Türkiye, Avrasya Gümrük Birliği’ne üye olursa...

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in, Avrasya Ekonomik Konseyi toplantısında Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne üye olmak istediğini açıklaması, Rusya’da şok etkisi yaptı. Öyle ki, Rus medyası hala bu konuyu biraz kıskanç biraz da ihtiyatlı olarak ele almaktadır.

Peki Türkiye’nin bu isteği gerçekleşirse neler olabilir?

Şunu özellikle belirtmeliyim ki, Nazarbayev’in de söylediği gibi böylesi bir durum, Avrasya Gümrük Birliği algısını temelden değiştirir. Türkiye’nin üye olması durumunda öncelikle, “Rusya, Gümrük Birliği oluşturarak eski Sovyetler Birliği’ni yeniden kuruyor mu?” sorusu tamamen gündemden kalkar. Diğer yandan Türkiye’nin Avrasya bölgesinde bulunması, elindeki kozlarla birlikte yeni stratejilerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.

Ayrıca Avrasya bölgesinde bulunan Müslüman ve Türki devletlerin tek yanlı olarak Rusya’nın etkisinde kalma tehlikesi ortadan kalkar. Dahası bu konuya mesafeli bakan devletlerin bu birliğe yakınlaşması bile söz konusu olabilir.

Nazarbayev’in Türkiye’nin bu isteğinden toplantıda bahsederken “Sovyetler Birliği algısının ortadan kalkması” gibi bir sonuçtan söz etmesi oldukça anlamlıdır.

Öncelikle anlaşılmaktadır ki, başta Kazakistan olmak üzere üye ülkeler, bu algı ve gelecekteki olası plandan rahatsızlar. Gerçi Beyaz Rusya’nın bundan rahatsız olacağını söylemek mümkün değil.

Nazarbayev ciddi ve oldukça tecrübeli bir devlet adamıdır. Rusya Devlet Başkanı nezdinde de oldukça saygın bir konuma sahiptir. Bağımsız duruş sergilemekte ve Kazakistan’ın milli menfaatleri doğrultusunda cesurca hareket etmektedir. Tabii ki bu cesaret ne kadar mümkünse...

Peki Rusya, bu teklife karşı nasıl bir tutum izleyeceyecek?

Başbakan Erdoğan’ın önümüzdeki günlerde yapacağı Rusya ziyareti, bu duruma biraz netlik kazandıracak gibi.  Ancak Rusya’nın bu istekten pek memnun olmadığını şimdiden gözlemlemekte olduğumu belirteyim.

Tabii ki Rusya’nın bu gelişmeye hemen sevineceğini beklemek doğru değil, çünkü...

Birincisi; Türkiye’nin Avrasya’daki tarihsel etkisi herkes gibi Rusların da malumudur. Nazarbayev’in bu konuyla ilgili tavrı ve Kırgızistan’ın memnuniyeti Putin’i düşündürmüyor da değil. Zira böyle bir gelişmeyle, Rusya’nın bu birlikte tek taraflı hakim olması durumu ortadan kalkmış olacak.

İkincisi; Türkiye’nin ABD’nin müttefiki oluşu Rusya için tehlikenin ana kaynağıdır. Rus stratejistlerin özellikle devlete yakın analistlerin yorumlarına baktığımızda, Türkiye’nin bu isteğinde “ABD kokusu”nun sözkonusu olduğuna ilişkin ifadelerin  varlığını görürüz.

Üçüncüsü; Türkiye’nin ekonomik bakımdan çok sayıda bölgeye yayılmasını, sessizce büyümenin ve yayılmanın işareti olarak gören Rusların, bu durumu olağan karşılaması beklenmemelidir. Çünkü bu isteğin gerçekleşmesi durumunda, bölgede dengelerin ciddi anlamda değişmesi  ve Putin’in hedeflediği olası senaryonun suya düşmesi söz konusu olacaktır.

Başbakan Erdoğan’ın Şangay İşbirliği Örgütü’ne üye olma isteğinden bu yana zaten bölgede enteresan rüzgarlar esmektedir. Bu gelişmeler, Türkiye’nin olağan,  büyük ve daha uzun yıllara yayılacak stratejilerinin olduğunu göstermektedir.

Türkiye’nin zaten değişen imajına farklı bir olumlu etkisi öngörmek mümkündür. Öte yandan, bu hususta Türkiye’nin Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev üzerinden hareket etmesi, anlamlı mesaj olarak değerlendirilmiştir.

Sonuç olarak tekrar tekrar ifade etmekte fayda görüyorum;  hiç kuşkusuz, bu coğrafyada ciddi devlet adamı kimliği ve milli menfaatlere bağlılığıyla bilinen, Türkiye’ye içten ve samimi sevgi besleyen Nazarbayev gibi  deneyimli devlet adamının zekası önemli zenginlik olarak görülmelidir.

 Putin zeki ve inatçı bir devlet adamıdır.  Türkiye’nin siyasetinin satranç tahtasındaki hamlelerinin artık daha güçlü ve etkili olduğunun farkındadır.  Dolayısıyla  Türkiye de duygusal boyuttan ve hamasetten vaz geçerek bölgesel projelerde yer almalı, ayrıca bilgili ve nitelikli insan yetiştirmek zorundadır.

Ve böylece Türkiye, bölgeye ait  elindeki kozların sadece farkına varmakla kalmayıp bu farkındalığın gereğini yapma ve altını fiilen doldurması durumunda, karşısındaki inatçıların tümüyle anlaşabilecektir.