Türkiye solu, Esed'in çürümüş, zalim ve işkenceci rejimini savunuyor. Suriye'de milyonların ülkesini terk etmesi, evlerinin başına yıkılması, yüzbinlerin Sednaya hapishanesinde korkunç işkence ve infazlardan geçmesi, Doğu Guta'da halkına 216 kere kimyasal saldırı düzenlemesi umurlarında değil. Ülkeyi cinayet ve barbarlıkları ile harabeye ve cehenneme çeviren gerici rejime sahip çıkıyorlar. Bir sol gazeteci "Baasçılığı tanımıyorsunuz, anti-emperyalisttir, iyidir" gibi laflar sarf etmekten çekinmedi.
Türk solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Bu sorunun cevabı uzun ideolojik birliğin kökeninde saklı. Yön dergisine kadar gider. Yön dergisi, Türkiye'de 1961 yılında yayınlanır. Ancak darbe öncesi oluşmaya başlar. 27 Mayıs darbesinin ruhundan filizlenir. TKP, TİP ve CHP'den aydınlar bu dergiyi ve düşünce hareketini meydana getirirler. Doğan Avcıoğlu, derginin sahibi. Hani 12 Mart'ta, ordu içinde kurduğu cunta ile darbenin başına geçmek için tıraş olup, takım elbisesini giyip gelip almalarını bekleyen şahıs... İroniye bakın ki beklediği cip gelip onu alacak ama darbenin başına koymak için değil, hapishaneye atmak için!
Yön Hareketinde Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, Şevket Süreyya Aydemir, Mümtaz Soysal, Niyazi Berkes gibi isimler yer alıyor. Bunlar da Baasçılarla paralel düşünüyorlar. Parlamentoya inanmıyorlar, ona müdahale etmeyi normal görüyorlar, darbeciliği devrimcilik örtüsüyle savunuyorlar, sosyalizm talep ediyorlar ve seküler milliyetçiler (ulusalcılar). Bunlar 1932 tarihinde yayın hayatına başlayan Kadro Dergisinin devamları. Mesela Şevket Süreyya Aydemir, Kadro Dergisinde de yazıyordu. Düşünce ve siyaset devamlılığı var.
Yön dergisi, sol Kemalizm olarak da tanımlanabilir. Anti-emperyalist, otoriter rejim yanlısı, ulusalcı, sosyalist. Bundan dolayı Ortadoğu'da ortaya çıkan Arap Nasyonal Sosyalizme de ciddi bir yakınlık duyuyorlar. Seküler ve hatta laikçi siyasetleriyle öne çıkarlar. Sovyetlere sempatiyle bakarlar. Mustafa Kemal de bu özelliklere göre yeniden icat edilir. Anti-emperyalist, devrimci, laikçi ve Batıcı bir Atatürk yorumu yapılır.
Baas Hareketi 1947 yılında kurulur. Daha sonra ordudaki cuntayla darbe yaparak Suriye'de iktidara gelir. 2024 yılına kadar da iktidarda kalır. Darbe, cunta, ordu içi örgütlenme, sosyalizm, nasyonalizm ve sekülarizm ideolojilerinin bileşkesinde oluşur. Ayakta kalmak için her çeşit baskı politikaları üretilir. İşkencehaneler ile toplum korkuya mahkum edilir. Ne muhalefet, ne katılım, ne başka siyasi partiye izin verilir. Suriye toplumu hapishanelerle idare edilir.
Baasçılık, solun Yön Hareketiyle gelen ruh ikizlikleri. Türk solu da bu ruh ikizliğini çekinmeden ve pervasızca ortaya koyuyor. Suriye işkencehanelerini inkar ediyor, Esedçilik yapıyor, Alevileri savunma adına mezhepçiliğe savruluyor, laiklik adına İslam düşmanlığı yapmaktan çekinmiyor. Esed rejiminin bütün trajik günahlarına "laikliğin Ortadoğu'daki tek ülkesi" adına sahip çıkıyor.
Türkiye'de sağ-muhafazakâr siyasete karşı özgürlük ve demokrasi diyerek en şedit muhalefeti yapmaktan çekinmeyen sol aydınlar, Esed zalim rejimine selam çakıyorlar. AK Parti iktidarlarına karşı her çeşit muhalefet ve hatta aşırı muhalefet tarzlarına başvuruyorlar, ama Sednaya gibi cehennemleri inşa eden Tanrı Kralları alkışlıyorlar.
CHP ve TİP yanında DEM gibi çevreler de Baasçı rejime destek vermekten çekinmiyor. Her gün ağızlarında demokrasi ve özgürlük diye bağırırken en kıyımcı, en despot ve en demokrasiden uzak bir rejimi destekliyorlar.
Baasçılık Türkiye solunun neyi olur?
Darbeci kardeşleri, cuntacı kardeşleri ve laikçi kardeşleri. Solculuğun Sovyetik ateizmi ve devletçiliği. Bu rejimin tarihi sona eriyor. Onları korkutan da bu. İlk defa Suriye'de doğan darbeci ve otoriter rejim tarihin çöp sepetine atılıyor. Ortadoğu'daki anlamları bitiyor. Artık bu düşünce ve siyaseti taşıyan aydınların da tarihi sona eriyor.