedî isimli bir m.vekilinin Afganistan’daki Tâlibân’a da ‘kâfir’ damgasýný vurduðu konuþmasýný dinlerken, -þimdi hayatta olmayan bir tarihçi yazarýmýzýn- Ýran hakkýnda, ‘youtube’da tedavülde olan ve bir kýsmý tamamen yanlýþ olan aðýr suçlamalarýnýn olduðu bir video konuþmasýný hatýrladým. Ona göre, Ýran, Ýslam’a taa baþýndan beri problem olmuþ imiþ.. Halbuki, Þah Ýsmail þiîleþtirme siyaset öncesine, yani 500 sene öncelere kadar Ýran, Ýslâm kültürünün ve büyük Ýslâm ulemâsýnýn yetiþtiði bir ilim ve kültür havzasý idi. O merhumun, Hz. Ömer’e nisbet ettiði diðer suçlamalarý da bir tarafa..
Ama, bizdeki bazýlarýnýn Ýran hakkýndaki sözleri ne idiyse, o Ýran m.vekilinin Osmanlý, Türkiye ve Erdoðan’ýn þahsý hakkýnda söyledikleri de ayný tutarsýzlýkta ve eleþtiriden öteye frensizce bir hakaret mahiyetindeydi. Hattâ, Ýran Meclisi’ndeki azerî/türk m. vekillerini, seslerini çýkarmadýklarý için suçlayýcý laflar da etti.
Ama, bu kiþi, iki hafta önce Ýran’da öldürülen nükleer fizikçi bilim adamý ‘Muhsin Fahrizâde’nin öldürülmesinde Erdoðan’ýn rolünün, Netenyahu’nunkinden az olmadýðýný’ bile söyledi. Türkiye’nin daðýlacaðýndan dem vurdu; ‘Osmanlý ve Türkiye’yi, baþka kavimlerin kanýný akýtmaktaki korkunç geçmiþi’yle suçladý. Ayný kiþi, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Ýsrail ile iþbirliði yaptýðýndan ve Ýran’ýn güvenliðin tehlikeye attýðý’ndan ve, Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarýnýn geçmiþte olduðu gibi ileride yine Ýran’a baðlanabileceði’nden de söz ederek, ‘bölgedeki güç dengesinin korunmasý için, Ermenistan’ýn yanýnda yer almalýydýk..’ bile diyebildi. Hattâ, ‘B. Amerika ve Avrupa Birliði’nin Türkiye aleyhine alacaðý ambargo kararlarýný desteklediklerini’ de dile getirdi.
Ve ilginçtir, Meclis’i yönetenler bu konuþmayý tepki vermeksizin dinlediler. Yani, Ýslamî sorumluluk ve kardeþlik anlayýþý havaya savruldu..
Ýran’da, Ýnkýlab Rehberi/ Lideri olarak en üst makamda bulunan S. Ali Khamaneî bu gibileri susturmadýkça, bu yaklaþýmlarýn nerelerden açýk veya zýmnî cevaz aldýðý anlaþýlacaktýr.
Ama, bu arada, kendimize de bakalým.. Tv. ekranlarýndan yayýnlanan tarihî dizilerde verilen mesajlarý takib ediyor muyuz?
Anlaþýldýðýna göre, Müslüman halklar tarafýndan beðeniliyor da.. Ama, Amerika’dan yapýlan farsça yayýnlar, bu programlarý Ýran halkýna öyle bir duyuruyor ki... Nitekim, geçtiðimiz haftalarda ‘Payitaht -Adulhamid’ dizisinde geçen bir sahneyi, farsça altyazýsýyla ‘youtube’da gördüm ve þaþýrdým.. Çünkü, o proðramda Abdulhamid’e, ‘Azerbaycan bizim canýmýz.. Tebriz, Urumiye, Salmas vs. türktür. Buralarý isteyeceðiz, onlar vermeyecek ve biz alacaðýz, Tebriz’de türk bayraðý dalgalanacak.’ gibi sözler söyletilmiþ..
O diziyi görseydim, bunun yanlýþlýðýný o zaman da yazardým.
‘Bu sözleri devlet televizyonunda söyletecek kadar bir kontrolsüzlük mü var?’ dedirtiyor, insana..
Sadece karþýmýzdakileri suçlamayalým.
Hz. Peygamber (S)’den gelen bir ‘hadis rivayeti’ndeki , ‘Bir söz veya davranýþýn muhatabýnýz üzerindeki tesirini bilmek istiyorsanýz, kendinizi onun yerine koyunuz’ ikazý hatýrlayalým.
Evet, Ýran, ‘pantürkist- panturanist emellerden rahatsýz oluyor ve kendi içinde, nüfusunun yüzde 35-40’ýný teþkil ettiði ileri sürülen türk etnisitesinin ayrýlýk dâvasý güdebileceði gibi korkularý taþýyor ve kendi kuzey sýnýrlarý boyunca Türkiye’nin bir þerit halinde Hazar Denizi’ne, oradan da Orta Asya’ya kadar uzanabileceði gibi bir ihtimalden rahatsýz da..
Ayný ihtimalden Rusya da rahatsýz deðil mi?
Rusya da Kafkaslar’da kendi güney sýnýrlarýndan taa Orta Asya steplerine kadar uzanacak bir Türkiye’nin olmasýný istemiyor.. Ki, bunu rus siyasetçileri, Rusya Meclisi’nde sýk sýk dile getiriyorlar.
Ermenistan ise, ‘Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’ya kadar uzanmasýnýn önündeki coðrafî engel biziz, bizim deðerimizi bilin..’ mesajý veriyor, Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsýz olanlara..
Unutmayalým, 1995’lerde Baþbakan Tansu Çiller Moskova’ya gittiðinde, Rusya lideri Boris Yeltsin, ‘Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türkiye ne demek?’ diye sormuþ; Çiller de dönüþte, ‘Eðer komþularýmýz rahatsýz oluyorsa, bu gibi sloganlarý tekrarlamamalýyýz..’ demiþti.
O günlerde Türkiye’de vazifeli olan Rusya B. Elçisi Çerniþev de, ‘Bizim penceremize taþ atanlar, kendi evlerinin camdan olduðunu unutmamalýdýrlar..’ diye bir söz etmiþti.
Yani, ‘bütün turanî kavimlerin, yani ana dilleri türkçe olan kavimlerin birliði’ idealine veya hayâline verilen isim olan ‘turancýlýk’ öyle sanýldýðý kadar basit bir konu deðildir.
Ayrýca, unutmayalým ki, Sovyet Rusya’dan ayrýlan ve ‘türkçe konuþan ülkeler’ diyen anýlan Kazakistan, Kýrgýzistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan’ýn liderleri, yüksek bürokrat ve askerleri toplandýklarýnda, birbirlerinin türkçelerini anlayamýyacak kadar lehçe farklýlýklarý yüzünden konuþmalarýný rusça yapýyorlar.
Osmanlý’nýn son üç çeyrek asrýnda, Ýslâm’a karþý uzak duran okumuþ kesimlerin içine düþtükleri ‘Turancýlýk, pantürkizm’ idealinin, sadece heyecan istemediði üzerinde, akl-ý selimle durulmalýdýr.
Kan soyu akrabalýðýný veya aðýzdaki dilin saðladýðý birlik imkânlarýný küçümsemeden, asýl olan, kalb diliyle birlik olabilmektir.