Pazartesi günü akþama doðru Suriye sýnýrýndan arkadaþlar aradý. Bükülmez Karakolu'nun komutaný olan yüzbaþýnýn bombardýmandan kaçan Suriyelilerin çadýrlarýnýn Türkiye topraklarýna fazla yakýn yerlere kurulmasýný protesto etmek maksadýyla sýnýr kapýsýný yaralýlarýn geçiþlerine kapattýðýný ve Esed güçlerinin attýðý varil bombasýyla aðýr yaralanan iki Suriyelinin bu yüzden öldüðünü söylediler. Can kayýplarý üzerine Suriye tarafý sýnýrý kapatmýþ, insani yardýmýn geçiþine bile izin vermeyip "Yaralýlarýmýzý ölüme terk edenlerin yardýmýný istemiyoruz" demiþ.
Hemen Suriye tarafýndaki Atme Kapýsý'nýn (ki IÞÝD'in filan deðil Türkiye dostu gruplarýn elindedir) sorumlusu olan Ebu Hasan'la irtibat kurdum. Aðýr yaralý iki vatandaþlarýnýn hastaneye yetiþmelerine karakol komutaný tarafýndan mani olunduðu için can verdiði bilgisini teyit edip ekledi: "Bu karakolda bize öteden beri kötü davranýyorlar. Geçiþlerine izin verilmediði için ölen yaralýlarýmýzýn sayýsý 10'u buldu. Recep Tayyip Erdoðan sadece Türkiye'nin cumhurbaþkaný deðil, bizim de liderimiz. Bütün mazlumlarýn lideri. Biz ona güveniyoruz, bizim iyiliðimizi istediðinden eminiz; fakat burada maruz kaldýðýmýz muamele Erdoðan'ýn çizgisine ters. Kendi kafalarýna göre hareket eden iki-üç kiþi, Erdoðan'ýn takip ettiði rahmet yolunu gölgeliyor. Erdoðan buna izin vermemeli."
Ne yazýk ki sadece iki-üç kiþi deðil, koca bir devlet aygýtý yýllardýr Bükülmez Karakolu'nda yaþanan acýlara göz yumuyor veya onlarý sineye çekiyor. Ýki yýlý aþkýn bir süredir bu karakolla ilgili birbirinden önemli þikayetler iþitiyorum ve bunlarý yetkililere iletiyorum. "Devrimcisin, ha? Esed'le savaþýyorsun, öyle mi?" denilerek askerlerimiz tarafýndan evrile çevrile dövüldüðünü söyleyen bir Suriyelinin þikayeti mesela. Tüylerim diken diken oldu, hemen karakola telefon açýp komutanla görüþtüm, "Bu iddia doðru mu?" diye sordum; "Ne münasebet!" filan demedi, gayet piþkin bir üslup ve ses yonuyla "Size bilgi veremem" dedi. Ne mi oldu o komutana? Görev süresi dolana kadar karakolun baþýnda kaldý. Ve yaraya neþter vurulmadýðý için o komutan gittikten sonra da sorunlar devam etti. Þimdiki komutan, "Yapmýyorum kardeþim! Ýstediðiniz yere þikayet edin" deyip durmasýýyla meþhurmuþ. Sadece Suriyelilere deðil, Kýzýlay'a bile müþkülat çýkarýyormuþ.
Bundan üç hafta kadar evvel, þikayetlerin ayyka çokmasý üzerine, þu karakolda insanlara nasýl muamele edildiðini gözlerimle göreyim ve sýnýrýn Suriye tarafýndaki yetkililerle hasbihal edeyim diye bölgeye gittim. Karakola birkaç yüz metre kala kurulmuþ olan barikatta, bölgeden sorumlu olan kaymakamýn yardýmcýsý ile karþýlaþtýk. Niyetimizi öðrenince kaymakama telefon açtý. Görüþmeden sonra "Kaymakam bey size çok kýymet veriyor, benim size eþlik etmemi istiyor" dedi. Mutlu oldum. Sonra bir telefon görüþmesi daha yaptý ve hava birden deðiþti. Bir sorun varmýþ. Hemen gidemeyecekmiþiz. Kaymakam toplantýya girdiði için ne zamam gidebileceðimizi de soramýyormuþ. "Bekleyin, ben size haber vereceðim" deyip gitti. Beni barikatta býrakýp gitti. Ona güvenseydim bugün hala orada bekliyor olacaktým. Güvenmedim. Yanýmdaki arkadaþa "Bunun arayacaðý yok. Kaymakamýn toplantýsý da hikaye. Geri dönelim" dedim ve Bükülmez Katakolu'nu göremeden gittik. Gerçekten de telefon filan gelmedi. Çocuk kandýrýr gibi kandýrmaya kalktýlar beni.
