Ulus’ kavramýnýn sonradan icat edilmiþ bir kutsal olduðunu, ülkelerin ulusçuluk anlayýþlarýnýn da kendi kültür ve tarihlerinin bir ürünü olduðunu belirtmiþtik. Bu varsayýmýn doðal sonucu bizim de kendi ‘ulus’umuzu kendi deðerler ve tarihimize göre geliþtirmektir. Baþka bir deyiþle eðer Fransa’da, Almanya’da ve ABD’de ulusçuluk birbirinden çok farklý özellikler gösterebiliyorsa, Türklerin bu saydýklarýmýzý birebir kopyalamasý kadar vahim bir hata olamaz.
Türkiye kendisine özgü bir devlet, millet ve bunlarý baðdaþtýran bir düþünce sistemi geliþtirecekse buradaki en önemli deðer kaynaklarý Osmanlý-Selçuklu tecrübesi ve Ýslam dini olacaktýr. Elbette bu ikisinin çaðýn gerekleri ve evrensel ortak deðerler ile birleþtirilmesi de gerekir.
Aslýna bakarsanýz Osmanlý’nýn son 100 yýlý bu harmanlamayý gerçekleþtirme gayretleri ile geçmiþtir. Cumhuriyet’in hâkim ideolojisi olan Kemalizm de aslýnda Osmanlý akýmlarýndan birinin uç uzantýsýdýr. Ancak bu uzantý hem radikaldir, hem de gerçeklerden bir hayli kopuk bazý önyargýlara ve varsayýmlara sahiptir. Kemalizm bu anlamda Ýttihat ve Terakki’nin bir adým ötesine geçmiþ ve “eðer halkta o özellikler yoksa zorla ve en kýsa zamanda halký istediðimiz hale getiririz” anlayýþý ile hareket etmiþtir. Bu nedenledir ki Cumhuriyet’in ilk döneminde devreye sokulan devrimler büyük oranda halka raðmendir, zaman zaman da halka karþýdýr.
Kürtten Türk; köylüden þehirli; dindardan pozitivist; Doðu’dan Batý; Ýslam’dan hayatýn dýþýnda kalan bir din yaratma çabasý ve kiþiler arasýndaki dinsel, ideolojik, mezhepsel, ýrksal ve sýnýfsal farklarý devlet gücüyle törpüleme çabalarý büyük bir baþarýsýzlýkla sonuçlanmýþtýr. Halk, iktidarý kendisini törpülemeye çalýþanlara kendi rýzasý ile teslim etmemiþtir.
***
Osmanlý dönemindeki milliyetçilik arayýþlarýný baþarýsýzlýkla itham eden ve “Osmanlý her yolu denedi, yýkýlmaktan kurtulamadý” diyenler bu þekilde Osmanlý’nýn millet anlayýþýný da mahkûm etmektedirler. Oysa Osmanlý milliyetçiliði Fransýz Devrimi’yle ortaya çýkan anlayýþýn alternatifidir ve modern milliyetçilik hastalýklarýnýn panzehiri gibidir.
Osmanlý’nýn yýkýlmýþ olmasý, Fransa’nýn ise 19. yüzyýlda büyük bir emperyalist devlet halini almasý tek baþýna Fransýz milliyetçiliðinin baþarýsý ve Osmanlý millet anlayýþýnýn baþarýsýzlýðý olarak deðerlendirilemez. Kabul edilmelidir ki imparatorluðun yýkýlmasýnýn çok farklý dinamikleri ve nedenleri vardýr. Çöküþ anýnda toplumsal ve siyasi sorunlar çok daha aðýr yaþanýr. Örneðin eðer ABD çöküþ çaðýna girerse geçmiþte avantaj gibi duran Amerikan milliyetçilik anlayýþýnýn pek çok özelliði kýsa sürede ülkeyi bölen ve çökerten özelliklere dönüþebilir. Nitekim baþarý gibi duran Fransýz milliyetçiliði de Fransýz koloni imparatorluðunu bir arada tutmaya yetmemiþ, Suriye ve Cezayir gibi yerlerde karþý milliyetçilikleri doðurmuþtur.
***
Esas konumuza dönecek olur isek, Cumhuriyet’in kuruluþunun 100. yýlý olan 2023’e Türkiye’nin deðerleri ve tecrübeleri ile yoðrulmuþ, çaðýn ihtiyaçlarýný karþýlayan bir devlet, millet ve bunlarý en iyi þekilde baðlayan bir ruh ile girmemiz gerekmektedir. Bu ruh’un en önemli özelliði ise gönüllülüktür. Ýnsanlar isteyerek bu milletin parçasý olmalýdýrlar; kitleler büyük bir coþkuyla ve devletin zorlamasý olmaksýzýn, devletin gücüne saygý duyarak ve onun bir parçasý olmaktan gurur duyarak vatandaþ haline gelmelidirler. Ve o devletin deðerleri milletin ve onu oluþturan insanlarýn deðerlerinden, yani özünden gelmelidir.