Turizme kültür aþýsý vurmak lazým

Kültür ve Turizm Bakanlýðý, Türkiye’nin tanýtýmý için Julianne Moore ile çalýþacakmýþ... Hakikaten þahane bir aktristir. “Kayýp Dünya: Jurassic Park” misali birkaç popüler filmi de var ama esasen entelektüel sinemaseverlerin gözdesidir.

Louis Malle’ýn “Vanya 42. Cadde’de”, Todd Haynes’in “Güvenli”, “Cennetten Çok Uzakta”, “Beni Orada Arama”,  James Ivory’nin “Picasso ile Yaþamak”, Paul Thomas Anderson’ýn “Ateþli Geceler” ve “Manolya”,  Coen Biraderler’in “Büyük Lebowski”, Gus Van Sant’in “Sapýk”, Robert Altman’ýn “Cookie’s Fortune”, Neil Jordan’ýn “Zor Tercih”, Ridley Scott’ýn “Hannibal”, Stephen Daldry’nin “Saatler”, Tom Calin’in “Vahþi Zarafet”, Fernando Meirelles’in “Körlük”, Tom Ford’nun “Tek Baþýna Bir Adam”, Atom Egoyan’ýn “Büyük Hata” filmlerinde çok iyi performanslar verdi.

Moore, her þey dahil otel ve tatil köylerinde bir hafta yatmak isteyenlerden çok kültür turizmine yönelenlerin ilgisini çekecek bir isim. Bana kalýrsa bu baðlamda isabetli bir seçim; artýk turizm politikamýzýn kalitesini yükseltmenin zamanýdýr. Turizme kültür aþýsý vurmak lazým. Avrupa’nýn yorgun iþçi sýnýfýna ve Rusya’nýn güneþe hasret insanlarýna bir kastým yok; elbette Türkiye onlar için ucuz yatak ve yemek cenneti olmaya devam etsin, ama 780 bin kilometrekarenin tamamýnýn hakkýný vermek lazým. Hakkýný vermek derken, doðayý ve tarihi tahrip ederek yol açmak ve turistik tesis inþa etmekten söz etmiyorum.

Hitit eserlerini, Aðrý Daðý’ný, Van Gölü’nü, Karadeniz kýyýlarýný ve yaylalarýný, Kars’ý, Ani’yi, Güneydoðu þehirlerinin gözkamaþtýrýcý taþ mimarisini, gastronomi zenginliðimizi bile deðerlendiremeyiþimizden söz ediyorum. Dünyada eþi benzeri bulunmayan Hasankeyf’i sulara gömme inadýndan vazgeçsek ve çevre tahribatýna karþý ciddi önlemler alsak diyorum. Sadece önemli tarihi ve doðal deðerlerimizi art arda sýralasam bu sütuna sýðmaz.

***

Kültür ve Turizm Bakanlýðý dünyaca ünlü fotoðrafçýlarla da çalýþmýþ tanýtým için. Aralarýnda Türkiye’nin dünya çapýnda baþarýlý hiçbir ismi bulunmamasý üzücü. Sanýrým bunda benim ve meslektaþlarýmýn hatasý büyük. Uluslararasý alanda ödüller kazandýklarý halde onlarý yeterince tanýtmýyoruz. Bir dahaki kampanyaya kadar üzerimize düþeni yapmamýz lazým. National Geographic dergisinin kapaðýnda yer alan ünlü Afgan kýz portresiyle tanýnan Steve McCurry kadar iyi fotoðrafçýlarýmýz olduðunu hatýrlatmýyoruz. McCurry, Ýstanbul ve Pamukkale’de yapmýþ çekimlerini. Bir yandan da farklý bir gözle bakmak iyidir bu kadar çok görüntülenmiþ yerlere, kanýksamadan basar deklanþöre. Gezi ve belgesel fotoðraflarýyla tanýnan Mark Edward Harris ve Hazel Thompson tabii ki þaþýrtmayan seçimler. Benim bildiðim kadarýyla çektikleri Uzak ve Ortadoðu fotoðraflarýnda oryantalist ve basmakalýp yaklaþýmlara sahip olmamalarý da ustalýklarýnýn ötesinde iç rahatlatýcý. Öte yandan rock yýldýzlarýnýn fotoðraflarýyla tanýnan Robert M. Knight’ýn ne gibi bir çalýþma yapacaðýný merakla bekliyorum! Onun yaklaþýmý daha ilginç bence...

Oryantalizm, tanýtýmda kaygý verici bir yaklaþým. Öyle bir “yerli” tanýtým filmi faciasý yaþamýþtýk, havaalanýnda aðzým açýk izlemiþtim, oradan kaldý aklýmda. Ama artýk Julianne Moore’u cariye kýlýðýyla uçan halýya oturtup Ýstanbul semalarýnda uçuracak bir proje, bakanlýk tarafýndan onaylanmamýþtýr herhalde! Bu film, Türkiye’nin þimdiye dek yaptýðý en yüksek bütçeli tanýtým prodüksiyonu oldu, sanýrým. Umarým sinemasal açýdan da kalitesini ortaya koyan, yaratýcý bir iþ çýkmýþtýr ortaya.

Bana sorarsanýz bugüne dek Türkiye için yapýlmýþ en iyi tanýtým filmleri arasýnda Ferzan Özpetek’in “Hamam”ý, Nuri Bilge Ceylan’ýn “Uzak” ve “Ýklimler”i, Özcan Alper’in “Sonbahar”ý, Semih Kaplanoðlu’nun “Bal”ý, Reha Erdem’in “Kozmos”u, Mehmet Güleryüz’ün “Havar”ý da var! Her gören burasý neresi diye sormuþtu!