Türk-Alman iliþkilerinde neler oluyor?

Anglo-Sakson dünyada, en azýndan son bir yýldýr tartýþmasýz bir þekilde yoðun bir Erdoðan-karþýtý kampanya sürüyor. Ýngiltere, ABD veya Avustralya medyasýnda hemen her gün Türkiye ve Hükümet aleyhinde sert yazýlar bulmak mümkün. Kampanya, Gezi Olaylarý’ndan sonra daha bir þiddetlendi. 

Þaþýrtýcý olan ise benzeri bir kampanyanýn çok daha sert bir üslup ve içerikle Almanya’ya taþýnmýþ olmasý. Almanya’nýn saygýn gazeteleri bile Baþbakan Erdoðan sözkonusu olduðunda ‘cehenneme git’ gibi hem alýþýlmadýk düzeyde sert, hem de avam tabirler kullanabiliyor. Ýlginç bir þekilde Alman basýnýndaki kampanyayý Soma maden kazasý alevlendirmiþ görünüyor. Sanki kaza Soma’da deðil de Türk-Alman iliþkilerinde yaþandý.

***

Bu tür yayýnlarý “basýndýr, ne isterse yazar, iliþkileri etkilemez” diye deðerlendirmek mümkün deðildir. Basýn, devletten topluma hayatýn her kademesini etkiliyor ve iliþkileri bozuyor. Bundan daha önemlisi basýnda yer alan haberler çoðu kez devletlerin bilinçaltýný veya bilinçli tercihlerini yansýtýyor. ABD örneðine bakacak olursak Amerikan basýnýn haberlerinde Washington Yönetimi’nin etkisini görmemek imkânsýz. ABD Dýþiþleri Sözcüsü Psaki’nin açýklamalarý ile medyada çýkan haberleri yanyana koyduðumuzda ne demek istediðimiz kendiliðinden anlaþýlýyor.

Ne yazýk ki Almanya’daki durum da böyle: Rahatsýzlýk sadece medyada deðil, haberlerin satýr arasýnda Alman Hükümetinin Türkiye’ye karþý tutumunu rahatlýkla görebiliyoruz. Örneðin Almanya Baþbakan Yardýmcýsý Sigmar GabrielBaþbakan Erdoðan’ýn Almanya ziyaretinden birkaç gün önce internet gözetleme ve diðer bazý ileri teknoloji ürünlerinin “baskýcý ülkeler”e ihracýný yasaklayacaklarýný açýkladý ve bahsettiði “baskýcý ülkeler” arasýna Türkiye’yi de kattý. Türkiye bu listede zikredilen tek NATO üyesi ülkeydi. Gabriel’e göre söz konusu ülkeler halka sadece tank ya da makineli tüfekle deðil ayný zamanda internet gözetleme teknolojileriyle de baský uyguluyor.

Hiç þüphesiz Gabriel’in sözlerini geçtiðimiz günlerde Türkiye’yi ziyaret eden ve medya önünde çok aðýr eleþtirilerde bulunmaktan çekinmeyen Almanya Cumhurbaþkaný Jaochim Gauck’un sözleriyle birlikte deðerlendirmek gerekir.

Son olarak Almanya Baþbakaný Merkel’in Erdoðan’ý Köln konuþmasý öncesinde medya üzerinden uyarmasý ve “Köln onbinlerce Türkün sorunlarýnýn taþýndýðý yer haline getirilemez. Baþbakan Erdoðan, Almanya’da kutuplaþmanýn artmasýna neden olacaksa konuþmasýndan vazgeçmesi iyi olur” demesi basýnda yer alan Türkiye karþýtý haberlerin hiç de tesadüfi olmadýðýnýn bir baþka kanýtýdýr.

***

Almanya korkuyor. Ülkedeki 2.5 milyonu aþkýn Türkün varlýðý ve bu insanlarla Türkiye arasýndaki baðýn bir türlü zayýflamamasý Almanya’nýn korkularýný daha da arttýrýyor. Milliyetçiliðin daha çok ýrk temelli olarak þekillendiði, Nazi dönemi gibi deneyimleri yaþamýþ bir ülkede 2.5 milyon Türkün varlýðýnýn kabullenilebilmesi hiç kolay deðil. Ayrýca kabul etmek gerekir ki bir baþka ülkenin Baþbakanýnýn gelip sizin ülkenizde miting yapmasý alýþýldýk da bir durum deðil.

Özetle, Almanya’da Türkiye’den ve Türklerden korkmak için her türlü sebep mevcut. Bu endiþeler Türkiye’deki siyasi çekiþmeler ile birleþince daha farklý bir hal alýyor. Almanya bir yandan Erdoðan-karþýtý küresel kampanyaya katýlmasý için teþvik ediliyor, diðer taraftan Türk ve Müslüman azýnlýk ile ilgili korkularý depreþiyor. Eðer Türkiye duruma müdahale edip iliþkileri yeniden yumuþatamazsa bahsettiðimiz iki etken birleþerek istenmeyen daha vahim sonuçlara neden olabilir.