Turgut Özal'ın Demirel'e Kürt vasiyeti

Bu soruna çözüm bulmazsak, büyük hatta orta devlet olma şansını kaybetmek bir yana, zayıf ve perişan duruma düşme ihtimalimiz de vardır.

                                    Turgut Özal

Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Başbakan Süleyman Demirel'e bıraktığı ve Kürt Vasiyeti olarak bilinen belge, Özal'a birçok değişik kaynaktan sunulan onlarca raporun bir özeti de sayılabilir. Özal, Kürt sorunun çözümünde demokrasiyle güvenlik siyasetinin birbirine paralel yürümesini isterken, "Federasyonu da tartışabiliriz" diyerek tüm ezberleri bozmanın yanı sıra Kürt sorununa özgüven dolu yaklaşır. Dahası "bu sorunu çözmekle Türkiye'nin devlet olma rüştünü kanıtlayacağına" inanır.

Turgut Bey, kimi aracılar kullanarak Bekaa'yı o dönem mesken tutmuş Öcalan'ı silah bırakmaya çağırmış, söylentiler doğruysa, 1992'de İstanbul'a gelen Barzani ve Talabani'yle Harbiye Orduevi'nde görüşmüş. Bu görüşmede Barzani'yle Talabani, "Kuzey Irak Kürtleri olarak Türkiye'ye bağlanmaya karar verdik" demişler. Bu cümle, ilişkilerin vardığı düzeyi göstermekten öte, Kürt önderlerin Türkiye'ye bakışını da ortaya koymakta elbet.

Sorun karşısında Özal'ın kısa, orta ve uzun vadeli olmak üzere ayrıntılı bir yol haritası hazırladığını saptamak mümkün. Özal'ın vefatından sonra başa geçenlerin ve bürokratların bu yol haritasını bir köşeye atıp nerdeyse tam aksini yaparak, sorunu bir batağa sürükledikleri de bir gerçek. Ne zamana değin? Tayyip Bey'in "açılım" sözcüğünü dile getirmesine değin. Kim karşı çıkarsa çıksın bu da bir gerçek. Neyse...

Özal'ın vasiyetinde "Temel Tespitler" bölümü özetle şöyle der: "Uzun süredir belki cumhuriyet tarihinin en önemli sorunuyla karşı karşıyayız. Sorunun başlangıcı Osmanlı'nın son yıllarına değin uzanır. Cumhuriyetin ilk 15 yılında çeşitli isyanlar çıkmış, bölge halkı, soruna çözüm bulmak adına, 'zorunlu yerleşime' tabi tutularak batıya yerleştirilmiş. Demokrasiye geçişle birlikte zorunlu yerleşim kalkmış, bölge halkının bir bölümü geriye dönmüş. Ancak 1960'lı yıllardan sonra bu bölge halkının sürekli olarak batıya doğru kaydığını görmekteyiz. Gerek 1960'lı gerekse de 1970 ve 1980'li yıllarda, yeniden, 1940 öncesi uygulamalara bir dönüş gözlenmişse de, genel olarak bölge halkının batıya göçü, aralıksız bir biçimde sürmüştür. Bugün Kürt nüfusun yüzde 60'ı Ankara ve batısında yaşamaktadır. Sorun basit bir terör meselesi değildir! Bu nedenle, çözümleri kısa-orta vadeyle orta-uzun vadede düşünmek gerekir. Ayrıca terörle mücadelede yapılacaklar ve bölge halkıyla ilişkilerde hareket biçimini birbirinden ayırmak gerekmektedir."

Vasiyetin önerileri

"Derinlemesine araştırmalar yapılmalıdır: Olayların dış ve iç nedenleri konusunda ayrıntılı bir çözümleme, bir tahlil yapılmadığı kesindir. Uygulanan politikaların etkinliğini arttırmak için bir yandan terörle mücadele ederken öte yandan bazı bilimsel ve derinlemesine çalışmaların yapılması şarttır."

"Terörle mücadelede halk küstürülmemelidir! Güvenlik bürokrasisi yeniden yapılandırılmalıdır! İstihbarat koordinasyonu sağlanmalıdır! Sınır ticareti geliştirilmelidir!"

"Sorun alanı büyümektedir. Son yıllarda sorun (Kasım 1993) Tunceli, Şırnak, Siirt, Hakkari ve Mardin'de başlamış, daha sonra Ağrı, Erzurum, Erzincan, Kars, Ardahan, Iğdır ve Elazığ'a sıçramıştır. Ancak yoğunluk Şırnak, Hakkari, Mardin ve Siirt'te göze çarpmaktadır."

(Meraklısına not: Vasiyetin son derece çarpıcı öneriler içeren ikinci bölümünü 10 Aralık Pazartesi günü okuyabilirsiniz.)