Türkiye ve Mýsýr, bir gün mutlaka

Eðer ABD Dýþiþleri Bakaný, bir ülkenin geleceðini belirleyecek yargýlama öncesinde ziyarette bulunuyorsa, bu ziyaret tam da o dava için gerçekleþmiþ demektir. Bunu saða sola evirip çevirmenin bir anlamý yok. John Kerry Mýsýr’a, seçilmiþ son cumhurbaþkaný olan Muhammed Mursi’nin yargýlanma sürecine uluslararasý sistemin damgasýný, üstelik ‘göstere göstere’ vurmak üzere gitmiþtir.

Aradan tam dört ay geçti. 3 Temmuz darbesinden bu yana Mýsýr’da Mursi ve Müslüman Kardeþler Teþkilati müthiþ bir baský altýnda tutuluyor. Adeviyye meydanýnda haftalarca süren muhteþem direniþ ve namazda saf tutan insanlarý katledecek kadar gözü dönmüþ bir eski rejim. Tablonun özeti bu aslýnda.

Þimdi bu köhne rejim, bu zavallý anlayýþ, ülkenin seçilmiþ ve meþru cumhurbaþkanýný yargýlamaya hazýrlanýyor. Bunun nasýl bir oyun olduðunun ve mahkemenin de kimlerin kontrolünde hazýrlanýp sahneye çýkarýldýðýnýn elbette herkes farkýnda.

Görün bakýn yargýlama devam ederken, ortaya ne deliller (!) çýkacak, belgeler saçýlacak! Eli kanlý bir rejim bunlar üzerinden bir halkýn geleceði üzerine söz söyleyecek, ne hazin!

***

Bizde hala Gezi operasyonunu ‘masum gençler’, ‘baskýcý, otoriter rejime karþý direniþ’ gibi göstermeye çalýþanlar, Mýsýr’daki manzarayý nasýl deðerlendiriyor, bilmiyorum. O ayrý, bu ayrý diyerek iþin içinden sýyrýlmak daha kolay geliyor onlara.

Ama aylardýr bir büyük sermaye grubunun parantezinde yer almaktan, dahasý sokaktaki kedilerin bile adýný bildiði ülkelerin tetikçisi olmaktan sakýnmadan Gezi denilen rezalete destek vermeye devam ettiler. Üstelik Gezi’nin Mýsýr halkýný katleden rejim ve onu destekleyen güçlerle ayný denklemin bir parçasý olduðuna gözlerini kapatarak.

Türkiye’nin kendi iç hesaplaþmasýnda nerede olduðu, hangi güç odaklarýný ne kadar tasfiye ettiði elbette tartýþýlabilir. Hali hazýrda bunlarýn nasýl harekete geçebildiklerini, hatta demokrasi yanlýsý gibi görünen bazý yapýlarýn da ahmaklýktan ihanete kadar uzanan bir dizi nedenle bunlarýn yanýnda yer aldýðýný Gezi operasyonunda gördük.

Gezi operasyonu, Türkiye’nin yakýn tarihte elde ettiði demokratik derinliðe, söz söyleme kabiliyetinin bölgesel ve küresel ölçekte artmasýna yönelik bir ihanet giriþimi olarak tarihe geçecektir. Kimin hangi gerekçeyle buna destek verdiði yahut hoþ gördüðü, hele kendi pozisyonunu korumak için ayaklanmayý körükleme arayýþlarý bu durumu deðiþtirmeyecektir.

***

Türkiye, gerek milletin saðduyusu, gerekse tarihten gelen muazzam tecrübe ile bu çapulculara ve onlarýn arkasýndaki güçlere geçit vermemiþ, yolun baþýnda onlarý durdurmayý baþarmýþtýr. En azýndan þimdilik.

Bunun devamýnda ne olacaðý, Mýsýr’da yazýlýdýr, Kahire sokaklarýnda görülmüþtür. Aðzýnda geveleyip ‘Ama Mursi de þunu yapsaydý’ diyenlerin, dün 28 Þubat’ta ne dediðini unutmadýk. O gün Merve Kavakçý’nýn çocuklarýna okulda öfke kusanlarý direniþçi ve rejimin koruyucusu olarak selamlýyorlardý, daha dün Gezi’den direniþ destaný çýkarmanýn peþindeydiler. Bugün Mýsýr’a karþý kör olmalarý, saðýr ve dilsiz kalmalarý þaþýrtýcý deðil. Kitap’taki tariflerine uygun davranýyorlar, hepsi bu.

Türkiye yoluna devam edecek, bu yolda nice sabotajla, provakasyonla, Gezi benzeri giriþimle karþýlaþacak. Ama inþallah Ýstanbul’la Kahire’nin el ele verdiði günleri hep birlikte, çok da uzak olmayan bir gelecekte göreceðiz.

Tüm kardeþlerimin Hicri yýlbaþýný tebrik ediyorum. Yine Muharrem ayý vesilesiyle, Hz. Hüseyin ve Kerbela’da topraða düþen tüm þehitlerin verdiði mesajýn tüm dünyada yanký bulmasýný diliyorum.

Kurtuluþa, barýþa ve mazlumlarýn seslerinin karþýlýk bulduðunu bir döneme vesile olmasý dileði ile.