Türkiye diplomasisi ve Halep dramı

Günlerdir Türkiye; Halep’teki facianın durdurulması için, Esad güçlerinin katlettiği sivil insanların kaderine seyirci kalınmamasına, haykırarak dikkat çekmekte.

Erdoğan’ın devreye girmesi, Rusya, ABD ve Almanya liderleriyle üst üste telefon diplomasisi yaparak, faciayı en az sınıra çekme çabasını gösterebildi.

Süreci hepimiz yakinen takip etmekteyiz. Lakin dikkat çeken en önemli meselenin, Türkiye bu felaketi önlemek isterken attığı tüm adımlar, Fırat Kalkanı operasyonunun varmak istediği nokta genelinde de olaya baktığımızda, Beşiktaş’taki menfur terör saldırısının zamanlaması, kurgusu, nedenleri ve arkasında duran güçlerin profilinin detayları netleşiyor.

Beşiktaş’taki saldırının, Suriye’deki durumumuz ve tutumuzla, Halep’teki değiştirilmeye gayret edilen demografik yapıya Türkiye’nin ses çıkarmaması için düzenlenmiş alçak bir senaryo olduğu ihtimalleri ürperticidir.

Türkiye, Suriye meselesinde esas aktörlerden biri olduğunu giderek, özellikle Rusya’nın görmesi ve kabul etmesi, şu aşamada önemli durumdur.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısının “bizim için Türkiye ile anlaşmak, ABD ile anlaşmaktan daha kıymetlidir” mealine gelen açıklama vermesi de, zamanlama açısından manidardır.

Halep’teki tahliyelerin gerçekleşiyor olması, başlı başına Türkiye ve özellikle Erdoğan’ın bizzat girişim ve ısrarlarının sonucu olarak yorumlanmalıdır.

İranlı milislerin ve rejimin, Halep’ten çıkan tahliye otobüslerine saldırması, tahliyelerin geçici olsa bile iptal ettirilmesi, İran’ın marifeti olarak yorumlanmalı. Burada esasında, “İran’ın ne yapmak istediğini” anlıyoruz.

Rusya’nın; Halep’teki dehşetin durdurulması konusunda, “Türkiye bizi, biz Türkiye’yi anlıyoruz”  beyanını vurgulaması, Rusya ile Suriye konusunda ayrıştığımız noktalar kadar, uzlaşabileceğimiz noktaların olmasına da işaret etmektedir.

Suriye meselesinde; Obama’nın “Türkiye’nin Halep konusundaki çabalarını takdir ediyorum” demesi de; Türkiye’nin, Suriye konusunda birilerinin arzu ettiği gibi göz ardı edilemeyeceğini anlatan bir durumdur.

Başbakan Yıldırım ve Rusya Başbakanı Medvedev ile temas halinde olarak, Halep meselesinde, Rusya’nın destek vermeye itilmesine zemin oluşturdu.

Gözüken şey şu! Türkiye lideri Erdoğan’ın tutumu ve girişimleriyle, Rusya’nın Esad üzerindeki etkisini kullanmasına, Halep’in mahsur ve zalimce ölüme terk edilen insanlarının kurtarılmasına neden oldu.

Esad rejiminin askerleri ve İran güdümündeki Şii milislerin Halep’ten çıkartılan yaralılara saldırısına da, bu süreç içerisinde şahit oluyoruz.

İran’ın; Rusya ile Türkiye arasında, Suriye konusunda bazı konularda mutabakata varması, acı bir durum olarak okunmakta.

Türkiye’nin tutumunun ne kadar önem arz ettiğini, Halep’teki son dramla bağlı olarak, ortaya konulan tavırlarla anlıyoruz.

Dolayısı ile Halep’teki dehşete, günlerdir sessiz kalan dünya, İstanbul’un göbeğinde terör saldırısına maruz kalan Türkiye, acısını içinde yaşayarak büyük devlet geleneğiyle, üzerine düşeni yapmayı başarıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; milli seferberlik ilan etmesi konusunu da, bu kapsamda değerlendirmek lazım! Milli dayanışma; ülke vatandaşı, hükûmeti ve devleti arasındaki birlik içerisinde hareket edilmesi gerektiğine işaret etmiş oldu. Suriye’de, Türkiye varlığından rahatsız olan güçlerin piyon olarak kullandıkları unsurların, terörist unsur olduklarını artık net görüyor ve idrak ediyoruz. Türkiye; Suriye meselesinde, güvenliğini ve sınırları boyunca istikrarı sağlamak için operasyonlarını başarı ile hedefe vardırmalıdır. Bunu, Suriye’de şu anda savaşan tüm aktörler anlamakta. Türkiye’yi bypass etmek, fazla ileriye gitmesini engellemektir, karın ağrılarının nedeni!

Suriye bizzat Türkiye meselesi olduğu ve Türkiye’nin kaderini direk ilgilendirdiği için, Suriye’de birilerinin değil, Türkiye’nin analizlerinin geçerli olmasını temin etmek, sınır boyunu güvene almak zorunluluktur. Anlıyoruz ki; ABD, İran, Esad, farklı farklı noktalarda Türkiye’yi, farklı nedenlerle durdurmak niyetini zinde tutmakta. Bu durum bile başlı başına Türkiye’nin ne kadar güç ifade ettiğinin, “Türkiye’siz” mümkün olmadığının göstergesidir.

Halep’e gelince; orası dümdüz edilse bile, Esad’a, İran’a ve top yekûn hepsine teslim edilmeyecek kadar TÜRK’TÜR…