Baþlýktaki cümle, bana ait deðil, CIA’nýn önemli ismi Graham Fuller’in son analizinden¹, bir de eklemiþ, “Rusya bu konuda notunu aldý.”
6 Aðustos 2019 tarihli “Türkiye’yi kim kaybetti?” baþlýklý yazýda ileri sürülen pek çok fikri tabii ki, mesafeli karþýlarým ama, Amerikan Merkezi Haberalma Teþkilatý CIA’nýn 82 yaþýndaki Milli Haberalma eski Baþkan Yardýmcýsýnýn Türkiye’yi çok iyi tanýdýðýný kabul etmek zorundayým.
Özellikle yazýnýn sonundaki þu cümle, bu birikimi çok iyi kanýtlýyor:
Yeni bir Türk siyasi liderliðinin yükseliþi sýrasýnda bunun, Batý’nýn uysallýðýna alýþýk olduðu eski “müttefiki” kazandýracaðýný düþünmek ölümcül bir hatadýr. Yeni bir lider kuþkusuz, þurada veya burada Batý ile olan dikenli tellerden bazýlarýný temizlemeye çalýþabilir, fakat kesin olan, Türkiye’nin Avrasya ile derin iliþkilere dayanan geniþlemiþ jeopolitik kaderini sürdüreceðidir.
FETÖ’nün kuruluþundan bu yana içinde yer alan, örgütün elebaþýnýn Amerika’da ikametini saðlayan referanslardan biri olan Fuller’in bu cümlesi aslýnda, Washington’da giderek güçlenen bir fikrin ana zeminini oluþturuyor:Artýk Türkiye, hiçbir zaman eski Türkiye olmayacak.
Bu, Türkiye’nin Soðuk Savaþ sonrasýnda Baþkan Erdoðan liderliðinde girdiði yeni stratejinin kabulü ve Türkiye’yi deðiþtirmeye çalýþma çabalarýnýn ise ABD’de artan bir þekilde “sonuçsuz” bulunduðunu gösteren önemli bir analiz.
Türkiye’nin 21’nci yüzyýldaki yolculuðuna iliþkin bir kabullenme ve bir yerde “yenilgi” ruh hali…
Son YAÞ kararlarýndan sonra biraz moral kazanmýþ gözüken ve özellikle sosyal medyadaki saldýrganlýklarý artan FETÖ’cü unsurlar için ayný zamanda, bir kötü haber…
Herkes fani…
Bugün görevlerimizi millet için yapýyoruz, yarýn genç kuþaklar bayraðý devralacak.
GERÇEK: Türkiye –Fuller’in de açýkça kabul ettiði gibi- kimsenin malý deðil, bu nedenle kaybedilip, kazanýlmasý da tartýþýlacak bir konu olmaktan çýkmýþ durumda.
Türkiye’yi iyi tarif etmek…
Fuller’in Türkiye’ye kartvizit yazma gayreti telaþýyla, ülkeyi, “Sünni Ýslam’ýn lideri Avrasyalý güç” olarak göstermesiyle, þu cümlesi tabii ki ciddi çeliþki taþýyor: (…) –Türkiye- teknik olarak hala bir demokrasi olarak niteleniyor ve bu ülkede yapýlan gerçek seçimler sonuç veriyor.
Sünni Ýslamcý Avrasyalý Türkiye ile demokrasisi iþleyen ve sonuç veren Türkiye’yi ayný analizde deðerlendirmek aslýnda Washington’da özellikle 2013 yýlýndan bu yana sürüp giden kafa karýþýklýðýnýn açýk bir örneði kuþkusuz.
Fuller’in ülkenin geleceðine dönük analizinde “Türkiye Ýsrail’in dostu olmayacak” cümlesine yer vermesi ise önemli, analiz Türk halkýnýn kararlý duruþuna karþý teslimiyet içeriyor.
Yazýdaki þu yaklaþým ise, Türkiye ne zaman Batý’nýn dýþýnda, ulusal çýkarlarý doðrultusunda alternatif stratejilere yönelse, hemen, “eksen kaymasý” saçmalýðýný ýsýtan içimizdeki isimlere belki rehberlik edebilecek kývamda:
Dünyanýn siyasi ve kültürel haritasýna bakan herhangi bir kiþi, Türkiye’nin esas olarak bir Avrasyalý olduðunu, onun Avrupa’daki çýkarlarýnýn ise Türkiye’nin kültürel kanat açýklýðýnýn Batý kanadýný temsil ettiðini fakat Türkiye’nin gerçek kimliðini göstermediðini görebilir.
Türkiye: Belirleyici güç…
ABD eski Baþkaný Bill Clinton, 2010 yýlýnda Bilgi Üniversitesi’nde izlediðim konferansýnda þu cümlesiyle dikkat çekmiþti:
“Osmanlý Ýmparatorluðu’nun daðýlmasý ve yeni Türkiye’nin yükselmesi bu yüzyýlýn tüm tarihini þekillendirdi. 20’nci yüzyýlý anlamak için, Türkiye’nin tarihi bir anahtardýr; ancak ben inanýyorum ki, Türkiye’nin geleceði, önümüzdeki binyýlýn ilk yüzyýlýnýn þekillenmesinde de son derece hayati bir rol oynayacaktýr.”
Clinton haklý çýkýyor, 21’nci yüzyýlýn kaderini belirleyecek insanlar bu ülkede yaþýyor.