Türkiye’nin uyguladýðý dýþ politikayý farklý parametrelerle deðerlendirmek mümkün. Görünenlerden biri, Türkiye’nin Mýsýr’da muhalefeti desteklemeye devam etmesi ve bu nedenle darbe hükümeti tarafýndan Mýsýr dýþýna itilmesi. Bir diðeri, Suriye’de muhalefeti destekleme adýna el-Nusra’ya yardým eden ülke durumuna gelmesi. Bu ikisine bakarak, Türkiye’nin mezhep siyaseti güttüðü ileri sürülüyor. Bir diðer görünen ise Baþbakan’ýn çeþitli aralýklarla Türkiye’nin Þanghay Ýþbirliði Örgütü’ne girmek istediðini beyan etmesi. Tabi bu çýkýþlarýn Çin’den alýnmasý söz konusu olan uzun menzilli füze sistemi ile de baðlarý kurulmuyor deðil.
Söz konusu durumlar arka arkaya sýralandýðýnda ve araya diðer iliþkiler not edilmediðinde Türkiye ile ilgili sergilenen görüntü þu oluyor: Türkiye, Avrupa ülkeleriyle arasýný açan, Doðu’ya kayan, giderek daha fazla muhafazakarlaþan ve otoriterleþen bir hükümetle yönetiliyor, Rusya-Çin eksenine kayýyor. Ayrýca Akdeniz’i Mýsýr-Kýbrýs-Ýsrail eksenine, Suriye ve Irak’ý Ýran’a, Kafkasya’yý Rusya’ya, Balkanlarý da AB’ye býrakarak geri çekiliyor.
Uzunca bir süredir bu görüntünün makul ve mantýklý bulunmasýna yardým eden bir propaganda dönemi yaþanýyor. Bununla birlikte, görüntü ile gerçekler tam anlamýyla uyuþmuyor.
Yarýna yatýrým
Mýsýr’da örneðin, darbe hükümetinin iktidarda kalacaðýnýn, muhalefetin sonsuza kadar bastýrýlacaðýnýn bir garantisi yok. Yarýn bir gün dengeler deðiþtiðinde ve iktidar farklýlaþtýðýnda yeni yapý-Batý iliþkisini hangi oyuncu yeniden kuracak? Rusya’nýn Mýsýr’daki güçlenme çabalarýnýn Türkiye’nin desteklediði kesimler üzerinden olduðu da hatýrlatýlmalý. Rusya’nýn fiilen fazla etkin olmamasý, ileride kurulacak bir hükümetin Rusya yanlýsý olmamasý ya da en azýndan Batý baðýný da sürdürebilmesi nasýl saðlanacak? Herhalde Ýhvan Ýsrail ile iþbirliði yapmayacak.
Benzer durum Suriye için de geçerli. Suriye yönetiminde bugün ya da yarýn muhalif kesimlerden de temsilciler olacak. Ýran-Rusya tarafýndan desteklenen kesimlerle, Türkiye tarafýndan desteklenen kesimler bir arada olacak. Dolayýsýyla Suriye, tümüyle eski ekseninde kalmak yerine, ‘batý’yla da Türkiye üzerinden bað kurabilecek bir ekibe sahip olacak. Irak’ta ise ‘batý’ çýkýþýnýn Erbil-Türkiye hattý olduðuna kuþku yok.
Arap direniþi baþladýðýnda, tüm ülkelerde muhalifleri destekleyen ABD ve AB ülkeleri, hem muhalif gruplarýn ‘aþýrýlýklarý’ hem de Rusya’nýn bastýrmasýyla geri çekilmiþlerdi. Baþlangýçtaki oyun, tümünü kazanmak üzerineydi, þimdiki oyun ise yarýsýný kazanmak.
Yarýsýna razý olma
Yarýsýna razý olma oyunundaki eksik halka ‘aþýrý Sünni’ gruplarýn bertaraf edilmesi ve eþ zamanlý olarak Ýran’ýn oyuna dahil edilmesiydi. Bu, muhtemelen Rusya ile ABD’nin üzerinde kesinlikle anlaþtýklarý bir konu.
Ýran’ýn oyuna girebilmesi için bölgedeki ABD müttefiklerinin geri çekilip yer açmasý gerekiyordu; Ýsrail ve Suudi Arabistan ile ABD’nin kavgasý bu anlama geliyor. Ýki ülke, Ýran’a açýlan alanýn sýnýrýný oluþturuyor. Türkiye ise Ýran’a açýlan alanýn garantörü. Irak ve Suriye’de Ýran ne kadar varsa, Türkiye de o kadar olacak. Türkiye’nin garantörlük misyonunu sürdürmesi için, bir yandan muhalif gruplardan elini çekmemesi ve güveni sürdürmek için Ýsrail ile uzlaþmamasý, öte yandan Baðdat ve Tahran yönetimleriyle normalleþmesi gerekiyordu. Erbil yakýnlaþmasý da bu dengenin dengeleyicisi olarak görülebilir.
Doðu’ya kayma görüntüsünün ise en fazla Avrupa’yý telaþlandýrdýðý söylenebilir. Zira, bu kurguda eksik olan Türkiye-AB iliþkileri. Türkiye’nin söz konusu dengeleri düþük riskle yürütebilmesi, AB süreciyle olur. AB’nin Türkiye kararsýzlýðý açýk. Kararlarý tetikleyecek olanýn da, Türkiye’yi kaybetme riski olduðu söylenmeli.