Bugün 1950’li yýllara doðru uzanalým… Kýsa ömürlü Türk Milliyetçiler Derneði’ne bir göz atalým; zamanýnda epey ses getirdiðini de unutmadan…
Türk Milliyetçiler Derneði’nin tüzüðüne ve amacýna bir göz gezdirmenin zamanýdýr artýk… Elimizde 1951 yýlýnda Hüsnü Çýnar tarafýndan hazýrlanarak, Türk Milliyetçiler Derneði Konya þubesi yayýný olarak çýkarýlmýþ bir metin bulunmaktadýr. Bu metnin ‘genel esaslar’ kýsmýnda, derneðin merkezinin Ankara’da bulunduðu ve gerekli gördüðü her yerde þubeler açabileceði belirtilmiþtir.
TEÞKÝLATLANMA
Derneðin amacý da þöyle ifade edilmiþti: “Allah, vatan, tarih, dil, an’ane, sanat, aile, ahlâk, hürriyet ve millî mukaddesat esaslarýna dayanan Türk milliyetçiliðini iþlemek ve bütün milliyetçileri teþkilâtlandýrmaktýr.” Bu ifadeden; daðýnýklýk arz eden milliyetçiliðin tek bir örgüt çatýsý altýnda birleþtirilmek istendiði açýktýr. Bunun ideolojik ifadesi ise, anlaþýlabilir nedenlerle ve bu amaca hizmet edecek þekilde, gayet geniþ tutulmuþtu. Unutulmasýn ki; bu dönemde 1944 yýlýnda simgelenmiþ milliyetçilik anlayýþý çoktan deðiþime uðramýþtý bile… Özellikle Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda soðuk savaþýn baþlamasýyla birlikte milliyetçilik düþüncesi, genelde Ýslâm’la bir anlamda bütünleþmiþti. Necip Fazýl Kýsakürek’in çýkardýðý Büyük Doðu dergisi, bu sürecin önemli bir parçasý olarak görülmelidir.
Ýletiþim yayýnlarýndan çýkarmakta olduðum “Türkiye’de Ýki Partili Siyasî Sistemin Kuruluþ Yýllarý 1945-1950” serisinin “Dönüþüm” adýný taþýyan dördüncü cildinde; bu dönemin din ve politika iliþkisini, özel olarak laiklik meselesinin nasýl tartýþýldýðýný anlatýrken; bu konuya da deðinme fýrsatý bulabilmiþtim. Meraklý okuyucular, bu kitabýmýn ilgili bölümünden bu konudaki görüþlerimi ayrýntýlý bir þekilde takip edebilirler.
MUKADDESAT
Gelelim derneðin amaçlarýnýn ayrýntýlarýna… Bu da metinde þöyle açýklanmýþtý: “Türkler arasýnda içtimaî tesanüt [dayanýþma] fikirlerini yaymak ve cemiyette görülecek haksýzlýklarla mücadele etmek; Türk ahlâk, âdet ve geleneklerine uygun yaþamayý ve millî mukaddesata hürmeti telkin etmek; Türk kültürüne vâki tecavüzlerle ve milliyetçiliðe aykýrý fikirlerle fikir yoluyla mücadele etmek; gençliðin kültür ve ahlâk bakýmýndan memleket ve dünya meselelerine âþinalýk yönünden örnek Türk milliyetçileri halinde yetiþmesine çalýþmak; gençlik haklarýný müdafaa ile isteklerine tercüman olmak…”
Derneðin “siyaset”le uðraþmayacaðý açýkça belirtilmiþti. Hatta bununla da yetinilmemiþ ve derneðin hiçbir siyasî ‘teþekkül’ ile ilgisinin bulunmadýðý da vurgulanmýþtý. Derneðin amaçlarý ile bu açýklama elbette tam olarak uyuþmuyordu; muhtemelen dernek, bu vurguyu yaparken, herhangi bir siyasî partinin yan kuruluþu olarak algýlanmamasýný istemiþ olmalýydý. Yoksa amaçlarý, elbette tamamen politik bir tabana oturuyordu.
Deneðin 23 Ocak 1953 günü “tedbirli” kapatýlýþý sýrasýnda Dernek dizgievinden son aný. Tezgâh baþýndakiler Necmeddin Sefercioðlu ve Erhan Löker, arkadaki TMD Umumî Kâtibi Abdullah Savaþçý.