Þimdi kaymakam bey Suriye tarafýndakilerin doðru söylemediðini, iki yaralýnýn deðil sadece bir yaralýnýn öldüðünü, sözkonusu olan diðer þahsýn bombardýman maðduru deðil kanser hastasý olduðunu ileri sürüyormuþ. Yaþadýðým o maceradan sonra sözüne itimat edemeyeceðimi takdir edecektir. Velev ki doðru söylüyor olsun; bir tek yaralýnýn bile ölmesi yeterince trajik deðil mi? O komutanla ilgili þikayetler kendisine öteden beri iletilen kaymakam, Suriyeli bir yaralýnýn Türkiye kapýsýnda ölüme terkedilmesinden mesuldür ve hiçbir mazeret bu mesuliyetini ortadan kaldýrmaz.
Yaralýlarýn veya yaralýnýn ölmesi üzerine "Biz ne yaptýk Allahým!" deyip kendilerini affettirmenin yollarýný aramalarý gerreken mahalli yetkililer bunun yerine ne yapmýþlar, onunda anlatayým: Karakol komutaný akþama doðru Atme Kapýsý'na gidip, zerre kadar üzüntü belirtmeden, "Þu çadýrlarý kaldýrýrsanýz yaralýlarýnýzý alýrýz" demiþ. O kadar. Kaymakamýn yardýmcýsý da Atme Kapýsý'na gidip, hesap vereceði yerde Suriyelilerden hesap sormuþ: "Niye böyle yapýyorsunuz? Sizi kim kýþkýrtýyor?" Demek ki ona göre asýl sorun, yaþanan trajedi deðil, trajedinin kamuoyuna haber verilmesi!
Türkiye, güvenli bölge kurmak için Suriye topraklarýna asker sokmaya hazýrlanýyor. Çok güzel; fakat sýnýr ötesinde bir bölgeyi kontrol altýna almaya kalkýþmadan evvel Bükülmez Karakolu ve ilgili kaymalamlýðý kontrol altýna alalým lütfen. Bir tarafta Suriyeli muhacirlere "Siz bizim için þerefsiniz, bereketsiniz" diyen cumhurbaþkanýmýz, öbir tarafta Suriyeli yaralýlarý Türkiye kapýsýnda ölüme terk eden yetkililer... Bu çeliþkiye daha fazla katlanamayýz.
Suriye'deki dostlarýmýzý aleyhimize döndürmekten imtina etmeyen, þu fevkalade hassas dönemde bile züccaciye dükkanýna giren fil manzarasý sergileyerek Suriye'de mevzi kaybetmemize zemin hazýrlayan kimselere behemehal bedel ödetilmezse, bunun bedelini bütün Türkiye öder.
* * *
Dört senedir Suriye ile yatýp Suriye ile kalkýyoruz, baþbakanýmýz ve cumhurbaþkanýmýz mütemadiyen Suriye meselesine dair beyanat veriyor, ordumuz tetikte vs, vs, vs, ama hala baþý sonu belli bir Suriye stratejimiz, çözüm perspektifimiz, zafer projeksiyonumuz yok. Hükümetin yahut devletin uluslararasý denge tasavvuru, ayrýca ordunun imkanlarýnýn bir türlü deðerlendirilememesi (geçersiz mazeretlerle bundan geri durulmasý) gibi sebepler yüzünden Suriye de Türkiye de mütemadiyen kan kaybediyor ve bu kaybýný bir an evvel (Tekrar ediyorum: BÝR AN EVVEL) durdurmaya dönük güçlü bir siyasi irade maalesef yok ortada. Gelecek yazýlarda pek çok dostumu ve aðabeyimi üzmek pahasýna bunun ayrýntýlarýna gireceðim inþaallah.
Bükülmez Karakolu meselesi bile yýllardýr çözüllmemiþken umumi meselenin kýsa vadede çözüleceðine dair ümidimi sorarsanýz; zayýf