Avrupa medyasýnda ‘Türkiye, düne kadar fýrçaladýðý ülkelerle iliþkileri onarmak istiyor’ yorumlarý baþladý.
Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan AB’yi Türkiye’ye haksýzlýk yapmakla, Almanya, Avusturya, Belçika ve Hollanda gibi ülkeleri de Türkiye’ye karþý ýrkçý, ayrýmcý olmakla, Türkiye’de terör yapan örgütlerin üyelerini korumakla suçladý; bu da doðru.
Ancak her zaman “Bizim AB hedefimiz ve bu yönde çalýþmalarýmýz devam ediyor. Üye ülkelerle de iliþkilerimizin iyi olmasýný istiyoruz. Ancak AB sürecinde ilerleme için müzakere baþlýklarýnýn açýlmasýný, üye ülkelerin de buyurgan tavýrlarýnýn deðiþmesini bekliyoruz. Bize bir adým atana biz de adým atarýz” politikasýný da sürekli vurguladý.
Þimdi olan ne?
“Türkiye dýþ politikada yalnýz kaldý, ekonomide sýkýþtý, þimdi AB’ye yaklaþmaya çalýþýyor”mu?
Avrupa medyasýna yansýyan havaya baktýðýmýzda, Türkiye’ye yönelik atýlan olumlu adýmlarý görmüyoruz. Sadece Türkiye’nin tavrý ve söylemleri üzerinden deðerlendirmeler yapýlýyor. Türkiye konusundaki görüþünü ya ‘kasýtlý’ ya da ‘tek kaynak’tan oluþturmuþ ve kimi de görüþünü ‘inanç’ haline getirmiþ ‘uzmanlar’ýn gözünden…
Türkçe’de buna uygun ‘kuyruðu dik tutmaya çalýþmak’ gibi þahane bir deyim var!
Ýþin doðrusu þu:
AB ve ‘sorunlu’ ülkelerden Türkiye’ye yönelik olumlu adýmlar geldikçe Türkiye de karþýlýðýný veriyor.
Türkiye, buna karþý ‘pozitif atmosfer’ ve ‘pozitif gündem’ oluþturmaya çalýþýyor.
Türkiye’nin Avrupa ile iliþkilerine yönelik politikasý esasen dýþ politikasýnýn temel ilkesiyle ayný: Eþit düzeyli, saygýlý ve iki tarafýn da kazanacaðý çözümler…
AB’nin Türkiye ile birlikte yürütmek veya çözmek zorunda olduðu çok konu var. Bu konularda AB tarafýnýn attýðý adýmlar da karþýlýk buluyor.
Göçmen krizi: AB, geciktirdiði 3+3 milyar euro desteðin ilk kýsmýný bir yýl sonra onayladý. Ama bu, Türkiye’nin sadece göçmenleri tutarak AB’nin tampon bölgesi olmayý kabul ettiði anlamýna gelmiyor. Türkiye, ‘yükün paylaþýlmasýný’ ve ‘kalýcý çözüm üretmek’ konusunda ileriye yönelik ortak çalýþmalar için ‘zemin oluþturmak’ istiyor.
Gümrük Birliði anlaþmasýnýn yenilenmesi: Bu, Türkiye kadar AB’ye, hatta bazý AB üyesi ülkelere Türkiye’den daha fazla yarayacak. Yani AB’nin de buna ihtiyacý var.
Ekonomik ihtiyaçlar: Avrupa tarafýndan sürekli “Türkiye’nin AB’ye, özellikle de Almanya’ya ihracatý” vurgulanýyor. Ancak hem nitelikli ve ekonomik ürün temini, hem de ‘Pazar’ olarak Avrupa’nýn da Türkiye’ye ihtiyacý var. Ayrýca, Avrupa özel sektörünün Türkiye ile güçlü ekonomik baðlarý var.
Karþýlýklý soruþturmalar: Almanya, Türkiye’de tutuklu vatandaþlarýnýn tahliyesini ‘siyasi’ gösterme çabasýnda. Oysa bu tahliyeler, Türkiye’deki tahliye süreçlerinden farklýlýk göstermiyor. Ayrýca, Türkiye’nin Almanya’da casusluk yaptýðýna dair onlarca soruþturma açtý. Þimdi bunlarý birer birer kapatýyor.
Karþýlýklý suçlamalar: Hollanda, Fransa, Almanya, Avusturya gibi ülkelerdeki seçim süreçlerinde Türkiye’ye yönelik yapýlan ithamlar durdu; mesajlar yumuþadý.
Türkiye’nin bölgesel liderliði ve ittifaklarý: Suriye’de Rusya ile saðlanan güvenlik ve barýþ süreci; Kudüs konusunda Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý’nýn ‘BM kararlarý ve uluslararasý ilkeler baðlamýnda’ saðladýðý uzlaþý ve bunu dünya ülkelerinin dayanýþmasýyla BM’de tescil ettirmesi Türkiye’ye yönelik ihtiyacý bir kez daha perçinledi.
Buna ABD’nin Avrupa’yý rahatsýz eden politikalarýný da ekleyin.
Bunlar ‘verilerin’ bir kýsmý.
Türkiye ‘eþit ortaklýk’ ve ‘kazan-kazan’ ilkesine dayalý ve ayný zamanda ‘insani’ bir dýþ politika yürütüyor.
Özellikle ‘eþitliðin’, ‘göz hizasýnda’ konuþmanýn bozulmasýna tahammülü yok.
Bu yaklaþým olduðu sürece Türkiye’nin adýmlarý gelecektir.
AB Türkiye’nin demokratikleþme sürecini, istikrarýný, güvenliðini, terörle mücadelesini ve daha zengin bir pazar haline gelmesini gerçekten destekliyorsa; ilk aþamada bunlarýn konuþulacaðý zemin olan müzakereleri ‘bloke etmeyi’ býrakmalý.