
Doğu Türkistan'ı Haziran ayında gezen Taha Kılınç Bey Çin'i aklamaya çalışanların suratlarına bir tokat gibi inen bilgilerle komünizmin hâlâ nasıl uygulandığını ayne-l'yakin görerek kitaplaştırmış ve bu hususta muhafazakâr camianın duyarlılığını tazelemişti,
Türkiye'de Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı vahşi toplum mühendisliğini dünyaya anlatmaya çalışan kesim muhafazakar kesim olmuştur.
Solcular ne hikmetse Gazze'dekinden beter mezalim konusunda sessizlik bir yana Çin'in yanında durmuşlardır.
Muhafazakar kesim Doğu Türkistan'ı gündemde tutmaya çalışırken sol kesim konuyu gündeme getirenlere Çin'in ağzıyla CIA aparatı olarak bakmayı tercih etmiştir.
Doğu Türkistan'ı gündemde tutanların başında da Halis Özdemir Bey gelmektedir.
Hatta konuya o kadar odaklanmıştır ki, Doğu Türkistan denince akla ilk gelen isim olmuştur.
Yazdığı makalelerle, verdiği konferanslarla, düzenlediği kampanyalarla Halis Özdemir ismi Doğu Türkistan'la özdeşleşmiştir.
Halis Bey hemşerimdir, orta okul yıllarından beri tanırım.
1974 yılında bir grup arkadaşla MTTB Tokat şubesini kurmuş ve İstanbul'a geçmiştim.
1975 yılında MTTB yönetiminde yer alan Halis Bey de bir sene sonra yüksek okul için Ankara'ya geçmiş Akıncılar Derneği'nde görev almış ve 12 Eylül darbesinde Akıncılar lideri olarak tutuklanmıştır.
Meşhur Mamak Cezaevi'nde 16 gün hücre olmak üzere 40 gün işkenceye tabi tutulmuştur,.
İstanbul Gayrettepe'de Filistin askısına alınan, ağır işkencelerden geçmiş ve büyük bedeller ödemiş yiğit bir kardeşimizdir.
1987-90 yıllarında aynı kurumda da çalışmışlığımız da vardır. Ben Milli Gazete'de yazarken o da MİLSAN müdürüydü.
Hafta sonu Birlik Vakfı'nda emekli büyükelçi Ahmed Kavas hocanın konferansında karşılaştık, ona Taha Bey'in kitabını tavsiye edince kendisinin de bir kitap yazdığını söyledi.
Doğrusu ben kitabını görmedim ama makalelerini ve programlarını takip ettim. Hakikaten Doğu Türkistan denince akla gelen ilk isim haline geldi Halis Bey. Dolayısıyla Doğu Türkistan'ı konuşurken ve yazarken ondan bahsetmezsek haksızlık etmiş oluruz.
Doğu Türkistan'daki mezalim hususunda uluslararası imza kampanyası düzenlemenin yanı sıra konuyla ilgili olarak BM İnsan Hakları Komiserliği'ne yaptığı müracaat kabul edilmiş ve dönemin insan hakları komisyonu başkanı görevinden ayrılırken yaptığı konuşmada Halis beyin müracaatındaki bilgileri esas alarak, Doğu Türkistan'da insan hakları ihlallerini dünyaya ilan etmiştir.
Öte yandan kitabı ve makaleleri AİHM'e delil olarak sunulmuştur.
2009 yılında Urumçi katliamını telin eden bir miting yapmayı merhum Erbakan hocayla teklif eden de tertip heyeti içinde yer alan da Halis Bey olmuştur.
'Allah hizmet nasip edince böyle oluyor.' diyor kendisi.
Bncmedyahaber platformunda yazıyor. Son yazısında Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Turguncan Alaattin ve Uygurların Türkiye'deki Maarif Derneği'nin başkanı Musacan Er ile yaptığı söyleşiyi yayınladı.
Allah, bu alanda büyük mesai sarf eden Halis Bey kardeşimden de razı olsun.
Allah, İslam ülkeleri yönetimlerine istikamet versin; Gazze, Türkistan ve diğer bölgelerdeki mazlum Müslümanlara yardımcı olmayı onlara nasip etsin.
Konuyu, 2024 Mayıs ayında şair dostum Şükrü Ünal'ın yazdığı uzun Türkistan şiirinden birkaç kıta ile noktalayalım:
Türkistan'da işkence var zulüm var
Sabah akşam her dakika ölüm var.
Türkistan'da benim gonca gülüm var.
Elim yetmez biçareyim ağlarım.
Senelerdir yüreğimi dağlarım.
Zindanlarda gardaşım var bacım var.
Dağ dayanmaz yüreğimde acım var.
Uyku bilmem yıllar var ki sancım var.
Hürriyettir bu sancının ilacı,
Türkistan'ım gönül dostu, baş tacı.
ÇANDAR'IN HADSİZLİĞİ!
On binlerin canına kıymış ülkeye trilyonlarca zarar vermiş eli kanlı terör örgütünün siyasi uzantısı olan DEM Parti'den milletvekili seçilen ve orada tıpkı Sırrı Süreyya Önder gibi sivrilikleri tıraşlaması ve Terörsüz Türkiye sürecine katkı vermesi beklenen Cengiz Çandar, mecliste yaptığı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a haddinin bildirilmesi muhtevalı konuşmasıyla kamuoyunu şaşırttı.
Benim için pek şaşırtıcı olmadı, Çünkü Türkiye'de silahlı devrim yapmak için Baasçı FKÖ kamplarında silahlı eğitim almış biridir Çandar! Biz onun silahlı devrim fikrine sıcak bakmadığını biliyorduk ama PYD'yi koruma refleksi oradan geliyor demek ki.
Çandar'ın bu konuşması Başkan Erdoğan'ı Hakan Fidan'a karşı doldurmak isteyenlerin malzemesi oldu.
Dahası bir gazetecinin Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'na 'Başkan Erdoğan ile Bakan Fidan arasında fikir ayrılığı mı var?' kabilinden sorusuna, 'Son kararı Erdoğan verir!' cevabını da Fidan'a karşı sarf edilmiş bir söz olarak yorumladı kimi çevreler.
Gerçi Ensarioğlu'nun 'Erdoğan'la ters düşenin istifa etmesi gerekir' sözleri bu tür yorumlara çanak tutsa da tespit doğrudur.
Çünkü başkanlık sisteminde siyasi sorumluluk Cumhurbaşkanındadır. Bakanların siyasi sorumluluğu yoktur. ABD Başkanlık sisteminde bakanların adı bakan bile değildir, sekreterdir.
Ensarioğlu bu gerçeğe parmak basmış ancak Fidan'a karşı kamuoyu oluşturmak isteyenler bu tespiti istismar etmektedirler.
Gerçek şu ki, Bakan Fidan, Başkan Erdoğan'a rağmen bir karar alma ve uygulama içine girmeyecek kadar tecrübe ve feraset sahibidir hem de başkana bağlılığı tartışılmaz düzeydedir.
Bazen siyasetçilerin kullandığı son derece düzgün cümleler bile art niyetlilerin elinde başka amaçlar için kullanılabiliyor.
Bu da siyasetin cilvesi!