Türkiye ancak böyle ‘büyür’ Sayýn Yücaoðlu...

Dün TÜSÝAD genel kurulu yapýldý ve yeni baþkan Muharrem Yýlmaz oldu. TÜSÝAD, Türkiye’deki geleneksel ve ‘büyük’ sermayeyi temsil eden bir ‘sivil’ toplum kurumu. TÜSÝAD’ýn öteden beri pek dinamik olmayan ve ‘deðiþmez’ bir yapýsý var. TÜSÝAD’ýn bu ‘deðiþmez’ yapýsý aslýnda temsil ettiði sermaye kesiminin giderek atýllaþan, burjuvazinin sýnýfsal dinamiðini yansýtmayan yapýsýndan da kaynaklanýyor. Þimdi ismini vermeyeyim ama hayli etkili bir TÜSÝAD üyesi, bir zamanlar, bizim Levent’teki holding binamýzýn yýllýk rant getirisi birçok fabrikamýzýn ortalama kârlýlýðýnýn birkaç kat üstünde demiþti. Bunu bir övünme duygusuyla mý yoksa memleketteki sanayinin durumumu anlatmak için bir üzüntü duygusuyla mý söylediðini gerçekten anlamamýþtým.

Anlamak imkânsýz çünkü TÜSÝAD’da kendini ifade eden geleneksel sermaye önce devletin kanatlarý altýnda büyüdü. Sonra, iktisat tarihçisi Oktay Yenal’ýn enflasyoncu finans dediði süreçte palazlandý, sonra darbe süreçlerinde ve ithal ikamesi döneminde bayi-sanayici durumuna yükseldi ama bu dönem, kent rantýnýn sanayi kârlýlýðýndan daha hýzlý yükseldiði bir dönem olduðu için, büyük kentlerin rant alanlarýný ele geçirip sermaye deðil, servet sahibi ‘burjuva’ olmak gibi Türkiye’ye özgü bir acayip duruma eriþti. Sonra seksenler, yani neoliberal iktisat politikalarýnýn 12 Eylül darbesiyle uygulandýðý dönemler geldi ve bu dönemlerde, iþçilerin grev hakký olmadýðýndan kârlar hýzla yükseldi, dýþarýyla mali entegrasyonun devreye girmesiyle de, ayný zamanda, banka sahibi olan bu servet-burjuvalarý müthiþ bir birikim yaptýlar. Ýþte bu yýllarýn sonuna doðru, yine Türkiye’ye özgü bir model sayesinde birçok vergiden muaf olan üniformalý bir holdingin CEO’su ‘kasamýzda o kadar çok nakit var ki, ne yapacaðýmýzý bilmiyoruz’ diyordu. Levent’teki holding binalarý fabrikalarýnýn kârýndan misliyle fazla rant getiren bir burjuva sýnýfýndan kasasýndaki milyarlarca dolarý ne yapacaðýný bilmeyen yeni nesil üniformalý CEO’lara geçiþ yapmýþtýk.

Ama ayný yýllarda bugün cebinizdeki akýllý telefonlarý, evininizdeki üç boyutlu akýllý TV’leri yapmak için hýzlanan bir Asya sermayesi vardý. Dün TÜSÝAD genel kurulunda Yüksek Ýstiþare Kurulu Baþkaný Erkut Yücaoðlu, Türkiye’nin büyümesinin hedeflenenden daha büyük olmasý gerektiðini söyledi. Yücaoðlu “Türkiye, yüzde 6-7’lik büyümeyi rahatlýkla yakalayabilir” derken sanýyorum 2013 ve sonrasýný kastetti. Peki, bu nasýl olacak; ilk önce bazý çarpýcý rakamlar verelim mi?

Türkiye’nin 2001 krizini takip eden süreçte hem mali hem de sanayi alanlarýnda önemli bir dönüþüm geçirdiðini inkâr edemeyiz. Bu dönemden baþlamak üzere, düþük teknoloji ürünlerinin toplam ihracattaki payý yüzde 53’ten yüzde 38’e gerilemiþtir. Ama bu deðiþim orta teknoloji ürünlerin yukarý çýkmasýyla olmuþtur. Türkiye, orta teknoloji ürünlerinin payýný bu süreçte yüzde 24’lerden yüzde 40’lara týrmandýrmýþtýr. Ancak G. Kore, ayný dönemde, orta gelir düzeyini geçmiþ ve bunu ileri teknoloji ürünlerinin ihracat oranýný toplam ihracat içinde yüzde 26’ya çýkararak baþarmýþtýr. Türkiye, bu dönemde, geliþmiþ ülkelere kýyasla, iki kat fazla büyümüþtür. Biz son on yýlda yüzde   46 büyüdük, geliþmiþler   yüzde 17 büyüdü. Ancak, üst-orta gelir grubu ülkeler- aðýrlýklý olarak geliþmekte olan Asya- yüzde seksen büyüdü. Ve bu ülkeler bu büyümeyi yüzde 18’le imalat sanayine dayandýrdýlar. Türkiye’nin büyümesine imalat sanayinin katkýsý ise yüzde 6.3 düzeyinde. Türkiye’de imalat sanayinin katma deðeri, 80 yýlýný baz alýrsak, 2011 sonuna deðin yaklaþýk 5 misli artmýþtýr. Ancak, G. Kore, ayný dönemde, 13 misli, Çin 23 misli imalat sanayilerini büyütmüþlerdir.

Bilirsiniz, imalat sanayinin büyümesi daha fazla iþ ve aþ demektir. Hele açýk bir ekonomide, küresel rekabet þartlarýnda imalat sanayinin büyümesi teknoloji ve beþeri sermaye temelli büyüme demektir.

Ýþte bütün mesele; servet mi, sermaye mi?

Türkiye’de bütün bu süreçte, özellikle Anadolu’da Organize Sanayi Bölgeleri’nde var olmaya çalýþan ve ihracat yapan yeni bir sermaye sýnýfý da ortaya çýktý. Bu yeni yapýlar, küresel rekabeti öne çýkarmak zorunda olduðu için, teknolojiyi ortak olduðu küresel sermayeden kopyalayan deðil, onu geliþtiren yeni bir Ar-Ge anlayýþýna da sahip oldular. Öte yandan, yeni ihracat limanlarýnýn devreye girmesi ve ulaþým altyapýsýnýn hýzla geliþmesi bu yeni sermayenin çýkýþýný hýzlandýrdý.

Þimdi TÜSÝAD Ýstiþare Kurulu Baþkaný Yücaoðlu, Türkiye, yüzde 7 büyümeli diyor ama Türkiye, sermaye olmayý hedeflemeyen servet sahibi olmayý hedefleyen  bir ‘burjuva’ sýnýfýyla bu  büyümeyi yakalayamaz.  Yani risk alacaksýnýz, daha fazla demokrasiyi, barýþý,  bunun sonucu olarak da sýnýrlar ötesi rekabeti hedefleyeceksiniz. Kýsa dönemde kârlarýnýz düþecek, servetleriniz eriyecek çünkü daha  fazla Ar-Ge yatýrýmý yapacaksýnýz. Merkez Bankasý’ndan daha düþük faize dayalý bir ekonomi talep edeceksiniz. Türkiye ancak böyle ‘büyür’ Sayýn Yücaoðlu...