Türkiye 2014

Kolay bir ülke deðil Türkiye...

Nuri Bilge Ceylan, 2008’de, Cannes Film Festivali’nde ‘en iyi yönetmen ödülü’nü alýrken yaptýðý konuþmada, “Ben bu ödülümü tutkuyla sevdiðim yalnýz ve güzel ülkeme adamak istiyorum” demiþti.

Yalnýz, ama güzel... Güzel, ama yalnýz...

Belki de güzelliðinin sebebi, yalnýzlýðý; yalnýzlýðýnýn sebebi de, güzelliðidir...

Maalesef, bu özelliði, Türkiye’yi zor bir ülke haline getiriyor.

Kolay tatmin olmayan insanlardan oluþuyor ülkemiz; hemen feveran eden, aza tahammül etmeyen, elde ettiðiyle yetinmeyenler sebebiyle de yönetilmesi olaðanüstü güç bir ülke... Tek belirleyen deðer olarak siyaseti görüyor ve kendi iþimizden çok baþkalarýnýn ne dediði ve ne yaptýðýyla ilgileniyoruz...

Güzelliðini koruyup, yalnýzlýðýný geride býrakmanýn yollarýný aramalýyýz oysa...

Þu son 12 yýlý ele alarak durumumuza biraz daha yakýndan bakalým:

Daha önce kapýsýndan döndürüldüðümüz Avrupa Birliði (AB) ile üyelik müzakeresi yürüten bir ülkeyiz... Ýlk baþvuruyu yapan Turgut Özal “Uzun ince bir yoldayýz” dememiþ miydi? Yaþayarak doðru olduðunu anladýk o sözün. Ancak, AB ile yakýnlýðýmýz, bizi üye ülkelerde gýpta ettiðimiz standartlara kavuþturdu. En ciddi eksiðimiz, o ülkelere seyahat edeceðimiz zaman, ‘vize’ alma zorunluluðumuz...

Parayý verince onu da alýyoruz. Eskiden sýkça iþittiðimiz, konsolosluklar kapýsýnda kuyrukta bekleme öyküleri, bu sayede tarihe karýþtý...

Çünkü paralandýk... 12 yýl önce fert baþýna milli gelirimiz ne kadar idiyse, bugün onun dört katýna sahibiz... Herkese iþ ve aþ bulunamýyor belki, ancak herkes iþe ve aþa eskisi kadar fazla uzaklýkta da durmuyor... Sadece ensesi kalýnlarýn sahip olabildiði kalitede ürünler bugün neredeyse standarda dönüþtü...

“Tüketim toplumu olduk” diye itiraz edenlerimiz de var. Yoksulu, dar gelirliyi, mahrumu, itilmiþ kakýlmýþlarý sistemin ihmal ettiðini söyleyip, rahatsýzlýklarýný deðiþik biçimlerde ifade edenler... Fakir- fukaranýn, garip-gurabanýn bulunduklarý her yerde imdadýna koþanlar... Ne bileyim, bir somunun yarýsýný baþkalarýyla paylaþma geleneðini þu oruç günlerinde de sürdürenler...

Ýyi ki varlar...

Hâlâ itirazlara yan gözle bakýlýyor, farklý görüþlerin ifadesinde sýkýntýlarla karþýlaþýlýyor... Ancak bir de geçmiþle bugün arasýnda mukayeseli düþünürsek, bu alanda da ne kadar yol alýndýðýný fark edebiliriz. Tabii daha fazlasýný talep etmeyi eksiltmeden...

Kaç üniversitemiz vardý, þimdi kaç var? Havaalaný bulunmayan pek az ilimiz kaldý; uçak yolculuðuyla tanýþmayanýmýz herhalde yok... Ülkemize gelen turist sayýsý katlana katlana gidiyor ve beþ yýldýzlý otel sayýsý parmakla sayýlacak kadar az iken, bugün Ýstanbul’da hizmet vermeyen ünlü otel markasý yok gibi... Anadolu kentleri de Ýstanbul’daki konfora sahip otellerle donanýyor...

Neydik, ne olduk?

Yeterli mi? Deðil elbette. Yolda düzeltmemiz gereken daha pek çok eksiðimiz var.

Nuri Bilge Ceylangibi, Orhan Pamuk gibi baþarýlarýný evrensel deðerde ödüllerle kanýtlayanlarýmýz henüz az... Ancak uluslararasý arenada adýndan söz ettiren hemen her alanda kýymetlerimiz var ve insanlýðýn yürüyüþüne ülkemizin katkýsý artýyor...

Umarým, gün gelir, yalnýzlýðý gider ülkemizin, güzelliði bâki kalýr...