Maalesef kimi Türk aydýnlarý Kürt sorununun oluþturduðu hafýzaya, yeni oluþmakta olan ‘resmi Kürt tarihi’ üzerinden bakmakta, geçmiþte ne oldu sorusuna kolaycý cevaplar vererek, bu özel tarihi ve hafýzayý, Kürt toplumunda imal edilmek istenen yeni ‘resmi tarihin’ kabulleriyle ele almaktadýrlar.
Bu kolaycýlýktýr tabi. Zahmete katlanmadan, ister devletin ister egemen Kürt siyasetinin ürettiði bilgiyi sorgulamadan kabullenmektir.
Tembellik bir aydýn sorunu ve görmezlikten gelinebilir, ama çalakalem yazmak, hele geçmiþle ilgili olarak psikolojik harp düzeyinde, bilgi kirliliði yaratmak, o affedilebilecek veya görmezlikten gelinebilecek bir durum deðil.
Ýki isim üzerinden meseleye bakmaya çalýþacaðým.
Lice’de yaþananlarla ilgili olarak, Kandil’den yapýlan açýklamalarda, Baþbakan ve Tansu Çiller arasýnda benzerlikler kuruldu. Bu anlaþýlabilir bir durumdur. Kandil, uzunca bir süredir, hükümetin barýþý istemediðini ve þimdi bölgede yaþananlarýn, Kürt halkýnýn hafýzasýna kazýnmýþ, faili meçhul cinayetlerle tarihe geçmiþ 1993-96 döneminden farksýz olduðunu iddia ediyor.
Hasan Cemal bu açýklamanýn yapýldýðý gün, ayný konuda bir yazý yazdý. Üþenmemiþ, arayýp taramýþ ve Tansu Çiller, Muhsin Yazýcýoðlu ve Baþbakan Erdoðan’ýn bir toplantýda çekilmiþ fotoðraflarýný yazýsýnda kullanmýþ. Bu dönemin, 1993-96 döneminden farksýz olduðunu ispat edecek ya KCK’nýn bile aklýna gelmeyen, Hasan Cemal’in aklýna geliyor. Ama problem þurada ki, þu an KCK’yý yöneten kadronun içinde olan Karasu, Ok gibi isimler Kenan Evren’in mucidi olduðu Diyarbakýr Cezaevinde iþkence görüyor, arkadaþlarýný iþkence ve ölüm oruçlarýnda birer birer kaybediyorken, Hasan Cemal diktatörle Endonezya adalarýna yurt dýþý seyahatlere çýkýyordu. Þimdi birileri Hasan Cemal’le Evren’in memlekette faþizm kol gezerken birlikte çekilmiþ fotoðraflarýný bulsa ve kullansa, bizler, Diyarbakýr Cezaevinin ve askeri darbenin sorumluluðunu Hasan Cemal’e mi yükleyeceðiz? Böyle bir þey insafla baðdaþýr mý? Peki muhtemelen Baþbakan Erdoðan Ýstanbul Belediye Baþkaný iken belki bir kutlama belki bir kültür etkinliðinde çekilmiþ bir fotoðrafý kullanmak sadece etki ajanlarý ve psikolojik harp uzmanlarýnýn baþvurduðu bir yöntemi deðil midir?
***
Diyarbakýr’da toplanan çözüm çalýþtayýnýn yapýldýðý otelin ismi eskiden Demir Otel’di. Þimdi Liluz adýný almýþ. Liluz Kürtçe’de Lale demek. Diyarbakýr’ý 1992 Eylülünde ziyaret eden Musa Anter öldürülmeden önce, bir gece bu otelde kalmýþ, daha sonra Büyük Otel’e taþýnmýþtý. Ama Demir Otel’den deðil, Büyük Otel’den alýnýp, infaz edildi. Ondan üç yýl sonra da otelin sahibi Behçet Cantürk Sapanca üçgeninde þoförüyle Recep Kuzucu’yla beraber öldürüldü. Anter ve Cantürk canciðer dosttular. Tansu Çiller’in, Ýstanbul’da Holiday Inn otelinde bir basýn toplantýsý yapýp ‘PKK’ye yardým eden Kürt iþadamlarýnýn listesi elimizde’ dediði günlerden sonra kaçýrýlýp infaz edildi Cantürk..
Musa aðabey o gece benim misafirim olacaktý. Bu konuda yazdýðým sayýsýz makale ve yaptýðým televizyon programýndan baþka 2004’te çýkan Dýjwar ve iki yýl önce yayýnlanan Kuþatma’dan Ýnfaza-Musa Anter Cinayeti isimli kitaplarýmda baþtan sona ne olup bittiyse anlattým.
Katil zanlýsý iki yýl önce Þýrnak’ta yakalandý. Þimdi yargýlanýyor. Musa Anter cinayeti, en az Uður Mumcu ve Hrant Dink cinayeti kadar yýllardýr konuþulan bir cinayettir. Hiç gündemden düþmedi. Dolayýsýyla Kürt sorunu üstüne düþünen, bu meselenin siyasetini yapan insanlarýn bu suikast hakkýnda herhalde ortalama bir bilgiye, bir okur bilgisine sahip olmalarý gerekir. Kürt meselesi üstüne kitaplar, makaleler yazýyorsanýz, bu cinayeti ortalama bir gazete okuru düzeyinde bilmek zorundasýnýz. Hüseyin Yayman Kürt meselesinde yazdýklarýyla dikkat çeken ve benim deðer verdiðim bir aydýn. Çalýþtay’a beraber katýldýk. Hüseyin çalýþtay için bir yazý yazmýþ. Musa Anter cinayetiyle baþlamýþ yazýsýna. Þöyle diyor: ‘Musa Anter aileler arasýndaki sorunu çözmek için Diyarbakýr’a gelmiþtir. Demir Otel’de kalmaktadýr.. Abdulkadir Aygan Otele gelip Musa Anter’i bir oldu bittiyle dýþarý çýkardý. Musa Anter’i bir otomobile bindirmesiyle karanlýk sokaklarda hýzla uzaklaþtý. Haber bir süre sonra duyuldu. Musa Anter katledilmiþti.’
Baþtan sona çalakalem yazýlmýþ cümleler bunlar. Yazanýn Hüseyin Yayman olmasý da ayrýca üzücü. Bir kere, Otele gelen, Abdulkadir Aygan deðil, Dýjwar kod adlý Hamit Yýldýrým’dý. Ve Anter, cinayet günü Demir Otel’den deðil, Büyük Otel’den alýndý. Birlikteydik. Bunlar ayrýntý diyelim. Herkes bilmeyebilir. Ama Musa Anter’le beraber ölümden kurtulan ve neredeyse 22 yýldýr yazdýðý yazý kalmamýþ, yetinmemiþ, hadiseyi iki kitapla tarihe mal etmiþ biri nasýl unutulur? Bu biraz ayýp deðil mi? Üstelik çalýþtayda yüz yüze bakmýþken.. Genç kuþak Türk aydýnlarýndan, aðabeylerine benzemek yerine yepyeni bir ufukla hareket etmelerini rica etmek, umarým yanlýþ anlaþýlmaz..