Türk sovyet anlaþmasý 1945 yýlýnda feshedilmiþti

1945 yýlýnýn Mart ayý; Türkiye açýsýndan kâbustu denilebilir. Savaþ biterken; Ankara, bir kez daha savaþýn sýcak nefesini hissetmeye baþlamýþtý. Moskova, boðazlarda ortak savunma istiyordu çünkü...

Türkiye ile Sovyetler Birliði arasýndaki dostluk, tâ kurtuluþ savaþý yýllarýna dek uzanýyordu; çok uzun yýllar ezeli ve ebedi düþman olan Rusya’nýn yerini alan sosyalist devlet, Ankara hükûmetini ilk tanýyan merkez olarak 1920’ler ve 1930’lar dünyasýnda Türkiye’nin adeta tek dostu olmuþtu. Ama Ýkinci Dünya Savaþý’nýn hemen öncesinde bu durum deðiþecektir.

Sovyetler Birliði’nin boðazlar üzerindeki taleplerinin daha eski tarihlere kadar geri gittiðini tesbit etmek mümkündür. 1936 yýlýndaki Montrö Antlaþmasý görüþmeleri sýrasýnda, Sovyetler Birliði Dýþiþleri Bakaný Litvinov, Türk Dýþiþleri Bakaný Tevfik Rüþtü Aras’a, özel bir görüþmede, Boðazlar’ýn savunulmasýnda iþbirliði önermiþ, fakat öneri, Ankara tarafýndan reddedilmiþti. Moskova, boðazlarda Karadeniz devletleri için özel anlaþma koþullarý ile serbest geçiþ hakký da istemiþti.

Savaþýn hemen öncesinde; Moskova, can düþmaný Nazi Almanyasý ile el altýndan görüþmeler ve pazarlýklar içindeyken; bu kez de 1939 yýlýnýn sonbahar aylarýnda Türkiye’den gelen ittifak önerisini geri çevirirken; bir yandan da; bu eski talebini yeniden gündeme getirmiþti.

Sovyetler Birliði, Boðazlar konusundaki talebini, ortak savunma olarak özetlemiþti.

YALTA ANLAÞMASI

Yýl 1945... Yalta Konferansý sýrasýnda, Moskova, Montrö Antlaþmasý’nýn deðiþtirilmesini de gündeme getirmiþti. Bunun sonucudur ki, “Konferansta, üç Dýþiþleri Bakaný’nýn [ABD, Ýngiltere ve Sovyetler Birliði Dýþiþleri Bakanlarý’nýn], Londra'da yapacaklarý toplantýda , Sovyet Hükûmeti’nin, Montreux Sözleþmesi ile ilgili olarak yapacaðý tekliflerin görüþülmesi ve uygun bir zamanda [da], Türk Hükûmeti’nin bu tekliflerden haberdar edilmesi kararlaþtýrýl”mýþtý. ABD ile Ýngiltere, Moskova'nýn bu önerisine, hoþgörülü ve bir anlamda da, destekler mahiyette bir tutum almýþlardý.

Yalta Konferansý’ndan sonra, 24 Þubat’ta ise, Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Selim Sarper-Molotov görüþmesi sýrasýnda, Molotov, Sarper’e, Yalta Konferansý’nda, Boðazlar ve Montrö Antlaþmasý konularýnýn gündeme geldiðini belirtmiþ ve Moskova’nýn halen konuyu incelemekte olduðunu açýklamýþtý.

Sarper’in bu sýradaki görüþü ise, yakýn bir zamanda, Moskova’nýn Boðazlar konusunu gündeme getireceði ve 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldýrmazlýk Antlaþmasý’ný da yenilemeyecegi yönündeydi. 19 Mart 1945’te Ankara nezdinde yapýlan resmî Sovyet giriþimi, doðrudan Türk-Sovyet ikili iliþkilerini ilgilendiriyordu. Bu giriþim, kamuoyuna þöyle yansýtýlmýþtý: “Türkiye ile Sovyetler Birliði arasýnda 17 Aralýk 1925’te  akdedilen ve [7 Kasým 1935 tarihli protokol uyarýnca] müddeti 7 Kasým 1945’te bitecek olan Türk-Sovyet [Dostluk ve Saldýrmazlýk] Antlaþmasý’nýn, iki taraf dostluk münasebetlerinin devam ettirilmesi bakýmýndan, deðerini takdir etmekle beraber, II. Cihan Harbinde husule gelen derin deðiþikliklerden dolayý, bu antlaþmanýn yeni þartlara uygun bulunmadýðý ve ciddî surette iyileþtirilmeye muhtaç bulunduðu cihetle, [Sovyet] Hükûmeti’nin, 7 Kasým 1935 tarihli protokol ahkâmý mucibince, [antlaþmanýn fesh edilebilmesi için her iki taraftan birinin, 7 Mayýs 1945 tarihine kadar, antlaþmanýn feshi talebinde bulunmasý gerekiyordu] mezkûr antlaþmanýn feshi hususundaki arzusunu, Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Bay Selim Sarper’e bildirmiþtir.”

