Devletin bu meselede benimsediði stratejik tercihi en azýndan körfez savaþlarýndan sonra, hiçbir zaman kendi Kürt nüfusuyla ilgili ve sýnýrlý bir tercih deðildi.
Her birinin birer Kürt sorunu olan diðer ülkelerle kýyaslandýðýnda Türkiye’nin Kürt meselesinde, tarihi bir rol oynadýðý görülüyor.
Her þey ayan beyan ortada. Türkiye’nin arka bahçesindeki coðrafyada kurulan yeni ‘Kürt statüsüne’, isterseniz ‘Türkiye’nin Kürdistaný’ bile diyebilirsiniz.
Devlet, Özal’ýn aklýyla hareket ederek Kürtler’e en kýzgýn ve öfkeli olduðu zamanlarda bile, meðer Kürtlerle bambaþka iliþkiler içindeymiþ diyesi geliyor insanýn.
‘Ulusal kuruluþ’ veya uluslaþma süreci’ diye tanýmlanan ve devletsel kurumsallaþmayý mümkün kýlan altyapýnýn örneðin hava ve kara ulaþýmý, Kürt þehirlerinin, Erbil, Süleymaniye ve diðerlerinin mekansal bölünmesi, su ve kanalizasyon þebekeleri, üniversite ve okul binalarý ve hastanelerin %90 oranýnda Türkiye’nin eliyle gerçekleþtiðini sanýrým herkes kabul etmektedir.
Meseleyi sadece bu yönüyle de deðil, siyasi ve kültürel muhtevasý, tarihsel çerçevesi içinde okuduðunuzda, her iki halkýn içinde bulunduðu ve geliþtirdiði iliþkiler, sanýrým kýskanýlacak bir aþamaya taþýnmaktadýr.
***
Öcalan ve Hükümet’in baþlattýðý süreç, PYD ve lideriyle kurulan son derece önemli ve gerekli diyaloglar, hiçbir þeyin öyle tesadüflere baðlý olarak geliþmediðini ve bir bütün olarak Kürt halkýnýn onu temsil iddiasýnda olan belli baþlý partileri aracýlýðýyla yüzünü Türkiye’ye döndüðünü açýkça ortaya koymaktadýr.
Kürtler ve Türkler dýþýnda bu iliþkilerden baþka hiç kimsenin memnun olduðunu söylemek bana göre imkansýz.
Ne Arap devletlerini yönetenler, ne Ýranlýlar ve ne de Batýlý devletlerin bu yeni Türk-Kürt siyasi iliþkilerinden memnuniyet duymasý için hiçbir sebep yoktur.
Türk-Kürt siyasi iliþkilerinin yeni bir binyýla barýþ içinde evrilebileceðini söylemek, kuþkusuz, iliþkilerin sorunsuz olduðunu kabul etmek anlamýna gelmiyor. Her iki halkýn iliþkilerinde ciddi ve önemli bir deðiþimin yaþanmakta olduðunu, bu deðiþimi herkesin hayra yormasý gerektiðini söylemek de, kuþkusuz, þimdiye kadar birlikte yaþamayý ve birlikte kalmayý mümkün kýlan bir takým tarihsel deðerlere haddinden fazla önem vermek ve bu deðerlerin yeni bir gelecek kurmak için, tek baþýna yeterli olabileceðini iddia etmek anlamýna gelmez.
***
Bugünün Türkiye sosyolojisi aðýrlýklý olarak yeni ve ortak bir Kürt-Türk sosyolojisi demek.
Gezi sosyolojisine epey kafa yoranlarýn, bu yeni ve ortak sosyolojiye de kafa yormalarý beklenir. Ama galiba kafa yorduklarýnda ortaya çýkacak sonuçlar, siyasi olarak bazý çevreleri memnun etmeyecektir. Onlarýn derdi baþka. Onlarýn derdi, Gezi ve Diyarbakýr’ýn serhýldan geleneðini birleþtirmek, bununla da kalmayýp Ýttihatçý-Kemalist ellerle ‘Rojava Devrimine’ uzanmak!
Erdoðan’ý ve bu hükümeti baþla türlü devirmenin mümkün olmadýðýný biliyorlar.
Peki siyasi sürecin hiç mi sorunu yok diyeceksiniz, her þey toz pembe mi?
Elbette deðil.
Düþünün ki Türkiye ayný zamanda bugünlerde artýk farklý ve siyasi bir mecraya taþýnmakta olan, son Kürt isyanýnýn otuz yýl devam ettiði, netameli ve trajik bir tarihin de sahibidir. Ýsyan’ýn bitiyor olmasý, Ortadoðu’da yüzyýl sonrasýna dayalý hesaplarla hareket edenleri kara kara düþündürüyor. Kürtler siyasi manada yaþadýklarý ülkelerin geleceðinde oynayabilecekleri tarihsel rol bakýmýndan, Ortadoðu’da önemli bir misyon yüklenebilir; müttefiklerini doðru seçebilirlerse, yüzyýl önce belirsizliðe ve þiddete havale edilen haklarýný ve özgürlüklerini elde edebilir, tarihe yeni bir baþlangýç yapabilirler.
Ýþte bu noktada Türkiye’yle bin yýllýk yeni bir beraberliðin maddi temelleri atýlýyor, ama bu geliþmenin, herkesi memnun ettiði de söylenemez.
Memnun olmayanlarýn baþvuracaðý çareler henüz tükenmedi.
Süreç baðlamýnda yaþadýðýmýz gel-gitler, bir türlü bitmiyor.
Benim en çok anlamadýðým konulardan biri de son zamanlarda Batý medyasýnda baðýmsýzlýk fikrine yani Baðýmsýz Kürdistan fikrine yönelmiþ olaðanüstü teveccüh!
Sýnýrlarýn artýk deðiþmesinin zamaný geldi diye baþlayan ve Batý medyasýnda yer alan ‘tavsiye’ nitelikli yazýlara bakalým Erbil Konferansýnýn cevabý ne olacak..
Türkiye’nin konferansa davet edilmesi önemli, ama bu konferans, üçüncü yol martavallarýna heba edilmemeli, Kürt-Türk siyasi iliþkilerinin önemine iþaret eden bir karara da imza atabilmelidir.
Diyarbakýr’da okunan Öcalan manifestosuna sadýk kalýnacaksa tabi..