Referandum hakkýnda hem ülkemizde hem dünyada neredeyse söylenmedik söz kalmadý. Þimdiye kadar böyle bir seçim yaþamadýk. Avrupa ülkeleri aktif kampanya yaptýlar. Trump’ýn yürüteceði Ortadoðu politikasý, yeni adýmlarýný atmak için yarýn ilan edilecek sonuçlara kilitlenmiþ halde… 1. Dünya Savaþý'ndan bu yana Türkiye karþýtlýðýnda bu kadar birleþmemiþti dünya.
Bizim yönetsel bir takým deðiþiklikleri ihtiva eden anayasal çabamýz bütün Dünyanýn gözüne batýyor. Siz deðil miydiniz demokrasiden ve halk seçimden bahsedenler… Peki niçin rahatsýzsýnýz… Çünkü Demokrasi Tiyatronuz, kendi çýkarlarýnýz üzerinden iþliyordu. Bu politik tiyatroyu, yine sizin argümanlarýnýzla ters yüz eden bir iþe giriþti Türkiye: Kendi anayasasýný kendi yapmaya karar verdi… Ýster beðenelim isterse beðenmeyelim, yetersiz eksik bulanlarýmýz da var… Ama bugünkü referandumla çok önemli bir þeye imza atýyoruz. Bunu biz yapýyoruz. Bu referandum bizim referandumumuz. Bu sandýklara biz kendimiz gidiyoruz, kimsenin zorlamasý veya dayatmasýyla deðil. Ýlk kez dipçik zoru olmadan ve gýyabýmýzda ilan edilmemiþ bir anayasa tecrübesinden geçiyoruz. Hem tarz hem içerik olarak bugünkü referandumun ilk anlamý vesayetle mücadele…
***
Nihai anlamý ise "Güçlü Türkiye".
‘’Dünyanýn iyiliði için Türkiye’’þeklinde bir ana fikre geldik toplum olarak. Bu kof bir özgüven veya saðcýlýk pankartý ya da ýrkçý bir söylem deðil. Tam aksine makro anlamda barýþýn ve adaletin saðlanmasý için bizim evvela kendi ülkemizde, kendi toplumumuzda ve kendi iç dünyamýzda iyiliði, barýþý ve adaleti tecrübe etmemiz gerekiyor, demek… Sorumluluk bilinci anlamýnda bir baðýntýsý var Türkiye’nin iyiliðinin Dünya iyiliði ile…
Ayrýca bu seçim Ýslam alemini de ilgilendiriyor. Mekke’de, Medine’de, Kudüs’te Türkiye’mizin iyiliði için aminler gürlüyor, hatimler indiriliyor, dualar ediliyor. Allah iyilikler getirsin, güzellikler ikram eylesin, zorluðu deðil kolaylýklarý ihsan etsin, hem milletimize memleketimize, hem de tüm insanlýða…
Ne çok þey gördük. Neler geçti baþýmýzdan. Babaannemin haminnesi Penbe Haným, Selanik’ten baþlayýp Sarýyer’de neticelenen muhacirliklerinde, kendi ninesinden duyduðu bir nasihati anlatýrmýþ hep… ‘’Yanmayan bir minare, ateþe verilmedik bir sancak görünceye kadar ardýna bakmayacaksýn…’’ Selanik'teki evlerinden baþlayan yangýn söndüðünde, ilk ateþe verilmedik sancaðý Gelibolu’da görmüþ Penbe Haným, yedi yaþlarýndaymýþ… Benim dedemin babalarý Girit’te yatýyor, dedeleriyse Kýbrýs’ta. Üst soyu Üsküp’ten göçmüþ Annanem’den dinlemiþim Ýstanbul’un iþgalini, Kuvayý Milliye’yi… Büyük Dedem Çakýr Hüseyin Çavuþ Çanakkale Þehitlerinden. Hicretler ve cihatlarla dolu bu kiþisel hikayem öyle zannediyorum ki pek çoðunuza yabancý olmayan bir özgeçmiþtir.
"Gidecek baþka yerimiz yok, memleketimizin kýymetini bilin ve dört elle sarýlýn’’ vasiyetiyle büyüdük bizler. Bizlere bu vasiyeti söyleyenler için Selanik’in, Halep’in, Kudüs’ün, Bosnasaray’ýn, bugünkü Trabzon’dan, Aydýn’dan, Erzurum’dan farký yoktu… Ama biz bugün dedesinin kabir taþlarýný okuyamayan bir nesiliz. 100 yýl önce vatan, yazý, zihin darp edildi, paramparça koptu, çöktü…
Büyüklerimiz bu yýkýntýdan kurdular bugünü Türkiye’sini… Her seferinde sabýrla bir taþ bir tuðla daha koyarak üstüste… Onlar kopartýlarak, yakýlarak, yýkýlarak durabilenlerdi Anadolu’da. Bu yüzden aziz vatanýn ayný zamanda durak, sükun ve diriliþ imkaný olduðunun þuurundaydýlar…
Ýçeriden ve dýþarýdan vesayetçilerin dikte ettikleriyle yaþadýk hayatý… Kültürel anlamda reddi mirasýn nelere mal olduðunu, toplumsal bilinci imha ederek kalpleri ve zihni nasýl da kötürümleþtirdiðini hep birlikte tecrübe ettik… Yarýn için duamýz ve gayretimiz bu yüzden Türkiyemizin iyiliði ve selameti içindir… Hiçbir emeði reddetmeden bir taþýn üstüne diðerini koyaraktan…