Türkiye Cumhuriyeti çöken bir imparatorluðun mirasý üstüne tartýþmalý bir þekilde kuruldu. Pek çoklarý için Versay Antlaþmasý ile biten savaþ bizim için ancak dört yýl sonra Lozan Antlaþmasý ile bitti. Ama Türkiye hep komþularýnýn tehdidi altýnda yaþadý. Önce Irak’ý iþgal eden Ýngiltere, sonra Ýtalya, II. Dünya savaþý sýrasýnda Almanya, sonrasýnda da Sovyetler Birliði’nden çekindi.
Ýktidarýn Ýstanbul’dan Ankara’ya taþýnmasý da tehdit algýsýnýn abartýlmasýna, düþmanýn olduðundan büyük gösterilmesine neden oldu. Genç Türkiye Cumhuriyeti dýþ tehdit karþýsýnda ve zamanýn þartlarýna uygun Türklük mitosu etrafýnda þekillendi, yoðruldu. Avrupa’da esen faþist ve ýrkçý rüzgarlardan etkilendi. Savaþ sona erdiðinde ortaya çýkan tehditse soluk almasýna, kendini bulmasýna hiç yardýmcý olmadý.
***
Kýsacasý Türkiye, kah tercihten, kah þartlarýn zorlamasýndan kendine güvenlikçi bir zihniyetin penceresinde baktý. Barýþ zamanýnda da vatandaþýný deðil topraðýný korumayý önceledi. Soðuk Savaþ’ýn sonu da onu rahatlatmadý. Ýran-Irak Savaþý, Yunanistan’la olan problemleri, Kýbrýs sorununun giderek içinden daha da çýkýlmaz hale gelmesi Türkiye’yi sardý sarmaladý, güvenlikçi anlayýþýn girdaplarýna sürükledi. Kürt sorunu ve PKK þiddeti ise bu anlayýþa istediði gerekçeleri saðladý. Ülke her yerde ve her köþede yýllarca düþman aradý.
Zihinlerdeki düþman farklý tezahürleriyle kimi zaman baþörtüsünde, kimi zaman Kürtçede, kimi zaman da ülkenin azýnlýklarýna bakýþýnda ortaya çýktý. Askerlerimiz muhtelif gerekçelerle darbe yapmaya çalýþýrken, basýnýmýz her taþýn altýnda vatan haini arama peþindeydi. Çoðumuz Amerikalýlarýn ve Avrupalýlarýn sabah-akþam “nasýl yaparýz da Türkiye’yi böleriz” diye düþündüklerine inanýrdýk. Türkiye ne yazýk ki içine kapalý bir ülkeydi. Ýthal ikamesi iliklerimize iþlemiþti.
Araplarý sevmez, Acemleri aþaðýlar, Ýsraillilerden nefret eder, Ruslarý, Amerikalýlarý, kýsacasý tüm diðerlerini ötekileþtirir, böylece kendi aidiyetimizi yeniden üretirdik. Benim kuþaðým ortaokul ve lisede tarih yerine mitoloji okuyarak büyüdü, efsaneyi gerçek sandý. Üniversiteler de dahi bilim adýna propaganda yapýldý. Bizler eleþtirmeyi deðil tevekkülü ve tekerrürü öðrendik. Devletimizin her þeyi doðru yaptýðýna ama hep o kötü düþmanlarýn bizi barýþ masasýnda kandýrdýðýna inandýk.
Saðcý ya da solcu olmamýz da temel algýmýzý etkilemedi. Her iki grup da nihayetinde ayný þeyi yapmaya çalýþýyordu. Ýkisi için de vatan vatandaþýn önündeydi, güvenlik bireyi öncelemekteydi. Sadece vataný kurmak için önerdiðimiz, inandýðýmýz projelerimiz farklýydý. Biri ýrkýna daha çok sarýlmayý öngörmekteydi, diðeri devrim yapmayý. Kürtçülük, Türkçülük ve daha nice büyük anlatý ulvi hedefine varmak için insaný unuttu. Kendi þiddetini karþýsýndakinin þiddetiyle meþru gördü ve gösterdi.
Þimdi ilk defa bu anlayýþ ve anlatýyý aþmak, insaný ön plana çýkartan, onu siyasetin merkezine oturtan bir anlayýþý Türkiye’ye hakim kýlmak mümkün olacaða benziyor. Kürt sorununun çözümü için üretilen retorik yeni, daha insani ve daha demokratik bir Türkiye’nin doðuþuna iþaret ediyor. Direnç büyük, tepki fazla. Sorun da çok. Herkesin bu deðiþimi kendi çýkarýna yoðurmak istediði de gerçek. MHP ve CHP belli ki yeni þartlara uyum saðlamaktansa eskisini sürdürmeyi daha uygun buluyor.
***
Bizim gibi sýradan insanlarsa deðiþimi anlamakta zorlanýyor. Hayatlarý boyunca kendilerine öðretilen þeylerin yanlýþ olduðunu düþünmek bile istemiyorlar. Silahlarýn susmasýnýn, sorunun çözülmesinin kendileri için de yararlý olacaðýný ancak her þey bittikten sonra anlayacaklar. Diðer yandan verdikleri tepkiler de düþünsel alanýn zenginleþmesine, tartýþmanýn derinleþmesine, deðiþimi savunanlarýn kendini aþmasýna yardýmcý oluyor.
Tartýþmanýn içsel mantýðý Türkiye’yi her gün bir kez daha sarsýyor, ayný kökenden gelen ama farklý siyasi anlayýþý sahip olan insanlar pozisyonlarýný haklý göstermek için tartýþmaya ilk baþladýklarý noktanýn çok ötesine geçmek, kendilerini aþmak, toplumsal deðiþime önderlik etmek zorunda kalýyor...