Galatasaray-Alanya maçý; Türk futbolunun ne denli fýrýldak temeller üzerine oturduðunun TSE garantili belgeselidir.
Ýlk yarýda dökülen, pozisyon bulamayan, üretemeyen, kazandýðý golü de karambolden ve faulden çýkaran bir evsahibi... O talihsiz ve haksýz golü yedikten sonra, oyundan tümüyle kopan bir konuk takým...
Alanya, daha maçýn baþýndan itibaren; oyunu durduran/soðutan/vakit kazanmak için her fýrsatý kullanan kýl bir takým durumundaydý. Oynamaya ve oynatmaya niyeti yoktu.
G.Saray, yüksek oranda topla oynama süresi ve arka arkaya baský yapma periyoduna raðmen; neredeyse sýfýr üretimle devreyi tamamladý. Hem kural dýþý, hem þans golüyle öne geçmiþti.
Ýkinci yarýda, rakip tamamen devre dýþýydý. Zaman geçirmeyi de býrakmýþ, maçý kaderine terketmiþti. Bizim mahallenin çocuklarýný toplasak, Alanya’yý yenebilecek gücümüz vardý. G.Saray iþte bu takýma fark yaptý. Bu nedenle, atýlan onca golün pek de bir anlamý yok. Aldatýcý!
***
Esas sorun, ilk yarýda tutuk/savruk/çaresiz kalan G.Saray’ýn durumudur. Ýkinci yarýda iki gol atmasýna raðmen, Emre Akbaba da ilk 45 dakikanýn hayal kýrýklýðý yaratan adamýydý. Daha 15 gün öncesine kadar formasýný giydiði eski takýmýna karþý oynamasý, çocuðun kafasýný karýþtýrmýþtý. Ne düþünüyorsa, düþündüklerini gerçekleþtiremedi. Rüyasýnda top oynar gibiydi. Vurmak istiyor, vuramýyordu... Koþmak istiyor, koþamýyordu... Kaçmak istiyor, kaçamýyordu... O bir hoþ, takýmý nahoþtu!
***
Dünyanýn hiçbir ülkesinde, bizim takýmlar kadar iki devre arasýnda bu denli kimlik/ruh/teknik deðiþime uðrayan ekipler yoktur. Sadece dün gecekinde deðil, sayýsýz maçlarda karþýlaþtýðýmýz sýradan ve vahim bir durum...
Çapsýz ve dengesiz futbol anlayýþýmýz yüzünden; Avrupa’da olmadýk takýmlara karþý aldýðýmýz zaferler ve hezimetler var. Ortasýný bulamadýðýmýz için, iyide sürekliliði yakalayamýyoruz. Türk futbolu demek, kargaþa demektir.