Son dönemde Türkiye’nin Suriye’ye müdahale edip etmeyeceði konusu, en fazla sorulan sorular arasýnda yer alýyor. ‘Türkiye girer mi?’ þeklinde dillendirilen bu sorularýn cümle yapýsýna bakýlýrsa, sanki Türkiye durup dururken Suriye’ye girme planlarý yapýyor da, bu planlarý hayata sokar mý diye soruluyor gibi. Ayrýca bu tür sorulardaki ‘girer mi?’ kýsmý da biraz netameli. Ýnsanýn gözünün önüne tanklarla sýnýrý aþan bir ordu geliyor.
Hemen belirtelim, Türkiye kendisini Suriye bataðýna çekmeye çalýþan onlarca tahrikle karþýlaþtý, bu tuzaklara düþmemek için epeyce çaba verdi. Ancak kabul etmek gerekir ki, uzunca bir süredir zaten Türkiye Suriye ile düþük yoðunluklu bir mücadele sürdürüyor; içinde sivil unsurlar da var, askeri unsurlar da. Dolayýsýyla Türkiye ile Suriye rejimi arasýnda bir savaþ var mý diye sormanýn pek alemi bulunmuyor; yani tanklarý yürütmeye gerek yok.
Bugün Suriye’ye askeri müdahale yapýlmasý konusunun tartýþýlmasýnýn esas nedeni ise iki geliþmeden kaynaklanýyor. Bunlardan biri, Suriye’deki Türkiye topraðýna yapýlabilecek olasý bir saldýrý ya da Suriye’den Türkiye’ye atýlabilecek füzeler, diðeri de TSK’dan yapýlan açýklama.
Saldýrý olursa
Her ne biçimde olursa olsun, doðrudan Türkiye’yi hedef alan her saldýrýya karþýlýk verilir; Türkiye ile Suriye barýþ içinde deðil. Sýnýr dýþýnda görev yapan askerlere saldýrý olursa, karakol havaya uçurulursa ya da kaçýrma eylemleri yapýlýrsa, Türkiye olayýn niteliðine uygun bir karþýlýk verir, bu kaçýnýlmaz bir durum. Zira artýk bundan kaçýnma sýnýrý aþýldý.
Ortada büyük bir sorun olduðuna þüphe yok. Ancak içeride bu büyük soruna bakmak yerine meselenin baþka yönleriyle ilgilenme eðilimi yaygýn. Bir saldýrý olsa ve Türkiye buna karþýlýk verse ‘hükümet zaten savaþ çýkarmak istiyordu, iþte bahaneyi buldu’; karþýlýk verilmese bu sefer de ‘hükümet yurt dýþýndaki tek topraðý koruyamadý’ denecek.
Suriye sorununu hükümetin aksiyonuna baðlamaya yönelik yaklaþým, gerçekten de ‘yerel seçim’ mantýðýna dayanýyor. Gelinen eþik itibarýyla bu sorun Türkiye’nin vereceði kararlarla þekillenme aþamasýný geride býraktý, konu gayet uluslararasý bir konu ve Türkiye de bir koalisyonla birlikte davranýyor. Dolayýsýyla Suriye’ye bir askeri karþýlýk verilse de verilmese de, bu karar Suriye ile ilgili bir sonraki adýmýn nasýl tasarlandýðýný göstermekten öteye gitmez.
Açýklamalar
TSK’dan yapýlan açýklama ise konunun diðer boyutu. TSK’yý böyle bir açýklama yapmaya iten nedenler aslýnda hala normal bir ülke olamadýðýmýzý gösteriyor. Açýklama, ‘bize ne dendiyse onu yaptýk’ anlamýna geliyor. Bunda ne gibi bir anormallik olabilir; zaten öyle olmasý gerekiyor.
Ancak bundan sonra olabileceklerin bir siyasi faturasý olacaksa sorumluluk hükümettedir denmeye çalýþýlýyorsa, o zaman TSK’nýn siyasetten uzak durduðunu beyan eden açýklamasý, bizzat siyaset yapmak gibi deðerlendirilebilir. Suriye’deki topraða TSK’nýn türbe deðil karakol demesi, Çin füzelerinin TSK tarafýndan istenmediðinin haberleþtirilmesi ve yapýlan en son açýklamalar arka arkaya okununca, derin bir nefes alma ihtiyacý doðuyor.
Jetlere yapýlan tacizler, sýnýrý aþan füzeler, düþürülen uçaklar konusunda kamuoyu Türkiye’de TSK, baþka ülkelerde Savunma Bakaný tarafýndan aydýnlatýlýr. Olup bitenin iç siyasetle ilgisini kuranlara ise siyasi çevreler yanýt verir.
Kabul edelim, Suriye’ye askeri müdahale ihtimali giderek artýyor. Bu müdahale, Suriye’yi Rusya’dan koparacak ve ayný anda radikal gruplarý da bertaraf edecek türden bir sonuç verecekse olacak. Türkiye’nin derdi, bu süreçte tek baþýna kalmamak ve Rusya’nýn hedefine girmemek; verilen mücadele bu gibi gözüküyor.