Türk halký ne zaman büyüyecek?

Darbelerin ekonomiye, siyasete, eðitime ve hayatýn her alanýna maliyeti gün gibi ortada. Hücrelerde iþkence altýnda inleyenlerden hayatta kalabilenleri yaþadýklarýný bir bir anlatýyorlar... Hepsi yürek burkucu, insanlýðýnýzdan utandýrabilecek ibretlik hikayeler... Siyasi sandýðýmýz cinayetlerin pek çoðunun darbelere zemin hazýrlamak için iþlettirildiði de kanýtlandý. Çocuklarýn eline tutuþturulan silahlarýn önce bir saðcýyý, sonra bir solcuyu nasýl öldürdüðünü artýk hepimiz biliyoruz... Ergenekon Davasý baþlar baþlamaz siyasi suikastlar neredeyse býçakla kesilmiþçesine durdu. Darbeler dönemi bitince, Allah’ýn iþine bakýn ki faili meçhuller de duruverdi.

Asker bile darbelerin bu ülke için ne kadar ölümcül olduðunu, iþe yaramak bir yana bizlere zarar verdiðini ziyadesiyle anladý. Onlar anladý anlamasýna ama kendisine yazar, sanatçý, aydýn hatta hukukçu diyen bazýlarý hala darbecilik yapýyor, hala Ordu’yu darbeye çaðýrabiliyor. Hem de bunu demokrasi ve cumhuriyet namýna yapabiliyorlar. Ne büyük bir çeliþki!...

Bir yandan halkýn iyiliðini istediðinizi söyleyeceksiniz, diðer taraftan halký ‘bidon kafalý’, ‘göbeðini kaþýyan adam’ vs. sayacaksýnýz... Bir yandan demokrasinin ve cumhuriyetin elden gittiðini iddia edeceksiniz, diðer taraftan elitist ve militarist olacaksýnýz... Bir yandan özgürlük, hak ve hukuk diyeceksiniz, diðer taraftan askerleri silah ve tanklarýyla hukukun ve demokrasinin üstünden geçmeye davet edeceksiniz...

Doðrusu ya söylediklerine kendilerinin de inandýklarýný sanmýyorum. Bu kadar çeliþki en düþük zekâ düzeyi için bile fazladýr. Bu nedenle hukuk için hukuksuzluk, huzur için þiddet isteyenler ya akýllarýný tatile çýkarmýþlardýr, ya da bizlerden akýllarýmýzý tatile çýkarmamýzý talep etmektedirler. Yani bizler için kullandýklarý ‘aptal, cahil ve anlamaz millet’ sözleri aslýnda bir tespit deðil, bir temennidir. “Keþke halk eskisi gibi sessiz olsa, keþke halkýmýz gerçekten aptal olsa da bizlerin izahý imkânsýz davranýþlarýna onay verse” demek istiyorlar...

Bir an için onlarýn varsayýmlarýný kabul etsek ve desek ki “gerçekten halkýmýzýn eðitim düzeyi çok düþüktür, bu nedenle henüz demokrasiye hazýr deðildir” bu durumda sormak gerekir “halkýn eðitimli hale gelmesi için daha ne kadar beklememiz gerekir?”... Halký vesayete muhtaç bir zavallý gibi gösteren bu sözler 19. yüzyýlda söylenirdi, 1920’de, 30’da, 40’da, 80’de ve 90’da da söylendi... Bu süre zarfýnda okuma yazma oranlarý % 100’lere yaklaþtý, milyonlar üniversiteli oldu, ilköðretim ve hatta lise mezunlarýna býrakýnýz iþ vermeyi, kýz verirken zorlanýlan bir döneme geldik... Üniversite sayýmýz 165’in üzerinde... Öðrenci sayýmýz Yunanistan’ýn tüm nüfusundan bile fazla... Ve bizler hala demokrasi için halka güvenemeyeceðiz, öyle mi?

Demokrasi için her bir bireyin mühendis, yazar veya avukat olmasýný mý bekleyeceðiz? Hiç kimse kusura bakmasýn, demokratik olgunluk üniversite diplomasý ile oluþmaz. Elbette hiç kimse eðitimin demokratikleþmedeki rolünü inkâr ediyor deðil. Ancak diploma fetiþizmi ile varýlacak tek yer faþizmdir, ýrkçýlýktýr, halk düþmanlýðýdýr, bu da böyle biline. Yani ülkemizdeki her bir birey Bekir Coþkun, Yýlmaz Özdil, Doðu Perinçek veya Ümit Kocasakal gibi diploma sahibi olunca mý demokratik olacak? Küçük Perinçeklerimiz etrafý sarýnca artýk askeri darbelere gerek kalmayacak mý?

***

Demokrasi halkýn kendi iyisi ve kötüsü konusunda rýzasýnýn alýnmasýdýr. Demokrasi olabildiðince ortak aklýn idareye yansýmasýdýr. Türk halký önüne sandýk konulduðu zaman her zaman kendisi için iyi olaný seçmesini bilmiþtir. Ayrýca eðitim ve kültür düzeyi arttýkça insanýmýzda darbecilik eðilimleri deðil, demokrasi sevdasý artmýþtýr. Bu arada belirtmek gerekir, Anadolu insaný kendi aydýnlarýný yetiþtirdikçe devletin bürokrat-aydýnlarýnýn aslýnda sanýldýklarý kadar aydýn olmadýklarýný da anlamýþtýr.

Efendiler, bizleri aptal yerine koymayý býrakýn... Biz sizleri ve sizlerin darbe yapmaya davet ettiklerini tanýyacak kadar yeterince acý tecrübe yaþadýk... Millet olarak hem doyduk, hem de piþtik elhamdülillah.