Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi

Sicili şaibeli Freedom House gibi kuruluşlar Türkiye’yi “kısmen özgür ülke” kategorisinden “özgür değil” kategorisine indirdi diye, “gördünüz mü işte, biz özgür değilmişiz!” diye paniğe kapılanların, kanaatlerinden gündem oluşturduğu bir zaman diliminde yaşandı bu gelişme. 

Türkiye’nin, adında “Kürdistan” kelimesi geçen ilk partisi Nisan sonunda resmen kuruldu. Kurucu genel başkanlığını Mehmet Emin Kardaş’ın yaptığı Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) yıl başından beri İçişleri Bakanlığı’ndan “onay” bekliyordu.

10, 15 yıl önce olsa orta ölçekte bir kıyamete sebebiyet verebilecek bir gelişmenin, bugün gündemde yer bile bulamamış olması kendine, Türkiye’nin tabularını yıkmak, korkularını aşmak konusunda aldığı yolu da gösteriyor.

Bir şeyi daha: Şiddete başvurulmadığı takdirde her görüşün savunulabileceğini, temsil edilebileceğini. Çünkü TKDP, “bağımsız Kürdistan”ı savunuyor ve lakin şiddeti kesin olarak reddediyor, açık ve meşru siyaset dışında hiçbir yolu yöntemi benimsemiyor.

Bağımsız Kürdistan’a yol mudur?

Şimdi gelelim hemen herkesin zihninin bir köşesinden geçen asıl mevzua, zurnanın zırt dediği soruya: Türkiye’nin, bağımsız Kürdistan’ı savunan bir partisinin olması, günün birinde bağımsızlığını ilan edecek bir Kürdistan’ın da yolunu açar mı?   

Bunun olabilmesi için pek çok aktörün, faktörün, değişkenin bu sonucu doğuracak şekilde değişmesi gerekir. Peki, mümkün mü bakalım:

Bir: En büyük Kürt şehri İstanbul’ken, Kürt nüfusunun önemli bir oranı Türkiye’nin batı illerinde yaşıyorken Kürdistan’ın sınırları nerede başlar biter? Bunu kim nasıl belirler?

İki: Bölgedeki sınırları Osmanlı eyaleti Kürdistan’ı dörde bölerek çizen Sykes-Pikot anlaşması iki yıl sonra 100. yılına giriyor. Geçen bir asır, kan ve gözyaşından başka şey üretmemiş olsa da dün dünde kaldı. Türkiye Kürtleri Türkiyelidir, Türkiye’dir. Ekonomik siyasi insani ilişkiler sınırları çoktan şeffaflaştırırdı, ulus devlet fikri iyice anakronikleşti.   

Üç: Yaşayan 3 buçuk milyon Kürt’ün 3 buçuk milyon Türk ile evli olduğu, geçmiş evliliklerden doğan çocuklarla birlikte halka halka genişleyen bir “melezleşen Türkiye” toplumu varken; kim Türk, kim Kürt?

Dört: TKDP’nin Bağımsız Kürdistan’ı realize edebilmesi için Kürtlerin oyunu onayını alması lazım. Mevcut durumda bölgede sadece iki parti var, AK Parti ve BDP. İki partinin tabanı da konsolide ve Meclis’te grubu bulunan diğer iki partinin, CHP ve MHP’nin bölgede tabeladan başka karşılığı yok, daha doğrusu bölgede başka bir partinin adı yok.

Beş: Başbakan’ın 81 ilde ifade ettiği gibi AK Parti “tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan” diyor. AK Parti’ye oy veren Kürtler de bu “tek”liğe, birlikteliğe oy veriyor.

Altı: Ankara’da artık HDP ile temsil edilen Kürt siyasi hareketi ise yola çıktığı zamanki gibi “bağımsızlık”tan değil misak-ı milli sınırlarından ve yeni Kürt-Türk ittifakından bahsediyor. 30 yıllık çatışmayı bitiren çözüm süreci için karşılıklı irade beyanları ve ortak çalışmalar sürüyor. Türkiye genelinde BDP+HDP+bağımsızlara verilen yüzde 6,6 oy, aynı zamanda Türkiye’den ayrılmaya değil birlikte dirlik aramaya veriliyor.

Yedi: 90’lar boyu bölgede ürettiği karşı şiddet ve dehşetin ardından lideri vurularak öldürülen Hizbullah geçen on yıl içinde silah bıraktı ve çeşitli STK’lar eliyle yer üstüne çıktı. Geçen yıl partileşen ve 30 Mart seçimlerine giren Hüda-Par Hizbullah’ın kapladığı o geniş alanda yükselmesine rağmen Diyarbakır’da yüzde 4’te, en güçlü olduğu Batman’da yüzde 7’de kaldı. Genel başkanlığını Kemal Burkay’ın yaptığı ve “federasyonu” öneren Hak-Par’ın ise bölge şehirlerinde oyu 0.3, 0.4 civarında. Federasyon talebine verilen oy buysa, bağımsızlığın puanı kaçtır sizce?  

Benim anladığım şu: Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi, bağımsız Kürdistan’ı kurmak için değil, demokratikleşmenin arttığı, kimlik taleplerinin karşılandığı bir dönemde Türkiye Kürtleri Kürtlüklerini unutmasınlar, asimile olmasınlar diye kurulmuş ulusalcı bir gelecek partisidir.

Bağımsız Kürdistan mı? O bir kızıl elma.