YEMÝN MERASÝMÝ
“Her Türk” on sekiz yaþýný bitirmek kaydýyla derneðe üye olabilirdi. Bunun için derneðin iki üyesinin referansýna ihtiyaç vardý. On beþ günlük bir adaylýk devresinden sonra dernek idare heyeti, üyeliðin kabulüne karar verecekti. Üyelik için bir de “yemin merasimi” vardý. “Bu merasim bir þekil olmaktan ziyade ifade ettiði ruh ve mana itibariyle üyeler arasý tesanüdün ve birliðin ifadesi” olarak uygun görülmüþtü. Belli ki, “yemin merasimi” çok ciddiye alýnýyordu. Þöyle ki; “Dernek þubelerinde en yaþlý üyenin baþkanlýðýnda teþekkül edecek üç kiþinin nezaretinde; topluluða karþý þu sözlerle yemin” edeceklerdi: “Ben … oðlu … namusum ve imanýmla; bu vatanýn refahý ve bu milletin yüceliði için çalýþacaðým. Üzerime alacaðým her iþte doðruluktan ve millî mefkûrenin bana gösterdiði yoldan þaþmayacaðým. Milliyetçiler arasýnda her ne sebeple olursa olsun ayrýlýk yaratmayacaðým.” Milliyetçiler arasýndaki bölünmeler hayli hassasiyet yaratmýþ olmalýydý ki; yemin metnine bunu ilâve etmek zorunluluðu doðmuþtu!
Yemin merasimi ile birlikte “üyelik þeklen ve ruhen tamamlanmýþ” oluyordu. Dernek yönetimi, her üyeye “içinde bulunduklarý imkân ve þartlara uygun vazifeler verebilir”di. Her üye, “verilen vazifeyi yapmakla” yükümlüydü. Ne var ki, derneðin ömrü çok kýsa olacaktýr.
DERNEÐÝN ÖYKÜSÜ
Türk Milliyetçiler Derneði’nin kurucu baþkaný Halûk Karamaðaralý idi. Derneðin ilk ve tek kurultayý 24 Temmuz 1952 tarihinde toplandý ve baþkanlýða ileride ünlü bir politikacý olacak olan Sait Bilgiç getirildi. Zaten bu sýrada DP milletvekiliydi. Dernek baþkanlýðýna getirilmesinin bir nedeni de buydu. Ayrýca ünlü 1944 Irkçýlýk-Turancýlýk davasýnýn sanýklarý arasýnda yer almýþtý. Bu davayla ilgili olarak benim “Türkiye’de Millî Þef Dönemi 1938-1945” kitabýmda ayrýntýlý bilgi bulunmaktadýr.
Derneðin üyesi bulunan Hüseyin Üzmez, 1953 yýlýnda Malatya’da ünlü gazeteci Ahmet Emin Yalman’a suikast düzenlediðinde, dernek hakkýnda da dava açýldý ve bu nedenle derneðin kapatýlmasýna karar verildi. O kadar ki, Sait Bilgiç, yine bu nedenle DP’den ayrýlmak zorunda kaldý.
Derneðin kapatýlmasý muhtemelen sarsýcý oldu. Ardýndan hiç zaman kaybetmeden yeni bir örgütlenmeye gidildi. Aralarýnda ileride ünlü bir politikacý olacak olan Ferruh Bozbeyli’nin içinde bulunduðu bir grup, Milliyetçiler Derneði’ni kuracaklardýr. Sait Bilgiç, bu derneðin de baþkanlýðýný yapacaktýr. 1953 yýlýnýn yaz aylarýnda kurulan dernek; 1964 yýlýnda bölünmeye uðrayacaktýr. O zamana kadar Nurettin Topçu’nun da derneðe katkýsý unutulmamalýdýr.
Meraklý okuyucular; Necmettin Sefercioðlu’nun “Türk Milliyetçiler Derneði ve Kapatýlýþ Davasý” adlý kitabýna bakabilirler. Türk Milliyetçiler Derneði Ýstanbul þubesinin “Ayasofya” risalesi, hâlâ sahaflarda bulunabilir.
TARIK ZAFER TUNAYA’NIN BÝR MEKTUBU
Ünlü siyasal bilimci ve tarihçi Prof. Dr. Tarýk Zafer Tunaya’yý 1991 yýlýnda kaybetmiþtik. CHP arþivinde bulduðum bir mektubunun onu bir kez daha anmamýza vesile olmasýný istedim. Hocamýz; Eminönü Halkevi Dil-Edebiyat Þubesi Baþkaný ve eski CHP Ýstanbul Talebe Müfettiþi olarak imzaladýðý 14 Mayýs 1945 tarihli ve Eminönü Halkevi antetli mektubunda, “Bursalý Mehmed Tahir”in “Osmanlý Müellifleri” adlý eserinin genel sekreterliðin kütüphanesinde olduðunu öðrendiðini belirttikten sonra; CHP Genel Sekreterliði’nden; “ileride baþaracaðým ilim vazifeme çok kýymetli bir yardýmda bulunmak suretiyle bu eserden bir takým” lûtfedilmesini rica ediyordu.