Faik Tanrıkulu
Faik Tanrıkulu
Tüm Yazıları

Türkiye-AB İlişkilerinde vize engeli ve çifte standardı

Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin tarihi, 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ile imzalanan Ankara Anlaşması'na dayanır. Bu anlaşma, Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET, daha sonra Avrupa Birliği olacak) katılma yolunda atılmış önemli bir adımdı. Ankara Anlaşması, Türkiye ve AET arasında gümrük birliğinin kurulmasını, ekonomik iş birliğini ve Türk vatandaşlarının vizesiz seyahatini içeriyordu. Ayrıca, Türk işletmelerinin Avrupa pazarlarına erişimini kolaylaştırmayı ve Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasını desteklemeyi amaçlıyordu.

Ancak, 60 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen, 2023 itibarıyla Türk vatandaşlarının AB ülkelerine yönelik vize başvurularının yüksek oranda reddedilmesi, Türkiye-AB ilişkilerinin en çarpıcı paradokslarından birini oluşturuyor. Vize reddetme oranlarının bazı AB ülkelerinde %50'ye yaklaşması, AB'nin tutarsız politikalarını gözler önüne seriyor. Türkiye'den çok sonra müzakere başlatan ülkelerin üye olmasının yanında, AB üyeliği olmayan Gürcistan gibi ülkelerin vize serbestiyeti uygulaması, AB'nin Türkiye'ye yönelik çifte standart uyguladığını gösteriyor. ASO Başkanı Seyit Ardıç, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ticari ilişkilerdeki bir çelişkiyi şu şekilde ifade ediyor: "Malların serbest dolaşımı için karşılıklı anlaşmalar yaparak, malları serbestçe dolaştırıyoruz. Ancak, bu malları üreten sanayicilerimiz, sınırda bekletiliyor, vize sorunları yaşıyor ve hatta ürünlerini yurt dışındaki fuarlarda sergileme fırsatı bile bulamıyor." Türk sanayicilerinin karşılaştığı engelleri gözler önüne seriyor. Türkiye, AB üyeliği için müzakerelere başlamış ve birçok reformu hayata geçirmiş olmasına rağmen, vize serbestisi konusunda somut bir ilerleme kaydedilmemiştir. Bu durum, Türkiye'ye karşı uygulanan çifte standartlar olarak algılanmaktadır, özellikle AB'nin diğer üçüncü ülkelere gösterdiği esneklik ve anlayış Türkiye'ye gösterilmemektedir.

Vize serbestiyeti konusunda yapılan son anlaşma ise, 2016 yılında AB ile Türkiye arasında imzalanan 18 Mart mutabakatı. Bu anlaşma, Yunan adalarına geçen ve sığınma başvuruları reddedilen göçmenlerin Türkiye'ye geri gönderilmesini öngörüyor. Karşılığında, Türkiye, AB üyeleri tarafından kabul edilen Suriyeli sığınmacıların yerine, bu geri gönderilen kişilere AB'den bir Suriyeli sığınmacının yerleştirilmesi taahhüdünde bulunuyor. Anlaşma ayrıca, Türkiye'ye vize serbestisi sağlanmasını ve AB ile müzakerelerde bazı fasılların açılmasını içeren mali yardım kapsıyor. Türkiye, vize serbestisi için gerekli olan bu kriterleri karşılamak adına önemli adımlar atmıştır. Ankara, sınır güvenliğinin artırılması, yasa dışı geçişlerin önlenmesi ve düzensiz göçle mücadele konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Türkiye bu adımları atarken, AB tarafı hali hazırda vize serbestiyeti konusunda diretmekte ısrar ediyor.

Türkiye, AB'ye üye olmadan Gümrük Birliği'ne dâhil olan tek ülke olarak, malların serbest dolaşımından faydalanıyor. Ancak, bu ilişkinin Türk sanayicileri için bazı olumsuz sonuçları da beraberinde getirdiği görülüyor. Türkiye'nin stratejik konumu ve jeopolitik önemi, özellikle Suriye krizi, düzensiz göç ve enerji güvenliği gibi konularda AB için vazgeçilmez bir partner olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, Enerji güvenliği açısından da Türkiye'nin rolü göz ardı edilemez. Enerji güvenliği alanında da Türkiye, TANAP gibi inisiyatiflerle AB'nin enerji çeşitliliği ve güvenliği için kritik bir role sahip oldu. Enerji güvenliği konusunda Türkiye'nin rolü, özellikle TANAP gibi önemli inisiyatiflerle, AB için stratejik bir önem taşıyor. Türkiye, bu projeler aracılığıyla, AB'nin enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve dışa bağımlılığını azaltma çabalarında kilit bir konumda bulunuyor.

1963'te başlayan ve Türkiye'nin AB'ye üyelik yolunda önemli bir adım olarak gördüğü Ankara Anlaşması'ndan bu yana, ilişkilerde önemli aşamalar kaydedilmiş olmasına rağmen, vize serbestisi ve ticari engeller gibi konularda somut ilerleme sağlanamamıştır. AB'nin vize politikaları ve Gümrük Birliği'nin işleyişi, Türkiye'ye uygulanan çifte standartların ve eşit olmayan yaklaşımların somut örnekleridir.