Bir kýsým AB’ci ve liberal kýlýðýna girmiþ FETÖ’cüye sorarsanýz, evet, Türkiye Avrupa Birliði’ni göçmenlerle tehdit ediyor, göçmenlerin “yer beðenme” faaliyetlerine engel olmayacaðýný ve dolayýsýyla göçmen anlaþmasýnýn gereðini yerine getirmeyeceðini söylüyor.
Yani, Hollanda’ya kýzarak, bütün bir Avrupa’yý cezalandýrýyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli de, yanlýþ okumadýysam, bunun þýk olmayacaðýna iliþkin bir beyanda bulunmuþ, göçmenleri iþaretle “misafirlerimize ayýp olacaðýný” söylemiþti.
Ben ayný kanaatte deðilim.
Misafirlerimiz bir þeye zorlanmýyor.
Bundan sonra da zorlanmayacak.
Yani, misafirlerimize, “Buralarda çok eðleþtiniz, gidin biraz da Avrupa’larda boy gösterin, biraz da oralarýn huzurunu kaçýrýn” denmeyecek, hiçbiri yer deðiþtirmeye mecbur býrakýlmayacak ve göçe özendirilmeyecek... Bu bir “devlet politikasý” haline getirilmeyecek.
Göçmen anlaþmasý imzalandýðýnda, hükümetin baþýnda Ahmet Davutoðlu vardý.
Davutoðlu bir de müjdeyle gelmiþti:
Eylül ayýnda baþlayacak vize muafiyeti beþ ay öne (yani Mayýs ayýna) çekiliyordu. (Oysa bu konu 2013 yýlýnda karara baðlanmýþtý, Eylül 2016 itibariyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaþlarý Avrupa Birliði ülkelerine vizesiz seyahat edebileceklerdi.)
Konunun mültecilerle bir alakasý yoktu ama Avrupa Birliði bize bir kýyak yapýyordu, “Madem siz bu yükün altýna giriyorsunuz, 3 milyon mülteciye ülkenizde bakýyorsunuz, üstelik Avrupa’ya yýðýlmalarýna engel oluyorsunuz, biz de bu güzelliðe karþý bir baþka güzellikle mukabelede bulunuyoruz ve üzerimize farz olan vize muafiyetini beþ ay öne çekiyoruz” diyordu.
Bu müjdeyi, bir baþka müjde izledi.
Avrupa Birliði, göçmenleri baþlarýna musallat etmediðimiz için, biraz da mahcubiyetle, yükümüzü hafifleteceðini ve göçmenlerin barýnmasýnda kullanýlmak üzere “3 milyar Euro” yardýmda bulunacaðýný söylüyordu.
Bu çerçevede, çok sayýda temas gerçekleþti.
Baþbakanýmýz Avrupa merkezlerine gitti, görüþmelerde bulundu.
Bakanlarýmýz gitti.
Onlarýn Baþbakanlarý geldi.
Merkelneredeyse 15 günde bir Türkiye’deydi.
Hep minnetlerini iletti, hep borçluluklarýnýn ve mahcubiyetlerinin altýný çizdi.
Borçluluk ve mahcubiyet duygusu aðýr basmýþ olacak ki, 3 milyar Euro yarým, bir süre sonra 6 milyara çýkarýldý.
Arada bazý tatsýzlýklar da yaþandý tabii... Schulz diye niteliksiz bir adam çýktý, “Bütün yaptýðýmýz bu anlaþmalarda muhatabýmýz Türk hükümetinin Baþbakanýdýr, önüne geleni azarlayan Cumhurbaþkaný Erdoðan’la iþimiz olmaz” gibilerden terbiye dozu düþük açýklamalar yaptý ama Türk hükümetinin Baþbakaný bu aleni terbiyesizliði geniþ bir tevekkülle izlemekle yetindi.
Bu tatsýzlýklara raðmen yapýlan anlaþmalar olumluydu.
Fakat Avrupa Birliði sözünde durmadý.
Bir diðer ifadeyle, hiçbir taahhüdünü yerine getirmedi.
Söz verdiði parayý ödemediði gibi, vize muafiyeti anlaþmasýný da uygulamadý. (Vizelerin kalkmasý için “72 kriter”in yerine getirilmesi gerekiyormuþ. Bu kriterlerden biri de, Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldýrýlmasý ya da yumuþatýlmasýymýþ, Türk hükümetinin Baþbakaný bu konuda söz vermiþ, vs...)
Oysa vize muafiyeti için ek bir taahhüt gerekmiyordu. Konu, 2013 yýlýnda karara baðlanmýþtý, Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldýrýlmasý yahut yumuþatýlmasý söz konusu deðildi.
Peki, Mayýs ayýnda yürürlüðe girmeyen “vize muafiyeti anlaþmasý” beþ ay sonra, yani Eylül 2016’da yürürlüðe girdi mi?
Hayýr.
Miktarý 6 milyar Euro’ya çýkarýlan göçmen yardýmý geldi mi?
Hayýr.
Bu durumda, göçmen anlaþmasý kadük olacaktýr ve nitekim öyle oldu.
Dolayýsýyla, Türkiye AB’yi göçmenlerle tehdit etmiyor, anlaþmadan doðan “sorumluluklarýný” hatýrlatýyor.
Hem üzerinize düþen sorumluluklarý yerine getirmeyeceksiniz ve altýna imza attýðýnýz hiçbir anlaþmaya uymayacaksýnýz, hem de “Türk hükümeti bizi göçmenlerle tehdit” ediyor diye suç bastýracaksýnýz.
Tehdit filan yok!
Misafirlerimiz elbette AB ülkelerine gitmeye zorlanmayacak. Bu misafirperverliðe sýðmaz. Ama gitmek isteyenlere de mani olunmayacak.
Bunun neresi tehdit?