Çevremizde birþeyler oluyor. Oluyor olmasýna ama ne olduðunu tam mânâsýyla tesbît etmek kolay deðil.
Rusya’da, Ukrayna’da, Irak’da, Sûriye’de bâzý durumlar ve pozisyonlar deðiþiyor. Kafkasya’nýn sâkin olduðunu söylemek de zor.
Türkiye, tâbir câizse çalkantýlý bir deniz ortasýnda yol alan bir tekneyi andýrýyor desek yanlýþ olmaz sanýrým.
Tabii böyle bir kompozisyonda ilk akla gelen sorulardan biri acabâ tekne saðlam mý meselesi. Yalpaladýðý söylenemez ama acabâ su alýyor mu?
Edebî sanatlarý býrakarak yalýn bir dille soracak olursak Türkiye komþularýndaki sarsýntýlardan yâhut hiç deðilse kýpýrtýlardan etkileniyor mu, bu bir; ikincisi ise eðer etkileniyorsa nasýl?
Bir kere þunu kabûl edelim ki komþularýndan, bir teki de deðil, ikisi üçü bu tür süreçlere giren hangi devlet olsa bunlardan etkilenir.
O bakýmdan tabii ki Türkiye de etkileniyor ama ne þekilde?
Belki þöyle söyleyebiliriz:
Bu ülkelerdeki, olaðandan az veyâ biraz daha çok farklý hareketlenmelerden hepsi, görüldüðü kadarýyla oralarýn politik rejimleriyle alâkalý konular. Bir kere bahsetdiðimiz komþularýmýzýn hiç biri çoðulcu demokratik yönetimlere sâhib deðiller. Þeklen þu yâhut bu tarzda öyle gözükseler dahî deðiller.
Bütün bu geniþ coðrafyada kelimenin gerçek anlamýyla çoðulcu demokrasiye mâlik yegâne devlet Türkiye.
Mükemmel bir demokratik rejim deðil ama hem öbürlerine kýyasla âdetâ model ülke hem Batý’dakilere kýyasla, zorlanarak bile olsa, az çok kendini kanýtlayabilen bir sistem kurabilmiþ. Eksiði gediði elbet çok, fakat netîceten demokrasi.
Yâni Türkiye çevresindeki olaylardan etkileniyor etkilenmesine ama bu etki pasif bir etki deðil, aktif bir etki. Baþka bir söyleyiþle Türkiye’nin etkilenmesi, þimdiye kadar olmadýðý biçimde onun çevresini etkilemesi üslûbunda tecellî ediyor.
Tuhaf bir vaziyet; etkilendiðiniz için baþkalarýný deðiþtiriyorsunuz.
Kasdým þu:
Çevremizdeki ülkeler günün birinde demokratikleþecekler ise bu, Türkiye’yi mütemâdiyen önlerinde gördükleri için olacak; denizaþýrý ülkeler kendilerine ahkâm kesdiði için deðil.
Ben orta vâdede Türkiye’nin; Ýran, Irak, Âzerbaycan, Sûriye, hattâ Ermenistan ve Gürcistan gibi ülkelere, meselâ bir Fransa yâhut Almanya’dan; bir Ýngiltere veyâ Ýsveç’den daha rahatça örnek olabileceði kanaatindeyim. Çünki Türkiye onlara berikilerden çok daha yakýn; bir tür akrabâ... Bir tür bile deðil, düpedüz akrabâ... O bakýmdan Türkiye’nin büyük zahmetlerle bir dereceye kadar kendisi için kurabildiði sistemin bu saydýðým komþularýmýza daha mûnis geleceðini sanýyorum.
Bu tabii Türkiye onlara “hocalýk” edecek anlamýna kat’iyyen gelmiyor. Zâten Türkiye ne bu hususda ne de baþka hususlarda herhangi bir diðer devlete hocalýk etmeye yeltenmeyecek kadar derin politik tecrübesi bulunan bir devlet; bu tür “desteðin” çoðu kez bir dizi tadsýzlýkla sonuçlanacaðýnýn idrâki içinde.
Mâlûm, bâzý þeyleri yapmamak yapmakdan daha sür’atle ayný sonucu verebilir.
Yukarýki sualin cevâbýný bu veriler ýþýðýnda ararsak teknenin su almadýðýný rahatlýkla tesbît edebiliriz.
Benim gözlemlerim, son yýllarda Türkiye’nin -Osmanlýlar gibi ifâde edecek olursak- tedrîcen, müsâvâtan ve bilâ-fâsýla aðýrlýk kazanýyor olduðu yolunda.
Politik olarak da, ekonomik olarak da kültürel olarak da.
Ve Türkiye bunu önemli ölçüde Türkiye’de “birþeyler” olmamasýna borçlu.
Bu vesîleyle hatýrlayalým ki ekonomik aðýrlýk olmaksýzýn politik aðýrlýk zâten pek teessüs edemiyor; etse bile kalýcý olamýyor. Kültürel aðýrlýða gelince þurasý bir vâkýadýr ki en sapa ve ücrâ köþelerde yaratýlan önemli fikrî ve artistik eserler bile ancak büyük merkezlere bir þekilde ulaþabildikden sonra “görünür ve farkedilir” olabilirler.
Baðlayacak olursak, evet, çevremizde birþeyler oluyor. Belki de ürkmemizi gerektirecek birþeyler; henüz tam olarak belli deðil.
Türkiye’ye gelince... Türkiye’de “birþeyler” olmuyor!
Çok þükür...