Türkiye sinemasýnýn ahvali üzerine

Her yýl Kültür Bakanlýðý’nýn verdiði destekle 100 civarýnda film üretme kapasitesine ulaþan sinemamýz, Avrupa’da yabancý filmlere göre kendi yerli filmleri seyretme oranýnda en baþta görünüyor. 2015 içinde toplam 137 film yapýmý gerçekleþtirilirken, toplamda bakanlýk tarafýndan 27 milyon TL destek temin edilmiþ, 60 milyon bilet satýþýndan 32 milyonu yerli filmlere ait olarak kaydedilmiþ. Bilet hasýlatýndan 680 milyon TL elde edilirken, bu meblaðýn 360 milyonu yerli yapýmlardan saðlanmýþ. Öte yandan, TRT de 100 filmlik bir projeksiyonla bu yönde bir ataða kalkarken, bunun 30 kadarý hayata geçilirdi ve sinemamýz için gerçek bir kazaným olduðunu düþündüðümüz bu icraat, örneðin Muna ve Çýrak gibi bir eserleri sinemamýza kazandýrdý.

Bakanlýðýn verdiði kaynak desteðinin popüler ticari filmlerden elde edilen hasýlattan oluþturulan havuzdan aktarýldýðýný biliyoruz. Bir yerde, ironik olarak piyasa iþi ve komedi, korku, melodram gibi kiþinin duygu dünyasýný manipüle eden yapýmlarýn, insanýn varoluþsal durumunu irdelemeye, kiþisel bir sinema yapmaya yönelen, topluma dair bir dertleri olan yönetmenlerin çalýþmalarýna maddi katký saðladýðýna tanýklýk edilmektedir. Nicelik olarak belli bir aþama kaydettiði gözlemlenen Türk sinemasýnýn nitelik olarak da ayný minvalde bir baþarý saðladýðýndan söz edilebilir mi? Bunu söyleyebilmek için ortaya konan eserlerin sinematografik özelliklerine, sinema dilinin iþlenmesine gösterilen özene, anlatýlan hikâyenin toplumun deðerleriyle mütenasip olmasýna, gerçekliði kimi zaman sembol ve çaðrýþýmlarla ifade edip etmediðine bakýlmasý gerekmektedir.

Bu anlamda sinemamýzýn genel görünüþünün, özlenen düzeyden biraz uzak olduðu söylenebilir. Az sayýdaki bazý istisnalarý dýþarýda tutarsak, topluma mâlolmuþ sinemacýlarýn ortaya koyduðu en popüler filmlerde dahi toplumu ve bireyleri rencide edecek ifadelere ve hallere rastlanabilmektedir. Sözde korku filmlerinin inandýrýcýlýktan uzak, ikna edici olamayan imge ve varlýk deðerleri, komedilerin gücünü aðýz bozukluðu ve düþük insanlýk hallerinden almasý, ticari filmlerin naylon, sentetik sunumlarý, sanat sinemasý tanýmlamasýna girebilecek yapýmlarýn bir kýsýr döngü içinde ve nihilizmin çeperleri içinde dönelmesi, gerçekçiliðin manipülatif temsiliyle sýnýrlanmalarý sinemamýzýn semptomlarý olarak görülebilir.

Yapýcý bir þekilde perdeye yansýyan filmlerin içsel niteliklerine baktýðýmýzda ise, bunlarýn kimi zaman sözedegeldiðimiz kimlik konumuyla uyumlu olduklarý, kiþisel ve toplumsal deðerleri gözettikleri, sinema dilini manevi bir çerçevede gerçekleþtirerek, içkin olandan aþkýn olana bir kanal açtýklarý izlenmektedir. Bu tarz filmler tarihi gerçekliðimizle de örtüþük, günümüzü o perspektiften ele alan, modernizmin sorunlarýný dünden yarýna geniþ bir açýyla deðerlendiren, insan iliþkilerini kanýrtmadan belli bir saðduyu ve serinkanlýlýkla veren, komediyi ince mizah örgüsünde temsil eden bir zeminde hayat bulmaktadýr. Filvaki, nitelikli dediðimiz bu çalýþmalar, çoðunluðu meydana getiren o büyük yekün arasýnda gereði kadar farkedilememektedir.