Türk sinemasına Hollywood dopingi

Türk sineması için iyi benim için tuhaf bir deneyimdi Los Angeles... Kendi adıma olan kısmı sona saklayarak, önceliği Hollywood Türk Film Festivali’ne verelim.

Los Angeles, bilindiği üzere dünya sinemasının kalbi, bir başka deyişle Everest’i, yani zirvesi. Bize hayaller kurduran, gizli ya da açıktan yaşam tarzımıza, beğenilerimize, zevklerimize, kültürümüze el süren, politik ve psikolojik algılarımızla, antenlerimizle oynayan filmlerin, imajların üretim üssü. Oscar ödüllerinin evi…

Bu evde olmak, bu evin sakinlerince kabul görüp tescillenmek her sinemacının rüyası olmasa bile kariyer açısından önemli bir merkez; Dünyaya açılmak için değerli bir geçiş kapısı. Pek çok ülke sineması, bu kapıdan geçmek için Hollywood’a çoktan kapağı atmış bile.

Polonya’dan İran’a, İtalya’dan bilmem hangi ülkeye kadar Hollywood’da festival düzenleyip ülke sinemalarını tanıtarak lobi faaliyetinde bulunuyorlar. Bu kervana, ilk kez düzenlenen Hollywood Türk Film Festivali (HTFF) ile Türkiye de katıldı. Geç kalınmış bir adım, ancak zararın neresinden dönülse kardır.

Hazır Türk dizi ve filmleri uluslararası platformlarda belli bir cazibe alanı oluşturmuşken atılan bu adım, Oscar aday adayı filmlerimiz açısından da önemli bir sıçrama tahtası olabilir. Nitekim, bu yıl Türkiye’nin yabancı dilde Oscar aday adayı olan Ayla, HTFF’nin açılış filmi olarak gösterildi.

Festivalin gala gecesi ise Türk zerafeti ile süslendi. Kırmızı halıda Meryem Uzerli’den Selçuk Yöntem’e, Demet Akbağ’dan Ahmet San’a, Hidayet Türkoğlu’dan Demet Sabancı’ya kadar çok sayıda ünlü yürüdü. Golden Globe ve Oscar (Akademi) üyeleri de Ayla’yı izleyenler arasındaydı. Galaya katılan Altın Küre Başkanı Meher Tatna bir konuşma yaparak Türk sinemacılara ve Ayla’ya başarılar diledi. Sinemanın dilinin sınır tanımayan, evrensel ve güçlü bir dil olduğunu vurguladı. ABD’li sinemacılarla Türk sinemacılar arasında bir sinerji de oluştu. Ayla’nın yönetmeni Can Ulkay’a Hollywood’tan teklif  bile geldi. Prodüktör Michael Nouri, çekmeyi planladığı bir film için Ulkay’a öneride bulundu. Bakalım daha ne gelişmeler olacak.

Demet Akbağ’ı ağlatan AYLA nasıl bir film?

Peki, bugün gösterime giren Oscar aday adayımız Ayla nasıl bir film. Söyleyeyim… Los Angeles’ta Demet Akbağ’ı hüngür hüngür ağlatan bir film... 1950 yılında Kore Savaşı sırasında Süleyman Astsubay ile savaşta yetim ve öksüz kalmış küçük bir Koreli kızın gerçek yaşam öyküsünü ele alıyor film. Olayın gerçek kahramanları ise hayatta. Öylesine muhteşem ve gerçek bir öykü ki, kalbi olan herkese dokunacak cinsten. Filmde oyunculuklar, sanat yönetimi iyi, Fahir Atakoğlu’nun besteleri de olaya dahil olunca, Can Ulkay’ın ilk filmi Ayla, insanları ağlamaktan bir hal ediyor. Evet hikaye muhteşem fakat film olarak Ayla dört dörtlük bir eser değil. Anlatımda sıkıntılar, gereksiz detaylar, hızlı geçilmiş bölümler var. Bu pürüzlere rağmen ‘iyi’ puanı hakeden filmin sonunda, baktım, Demet Akbağ ağlıyor, göz göze gelince de ‘Uzun zamandır bu kadar ağlamamıştım, sinirlerim bozuldu’ deyiverdi.

Burası sinemanın er meydanı

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkıları ve Türk Hava Yolları’nın sponsorluğunda düzenlenen Hollywood Türk Film Festivali’nin başkanlığını gazeteci, Golden Globe üyesi Barbaros Tapan, direktörlüğünü ise yönetmen Tekin Girgin üstleniyor. Tapan ve Girgin ‘Bu festival sayesinde Türk sineması ile Hollywood arasında daha güçlü bağlar kurulacak’ diyor.

Festivalde karşılaştığımız ünlü simalardan biri de, Diriliş Ertuğrul dizisinin İbn Arabi’si, oyuncu Osman Soykut oldu. Uzun yıllardır ABD’de yaşayan Soykut, Hollywood’u sinemanın ‘er meydanı’ olarak tanımlıyor ve ‘Türkiye elbette burada olmalı’ diyor.

Los Angeles’tan neden kaçtım?

Gelelim benim Los Angeles serüvenime; Kısa sürdü. İki gün. Oysa dört günlüğüne gitmiştim. İlk gittiğimiz yere ‘Burası meşhuuuur Santa Monica’ dediler. Uzunca bir sahil, bir de iskelesi var. İskelede gözlük ve şapka satıcıları, bir takım çalgıcılar… Başka bir şey yok. Bu muydu yani...

Bizim Antalya’mız daha güzel Los Angeles’tan. İnsan var hiç değilse. Los Angeles’ta 6-7 milyon nüfus yaşıyormuş. Altı gidiş altı gelişi olan geniş yollar silme araç dolu. Bitmeyen, yoğun akıcı bir trafik... İnsanlar herhalde ya arabalarında ya da iş yerlerinde ömür geçiriyor. Zira koca şehir çok tenha… “İnsansız” bir şehir Los Angeles; Zengin, fakat sevimsiz. Doğal güzellikleri mi?.. Dedim ya bizim Antalya çok daha güzel, sıcak, insancıl... 7 milyonluk bu insansız şehir sinirlerimi bozdu ve dört günlüğüne gittiğim Hollywood’dan, bulduğum ilk uçakla, iki günde kaçtım.