Yaklaþýk 10 gün önce Baþkan Obama’nýn önüne konulan bir rapor, “Ýran ve Komþularý: ABD’nin Nükleer Anlaþma Politikasýna Bölgesel Etkiler” baþlýðýný taþýyor. Altýnda dört imza var: Thomas Pickering, Daniel Kurtzer, Nicholas Platt ve (þaþýrmadým) Zbigniew Brezezinski.
Rapor, bölgede yükselen IÞÝD tehditinin; 1- Amerikan-Ýran iþbirliðine zemin yaratacaðýný, 2-”Ortak tehdit algýlamasý” ile Ýran ile Ýsrail’i yakýnlaþtýracaðýný, 3- Ýran’ý, Suriye ve Irak’taki “hayati çýkarlarýný” korumak maksadýyla ABD ile nükleer anlaþmaya zorlayacaðýný belirtiyor.
Washington’da tam anlamýyla elma ile armutun toplandýðý garip bir strateji ile karþý karþýya olduðumuzu belgeleyen bir çalýþma. Bu strateji, Beþar’ý bir süre daha iktidarda tutar, Suriye üzerinden Amerikan-Ýran yakýnlaþmasýný saðlar, IÞÝD’i hemen yok etmez, aksine, savaþýn uzamasýný öngörür, Kobani’nin neden bir sembol haline geldiðini de gösterir.
Bir de, Sünni Ýslam coðrafyasýný rahatsýz eden IÞÝD’in son 3 yýlda bu noktaya yükselmesine kimlerin göz yumduðunu...
Rapor, Washington’un önde gelen düþünce kuruluþlarýndan Woodrow Wilson Center’da bir panelde enine-boyuna ele alýndý. Ýmzacýlardan Thomas Pickering’in konuþmasýnda, Ýran’la bir nükleer anlaþma saðlanmasý halinde Amerikan yönetiminin Suudi Arabistan baþta tüm Körfez emirliklerini Tahran’la daha yapýcý iliþkilere ikna etmesi gerektiðini söylemesi dikkat çekici. Afganistan uzmaný akademisyen Barnett Rubin’in “Amerika ve Ýran zaten Afganistan’da alandaki iþbirliðinin en olumlu örneðini vermiþtir” sözleri ise önemli.
Zaten kendileri yarattý...
Raporu okurken, hafta sonu buluþtuðum, Suriye muhalefetinin geçici hükümeti baþkaný Ahmet Salih Tume’nin þu sözleri beynimde:”Suriye’de demokrasi mücadelesi baþladýðýnda Beþar hepimizi cezaevine koydu, 2 ay sonra çýktýðýmýzda, biz içerdeyken ne kadar radikal terör örgütü mensubu varsa hepsini serbest býraktýðýný ve bu unsurlarýn silahlý direniþe baþladýklarýný gördük. Oysa bizim elimize silah almak gibi bir hedefimiz yoktu. Sonra, Irak’ta Maliki, orada cezaevinde bulunan Baðdadi baþta bugünün IÞÝD kadrolarýný ya serbest býraktý, ya da kaçmalarýn a göz yumdu. Beþar’ýn hedefi dünyaya terörizmle mücadele ettiðini göstermekti, Ýran ise El-Kaide veya IÞÝD gibi örgütlere karþý Amerika’nýn hassasiyetini biliyordu, bu yolla önem kazandý, alanýný geniþletti.”
Tohumlarý üç yýl önce atýlan oyunun geldiði nokta da zaten budur.
Bu stratejik denklem, Türk-Amerikan iliþkisine bugün yaþadýðýmýz derin sorunlarý taþýr. Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn, “Ýran’a gelin, birlikte bu iþi çözelim diyoruz, yüzümüze tamam diyorlar sonra da kendi çýkarlarý için baþka iþler yapýyorlar” sözlerini de açýklar.
Ortadoðu coðrafyasýnda Amerika ile birlikte olma fýrsatýný yakalamýþ bir Ýran, Türkiye ile niye çalýþsýn?
Amerika, Suriye’de ne uçuþa yasak bölge, ne güvenlikli bölge ne de Suriye muhalefetine dönük eðit-donat programýna samimi yaklaþabilir. Washington’daki “Tahran ekseni” için Türkiye’nin bu önerileri görmezlikten gelinecek kavramlardýr.
Sünni dýþ politika...
Hükümetin ýsrarla red etmesine raðmen neden, “Sünnici dýþ politika izlemekle” suçlandýðýný da böylece anlýyoruz. Çünkü bu kurgu, “Kürtler’e düþman, Sünnici politika izleyen, hatta IÞÝD’le iþbirliði yapan” bir Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor. Washington-Tahran hattýnda tezgahlanan ve asýl hedefi Ýran’ýn nükleer programýný durdurmak olan bu planda, “Sünni bir çýban baþýna” ihtiyaç var!.. Ýç ve dýþ medyada Türkiye’ye dönük bütün algý operasyonlarý, hatta Adana’da önü çevrilen MÝT TIR’larýnda yaþanýlan gerçek bu...
Hakan Fidan’a dönük “Ýran ajaný” algý operasyonu da tek gerçeði ortaya koyuyor: Aramýzda Ýran’a en uzak isim oymuþ!..
Suriye’nin kuzeyindeki Kobani dahil o kantonlarý oraya Þam-Tahran ittifaký yerleþtirdi ve Obama yönetimi Erdoðan-Davutoðlu ikilisinin Kobani bahanesiyle Türk Silahlý Kuvvetleri’ni IÞÝD’e karþý sürmemelerinden çok rahatsýz.
TSK, senin ve Ýran’ýn paralý askeri mi? Geçiniz...
Kürtler felakete sürükleniyor...
Türkiye Cumhuriyeti, Yüksekova’da 3 evladýmýzý þehit eden maskeli o üç kalleþi ölü deðil, sað ele geçirmelidir. Baðlantýlarý önemlidir. Giderek berraklaþan bir senaryo ile karþý karþýyayýz ve bu senaryo yalnýz Türk devletini deðil, bütün Kürt coðrafyasýný da hedef alýyor. Kürtler’in yaþayabilecekleri büyük bir felaket karþýsýnda Arap ve Acemler’in kýlý kýpýrdamaz ama Türkler’in yüreði kanar.
Buradan Abdullah Öcalan ve Selahattin Demirtaþ, Pervin Buldan, Ahmet Türk, Altan Tan, Ýdris Baluken, Sýrrý Süreyya Önder, Hatip Dicle (tabii Mesut Barzani) baþta hepsine sesleniyorum: Dikkatli olun!..
Bu çaðrýyý neden yaptýðým, gelecek yazýda...