BÝLDÝRÝNÝN ANLAMI

Eðer Türk-Sovyet iliþkileri, Ýkinci Dünyâ Savaþý yýllarýnda da yakýn olmaya devam edebilseydi, bu takdirde, bu açýklama, Ankara’da kuþkularýn ve endiþelerin derinleþmesine yol açmamýþ olurdu. Gerçi bu, bir miktar da beklenen bir geliþmeydi. Ancak, savaþtan hemen önce, Ankara’nýn Batý ittifak'na yakýnlaþtýðý ölçüde, Sovyetler Birliði ile iliþkileri hasar görmüþtü ve savaþýn son yýllarýnda Türk-Sovyet iliþkilerinde görülen soðukluk da, bu bildirimin sonuçlarý konusunda iyimser olmayý imkânsýz kýlýyordu.

Ayrýca, Moskova, antlaþmanýn “ciddî surette iyileþtirilmeye muhtaç bulunan” noktalarýnýn neler olduðu konusunda hiçbir açýklamada da bulunmamýþtý ve bulunmaya niyetli gibi de görünmüyordu. Moskova, öncelikle, Türk Hükûmeti’nin konuya yaklaþýmýný öðrenmek istemiþti. Nitekim, Selim Sarper de, konunun, dönüp dolaþýp, Boðazlar sorununa dayanacaðý kanýsýndaydý. Sarper, Moskova'nýn antlaþmasýnýn iyileþtirilmesi yönündeki önerilerini de öðrenmek istemiþ, fakat Molotov, bu konuda herhangi bir öneride bulunarak, kendisini baðlamak istememiþti. Molotov, öncelikle, Sarper’in Türk Hükûmeti ile görüþmesini istemiþti. Moskova, öncelikle, Ankara’nýn konuya yaklaþýmýný ve öneriyle ilgili görüþlerini öðrenmek istiyordu.

TAKTÝK SAVAÞLARI

Elbette resmî açýklamalar çok farklýydý. Necmettin Sadak’ýn deyimi ile, artýk ‘eski âlem” yýkýlmýþtý. Dikkate deðer olan nokta, dýþ politikada bu yeni ve hayatî önemdeki geliþme üzerine, Türk Hükûmeti’nin ve Türk basýnýnýn bir yorumda bulunmamasýdýr. Basýn, muhtemelen, þeflik geleneklerine uygun þekilde, resmî talimat almýþtý. Türk basýnýnda konuya iliþkin ilk haber, görebildiðim kadarý ile, Cumhuriyet gazetesindedir. Gazete önce Türk-Sovyet Dostluk ve Saldýrmazlýk Antlaþmasý’na iliþkin olarak, Moskova’nýn talebini dile getiriyor ve ardýndan da, Sovyet yayýn organý Ýzvestia’dan bir yorumu iktibas ediyordu.

 Gerçekte Moskova’nýn gözünde Ankara savaþ suçlusuydu ve ona bu þekilde davranýlmalýydý. Moskova’ya göre, Ankara, Alman-Sovyet savaþýnýn en dramatik anlarýnda, Almanya lehine  tutum almýþtý ve nihayet, savaþa katýlmayý uzun zaman savsakladýktan sonra, oportünist bir þekilde, son anda müttefikler safýna katýlmaya çalýþmýþtý. Oysa, Sovyetler’e göre, Ankara’nýn bu tarihte savaþa katýlmasýnýn artýk önemi yoktu. Ankara böyle davranmakla, Moskova’ya karþý, Batýlý devletlerin, Ýngiltere ile ABD'nin yanýnda yer almaya çalýþýyordu. Sovyetler bu adýmý atmakla, ilk hamlesini yapmýþ oluyordu. Hamlenin amacýnýn tam olarak anlaþýlmasý istenmemiþti. Moskova, kanýmca, akýllýca bir taktikle, önce Ankara’nýn kendisine yönelik siyasî tutumunun belirginleþmesini istemiþti. Top Ankara’nýn sahasýndaydý yani...

Bu haftadan itibaren 1945/1946 yýllarýnda Türk-Sovyet iliþkilerindeki krizi anlatacaðým. Soðuk savaþ baþlarken; Ankara ile Moskova arasýndaki kirizin, esas olarak boðazlar meselesiyle baðlantýsýna dikkat çekecek ve Türkiye’nin savaþýn eþiðindeki kararlý tutumunu vurgulayacaðým.