Türkiye, nasýl bir ar-ge ülkesi olur!

Bu hafta ve önümüzdeki hafta, Türkiye, araþtýrma-geliþtirme ve ‘teknokentler’ konusunda mürekkep harcayalým istedim. Bilirsiniz, ar-ge, 1800’lü yýllarda Armand Getafe denilen bir adamýn bulduðu bir kavram deðildir. Hayat kurtaran iki kelimedir. Eðer bu iki kelime hayatýnýzda yoksa diðer ‘üç harfli’ hayata geçer: S.O.S. Özellikle içinde bulunduðumuz konjonktür, yeni ekonomi ve onun kurallarý, rekabetçi ortamda hep kazanan olabilmek ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme buna baðlý. Zira büyüyen Türkiye IMF borçlarýndan kurtulmuþ olsa bile dýþ ticaret açýðý (ihracat ile ithalat arasýndaki ithalat lehine fark) her zaman için önemli bir ekonomik risk oluþturuyor. Farklý ekollerden iktisatçýlarýn üzerinde hem fikir olduðu görüþ; dýþ ticaret açýðýnýn katma deðerli ürünler ve hizmetler ile kapanabileceði yönünde. Yenilik ürettiðin kadar varsýn artýk... 

Bu saptama dünyadaki bütün ülkeler için geçerli, bu durumda cevaplamamýz gereken soru; hangi ürün ve hizmetlere yoðunlaþýrsak rekabet avantajýna sahip oluruz? Bu soruya cevap verirken dikkate almamýz gereken en önemli þey bizim an itibariyle sahip olduðumuz demografik ve coðrafik avantajlardýr. Coðrafik avantajlarýmýz bize ‘lojistik, turizm ve tarýmý’ iþaret ederken, demografik avantajlarýmýz ise ‘yüksek teknoloji’yi iþaret ediyor. Elbette gençlerden bahsediyoruz. Demografik bir avantaj olduðuna inandýðýmýz (bkz. AB ülkeleri demografik yapýsý) bu genç nüfusumuzun önünde ise adeta dikenli bir yol var. Araþtýrma geliþtirme (ar-ge) süreçlerine yönelmesi, bunun sonucunda ortaya çýkan yüksek teknolojiye sahip ürünleri üretmesi, bunu pazara açmasý, pazardan da kârlý dönmesi, bir yandan üretilenlerin sürümlerinin yapýlmasý, algoritmanýn baþa döndürülmesi ve tekrar yeniliklere yönelmesi. Aþýk Veysel, sözün burasýnda ‘uzun ince bir yol’ derken, Bacon tam da lafýn burasýnda ‘bilgi güçtür’ der... Ben de bu yazýda Türkiye’nin nasýl ‘araþtýrma geliþtirme yapan’ ve ‘yüksek teknolojiyi alan deðil satan’ bir ülke haline gelebileceðine deðineceðim.  

Baþarýlý bir ‘ar-ge’ çalýþmasý için olmazsa olmaz ön koþul þüphesiz nitelikli elemanlar. Nitelikli eleman ise ‘ilkokuldan’ baþlayarak nitelikli bir eðitim ile ortaya çýkýyor. Nitelikli bir eðitim tablet gibi bilgiye ulaþmayý kolaylaþtýran araçlar kadar, iyi kurgulanmýþ bir ‘içerik’ gerektiriyor. Artýk çocuklarýn, gençlerin bilgi deposuna dönüþtürüldüðü bir eðitim modeli yerine öðrencilerin bilgiye nasýl ulaþabileceðini öðrendiði, farklý yaklaþýmlara açýk ve her veriyi olduðu gibi kabul etmeyen, sorgulayan, karþýlaþtýran bir yaklaþýma geçmemiz gerekiyor çünkü innovasyonun baþlangýç noktasý olan Amerikalýlar’ýn ‘thinking-out-of-the-box’ dediði Türkçe’de tam karþýlýðý olmayan ama ‘sýradýþý düþünmek’ diye çevirebileceðimiz süreç ancak böyle bir eðitim sonucunda ortaya çýkabilir. Ezberleri bozan kazanýr yani.

Peki þu anda hiç mi ar-ge yapan þirket yok ülkemizde? Olmaz olur mu. Teknopark’lar, Teknoloji Bölgeleri, Ýnkübasyon Merkezleri’nde yüzlerce giriþimci harýl harýl hayatýmýza, ülkemize yeni innovatif teknolojiler geliþtirmek için ter döküyorlar. Bunlarýn bir kýsmý yurt içinde ticari baþarý yakalamýþ, bir kýsmý ise çoktan yurt dýþýna açýlmýþ firmalar. Ancak gerçekleþen teknoloji ihracatý, ithal edilen rakama göre oldukça az. Yapmamýz gereken süreci hýzlandýrmak, öncülerin iþini kolaylaþtýrmak. Bu sayede yeni gelecek ve daha iyi eðitilmiþ kesim için bazý engeller aþýlmýþ olsun.

Burada þüphesiz Teknoloji Bakanlýðý’na da çok þey düþüyor. Acil olarak teknoloji alýmlarý yerli ar-ge firmalarýna yönlendirilmeli, diðer yandan özel þirketler de yerli ürünler konusunda bir takým teþvikler ile özendirilmeli. Nasýl ki ‘turizm/tekstil’ gibi geleneksel alanlarda dünya markasý olmak için çaba gösteriyoruz, ayný algýyý ‘yüksek teknoloji’ alanýnda da yaratmak için benzer bir çabaya daha çok ihtiyacýmýz var.  Devlet mutlaka teknoloji þirketlerinin sinerjisi ve ortak bir markanýn oluþumu için yardýmcý olmalý. Batý’da da, Uzakdoðu’da da olan bu... Ha bir de, þu ‘teknokent’ler emlak piyasasýnýn bir argümaný, akademik de olsa ahbap-çavuþ iliþkilerinin merkezi olarak kullanýlmamalý. Haftaya da bu konuya deðineceðiz. Ýlgilileri üzerlerine kalýn bir þey alsa iyi olur.