Dikkat ettiniz mi, bilmiyorum: “Alevilik dindir, cemevi mabedimizdir” diyenler arasýnda cemeviyle de dinle de ilgisi olanlar az. Hatta Aleviliðin ayrý bir din olarak tescil edilmesini isteyen bazý “Alevi”ler kendilerini Marksist, hatta “ateist” olarak tanýmlamakta beis görmüyorlar!
Buna mukabil cemevine devam eden “dindar” Alevilerin çoðu Aleviliði ayrý bir din olarak kabul etme taraftarý deðiller.
Bizim açýmýzdan sorun þu: Sayýlarý çok daha fazla olsa bile dindar Alevilerin sesini duyamýyoruz pek. Mesela Alevi dedelerinden birinin Alevilikle ilgili herhangi bir konudaki açýklamasýndan haberdar oluyor muyuz? Hayýr. Ama seküler Alevi derneklerinin görüþlerini kolaylýkla iþite- biliyoruz. Demek ki burada “temsil” ko- nusunda ciddi bir problem var.
***
Yine dikkat ettiniz mi, bilmiyorum: Türkiye’de dinine ve dini geleneklere en fazla baðlý olan halk belki de Kürtlerdir. Ama bugünkü Kürt siyasal hareketinin lider kadrosu çoðunlukla Marksist aydýnlardan oluþuyor. Tabiri caizse dindar halk dinsiz aydýnlarý kendi temsilcisi olarak kabul edebiliyor.
Bizim açýmýzdan sorun þu: Kürt hareketinin temsilcileriyle konuþtuðumuz zaman Kürt halkýnýn temsilcileriyle görüþüp görüþmediðimizden emin olamýyoruz.
***
Yine dikkat ettiniz mi, bilmiyorum: Alevilerin ve Kürtlerin temsilinde yaþanan çeliþkilerin benzeri Türkiye’nin sol siyasetinde de gözlenebiliyor. Düþünün: Ana muhalefet partisi CHP serbest seçimlerin yapýlmaya baþladýðý günden beri herhangi bir seçimi kazanamadý. Oysa altmýþ yýllýk periyotta Türkiye’nin ikinci büyük partisine de iktidar olma sýrasý gelmiþ olmasý gerekirdi normal þartlarda. Bütün dünyada sað iktidarlar belirli bir yýpranma sürecinden sonra biraz da sol iktidarlara yerlerini býrakýrlar. Türkiye’de ise sað iktidarlar yine sað iktidarlarla yer deðiþtiriyorlar. Sola hiç sýra gelmiyor.
Çünkü bizim ülkemizde sol adýný taþýyan siyasi hareketler ne sýnýf çeliþkisine ne emek-sermaye çatýþmasýna dayalý bir hassasiyetten beslenmiyorlar. Onun yerine “yaþama tarzý milliyetçiliði”nden güç alýyorlar. Dolayýsýyla bugün Ýstanbul’un veya Ankara’nýn nispeten varlýklý veya tuzu kuru kesimlerinin oturduðu semtlerde çoðunlukla CHP’ye oy çýkýyor. Ama fakir fukaranýn yoðun olduðu bölgelerde sað partiler destek buluyor. Ýþin komik tarafý þu ki zaman zaman “ne yapsak da halktan oy almayý baþarsak” diye düþünen bazý CHP seçkinleri, solculuk yerine “yaþama tarzý milliyetçiliði” yaptýklarý için halktan oy alamadýklarýnýn farkýnda deðiller!
Daha da önemlisi, CHP seçkinlerinin “yaþam tarzýmýz tehdit altýnda” paranoyasý kamplaþmayý körükleyip giderek “dini tezahürlerle mücadele”ye dönüþtüðü için bu sefer hem yaþam tarzlarý gerçekten probleme dönüþme istidadý kazandý hem de “sol siyaset” halkla baðýný bir parça daha zayýflattý.
Ayný durum sadece sosyal demokrat kimlik iddiasýndaki CHP için deðil, “Marksist sol” için de geçerli. Türkiye’de dinle veya dindarlarla barýþýk bir sol hareket yok. Galiba bizde Ýslam’la baðýný koparýn- ca arada kalýnmýyor; taraftar olunmayýnca karþýtý olmak gerekiyor.
Bundan olsa gerek, HAS Parti içinde kendilerini “Müslüman sol” diye tanýmlayan siyasetçiler bile Türkiye’nin Marksist sol hareketi tarafýndan pek hüsnükabulle karþýlanmadýlar. Mesela 1 Mayýs’ta Taksimde yuhalandýlar. Neden? Sadece “Müslüman” olduklarý için.
Geçenlerde bu solcularýn gazetesi, HAS Parti için þu baþlýðý attý: “Biz demiþtik, Ýnþallahla Maþallahla sosyalizm gelmez diye...”
Ben þunu anladým: Adamýn aklý fikri bu milletin diniyle, imanýyla kavga etmekte olunca sosyalizmi de getiremez, baþ- ka bir halt da yapamaz.