NATO’nun ABD’nin Chicago kentindeki yýllýk zirvesi Pazar günü baþlýyor. Baþkan Barack Obama, NATO zirvesinin “memleketinde” düzenlenmesini saðlayarak seçim öncesi taraftarlarýna da güç gösterisi yapmýþ oldu.
En geniþ katýlýmlý zirvenin ana gündemi Afganistan. Ancak ikili görüþmelerde ve kulislerde aðýrlýklý olarak Suriye’nin ve bu baðlamda Ýran’ýn konuþulacaðý belirtiliyor.
Üç konu da Türkiye’yi hem birinci derecede ilgilendiriyor, hem de birinci derecede “söz sahibi” yapýyor.
Ancak Türkiye ile ilgili bir baþka konu da zirveye bir hafta kala ortaya çýkan bir “kriz”le gündeme geldi: NATO-AB iþbirliði veTürkiye’nin vetosu.
Krizi hatýrlayalým;
Üyelerinin çoðu NATO müttefiki olan AB, kurumsal olarak da yakýn iþbirliði istiyor. Bu, “küresel güvenlik merkezi” olmak isteyen NATO’nun da isteði. Ancak Türkiye, kendisine tam üyelik konusunda deyim yerindeyse “yasa dýþý” engeller çýkaran AB’nin NATO imkanlarýndan yararlanmasýný istemiyor. Bu nedenle, NATO zirvesine AB Konseyi Baþkaný Herman Van Rompuy ve Avrupa Komisyonu Baþkaný Jose Manuel Barroso’nun davet edilmesi gündeme geldiðinde, Türkiye, buna karþý çýktý.
Ankara, “Önceki zirvelerde AB liderleri davet edilmiyordu. Bu zirvede de yeni bir gerekçe yok” diyerek veto kartýný gösterdi. ABD de Türkiye’nin tavrýna destek verince, AB liderlerinin sadece açýlýþ kapanýþ törenleri ile resmi akþam yemeðine katýlmalarý þartýyla zirveye davet edilmesine karar verildi.
Zirveye günler kala ortaya çýkan “AB krizi”, twitter deyimiyle Türkiye’yi “trend topic” yaptý.
AB krizi, çok önemli bir buluþmayý da objektiflerin hedefine koydu: Gül-Hollande görüþmesi. Zirvede Türkiye’yi temsil edecek olan Cumhurbaþkaný Abdullah Gül, yeni Fransa lideri Francois Hollande ile ilk kez Chicago’da bir araya gelecek. Gül’ün kesinleþen ilk görüþmesi de bu: 20 Mayýs Pazar günü, saat 16:00 veya 18:00’de.
Bu görüþme, Türkiye’nin AB üyeliðine gayrýresmi “veto” sürecine önayak olan Sarkozy sonrasý Fransa’nýn tutumunu ölçmek açýsýndan önemli. Zira, Türkiye’nin NATO-AB iþbirliðine destek verip vermeyeceðinde de bu tutum belirleyici olacak.
Cumhurbaþkaný Gül’ün ABD Baþkaný Barack Obama ile görüþmesi de bekleniyor. Ancak bu görüþme henüz takvime baðlanmadý.
Zirveye günler kala, Avrupa ve ABD medyasýnda aðýrlýkla, “zirvenin yýldýzýnýn Türkiye olacaðý” yorumlarý yapýlýyor. Buna gerekçe olarak da, krizdeki AB’ye raðmen Türkiye’nin ekonomik büyümesini sürdürmesi, son yýllarda yaptýðý demokratikleþme reformlarý, aktif dýþ politikasý, jeostratejik önemi, Ortadoðu/Ýslam ülkeleri nezdindeki konumu, NATO’daki katkýsý ve komuta yetkisinin artmasý ile Ýttifak’ýn yeni “Akýllý Savunma Sistemi” projesinde üstleneceði yeni roller gösteriliyor.
Gerek yetkili isimler, gerekse savunma ve diplomasi analistleri, Türkiye’nin geçmiþ yýllardan farklý olarak NATO’da “söz aðýrlýðý”na sahip olduðu noktasýnda birleþiyor.
Türkiye için þu iki taným yapýlýyor: Bölgesel lider ve küresel ekonominin önemli bir ortaðý.
Cumhurbaþkaný Gül’ün yanýsýra, Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu ve Milli Savunma Bakaný Ýsmet Yýlmaz da zirvede olacak. Zirvede, hem Türkiye-Fransa ve AB süreci konusunda, hem de Türkiye’nin NATO’da üstleneceði yeni sorumluluk ve yetkiler konusunda önemli sonuçlar bekleniyor.