BBC sözüm ona yerel kaynaklara dayandýrarak, Türk ordusunun Afrin’de bir hastaneyi hedef aldýðýný orada aralarýnda hamile kadýnlarýn da olduðu çok sayýda sivilin hayatýný kaybettiðini yazdý.. Bu alçakça ithamla oluþturulmak istenen havayý tanýyoruz. Bunu, devletimizi insanlýða karþý iþlenmiþ suçlardan sorumlu tutarak uluslararasý alanda operasyonun meþruiyetini sorgulatmak ve itlaf ettiðimiz adamlarýnýn canýný kurtarmak için yapýyorlar.. Bir hastaneyi vurmadýðýný kamera kayýtlarýyla belgeleyen tek ordu olarak Türk Silahlý Kuvvetleri yalanlarýný yüzlerine vurdu.. Ama bu ahlaksýzlar sürüsü öyle pervasýzca saldýrýlarýný sürdürüyor ki korkarým yarýn PKK bir hastane yahut çocuklarýn olduðu bir yer vurup ordumuzun üzerine atacaktýr. Kur’an-ý Kerim’i bombayla tuzaklayýp çocuklarýmýzý þehit eden bir örgütten ne bekleyebiliriz ki baþka?..
Ýstiklâl Marþý'nýn bestesine dönük tartýþmalar baþladýðýnda, belli çevrelerden direnç gelmesi de gecikmedi. Þaþýrtmýyor elbette.. Diyorlar ki; Anayasa’nýn deðiþtirilemez, deðiþtirilmesi teklif dahi edilemez ilk 3 maddesi var ya, iþte o maddeler istiklal marþýný koruyormuþ.. Can Ataklý bunu iki gün üst üste köþesinde yazdý.. “.. Ama marþ deðiþmiyor, sadece müziði deðiþiyor..” dendiði zaman da Ataklý, ‘bestesiyle-güftesiyle bu bir bütündür’ deyip çýktý iþin içinden.. Tabii neresini düzelteceksiniz bilemiyorum. Ama anayasaya bir þarkýnýn notalarýný, temposunu, ölçüsünü vesairesini yazmak gerektiði gelmemiþ elbette kimsenin aklýna.. Misal merakýmdandýr, ‘Ýstiklâl Marþý’ dendiði zaman Osman Zeki Üngör’e ait o beste geliyor ya akýllara.. Peki metronom hýzý yazýyor mu Anayasa’da?.. Largo mu? Adagio mu?.. Andante mi yoksa?.. Moderato mu dersiniz?.. Ya da hangi enstrümanlar için yazdý?.. Piyano mu? Keman mý?.. Kimi etkinliklerde alaturka sazlarla icra edilmesi de anayasa suçu olmasýn sakýn.. Can Ataklý’ya, kendi grubunun tesirli yazarlarýndan Soner Yalçýn’ýn “Siz Kimi Kandýrýyorsunuz?” kitabýný tavsiye ederim.. Þaþýrtýcý bir bilgiyle karþýlaþacak orada.. Diyor ki Soner Yalçýn; (aynen kitaptan) “Marþ cenaze marþý gibi, temposu çok aðýr.. Besteye yapýlan eleþtirilerin odaðýnda buna benzer cümleler vardý. Osman Zeki Üngör de bu eleþtirilere katýlýyordu. Ama haklý bir gerekçesi vardý…. Üngör orkestra eþliðinde Milli Marþ'ý stüdyoda icra etti. Fakat aksilik oldu; marþ plaðýn ayný yüzünün yarýsýný doldurabildi… Þirket (Sahibinin Sesi) yöneticileri plaðýn dolmasý için bir marþ daha çalýnmasýný istediler. Besteci Üngör yanaþmadý. Ortam gerilince bir teklifte bulundu: ‘Marþý biraz aðýr çalalým, böylece plak dolar. Sonra çalýnýrken gramofon biraz hýzlýya ayarlanýr, olur biter!’… Marþ çalýnýrken, gramofonun hýzýyla ayarlama yapýlacaðýný kim düþünebilirdi ki? Doðal olarak, Milli Marþ plaða okunan bu aðýr temposuyla Türkiye'ye yayýldý…. Besteci Üngör saða sola koþtu derdini anlatmaya çalýþtý: ‘Ben, Þiþli'deki dairemde besteyi yaparken gözümün önünde Ýzmir'e dörtnala giden süvariler vardý; ama bu marþ çok yavaþ çalýnýyor, yanlýþtýr, yazýktýr, yapmayýn!’ Ama iþ iþten geçmiþti…..” Eðer Soner Yalçýn’ýn yazdýklarý doðruysa, zaten Ýstiklâl Marþý, bestekârýnýn bile ‘hayýr bu deðildi’ dediði bir müzikle okunuyormuþ ya..
Hocalar Zirvesi’nin mimarý Cübbeli Ahmet Hoca’ymýþ.. Kendi anlattý sohbetinde. Tek tek herkesi arayýp bir araya toplamýþ. Güncelleme ile baþlayan tartýþmalarda sýranýn kendilerine geleceðini düþündüðünden ön almak istemiþ..(yorum yapmýyorum, kendi sözlerinden naklediyorum) Hem bir takým yükseltilen kaygýlara dikkat çekip hem de bu kaygýlarý arttýrýcý kapalý toplantýlar falan yapýlmasý doðru mudur, bilemedim..