26-28 Mayýs tarihleri arasýnda Mýsýr’da, 3 Haziran’da da Suriye’de baþkanlýk seçimleri yapýldý. Üçüncü güne de uzatýlan seçimleri Mýsýr’da tabii ki darbeci general Abdülfettah el Sisi, Suriye’deki seçimiyse tabii ki Beþar Esad kazandý. Ýlki kullanýlan oylarýn yüzde 96.91’ini aldý, ikincisi yüzde 88,7’de kaldý ya da kalmayý tercih etti.
Her iki seçim de þaibeliydi. Suriye’de resmi açýklamalara göre seçmenlerin üçte biri oy kullanamadý. ABD Dýþiþleri Bakaný Kerry Beyrut’ta bu seçimin hiç bir þeyi deðiþtirmeyeceðini söyledi.
AB, Suriye seçimlerinin demokratik olarak kabul edilemeyeceðini açýkladý. Mýsýr’da da seçimin adil olduðunu söylemek imkansýzdý. Ancak iki seçim de dünyaya Esad’ýn ve Sisi’nin gidici olmadýðýný gösterdi.
***
Zaten dünyanýn Sisi ile alýp-veremediði yoktu. Seçimin hemen arkasýndan tebrik mesajlarý yaðdý. Mýsýr’da askerlerin iktidarý yeniden ele geçirmesine, istikrarýn saðlamasýna herkes sevindi.
Böylece Camp David rejimi sürebilecek, Arap Baharý’nýn yýkýcý etkilerinden bölge korunabilecekti. Aslýnda Suriye seçimlerine de çok fazla üzülen olduðunu söylersek yanlýþ olur.
Evet, AB ve ABD Esad’ý tebrik etmedi ama yakýnda yapýlan seçimin siyasi sonuçlarý olacaðýna, Cenevre gibi bir yerde masaya oturulursa Esad’sýz geçiþ hükümeti koþulunda eskisi gibi ýsrarcý olmayacaklarýna emin olabilirsiniz.
Hatta, AB ve ABD bundan sonra El Kaide ile kimin daha iyi baþ edeceðine bakýp, kararýný ona göre verecektir. Ayrýca Ukrayna krizinin daha fazla önemsenmesi yüzünden AB ve ABD Rusya’yý Suriye için kýrmak istemeyecektir.
Tüm bu ve benzeri nedenler yüzünden Türkiye’nin de Mýsýr ve Suriye siyasetini gözden geçirmesi gerekiyor. Etkili olabilmek, ticari ve siyasi çýkarlarý koruyabilmek için Mýsýr’la bir þekilde barýþmak, diplomatik temsil düzeyini yükseltmek þart.
Türkiye, Müslüman Kardeþlerin haklarýný koruyabilmek için de yeni rejimle konuþabilmek zorunda. Konuþamadýðýnýz ve üstelik de ticari açýdan asimetrik bir iliþki içinde olduðunuz bir ülkeyi -savaþ açmayacaðýnýza göre- etkilemeniz imkansýz.
Suriye hakkýnda da istikrarsýzlýk ve insani trajediden en fazla etkilenen ülke olarak yaratýcý çözümler üretmeliyiz. Sorun bu zamana kadar uygulanan politikalarýn baþarýlý olup olmadýðý deðil. Sorun bundan sonra komþumuzda akan kanýn ne þekilde duracaðý, istikrarýn nasýl saðlanacaðý, Suriye’nin geleceði üstünde ne kadar etkili olacaðýmýz.
Belli ki Amerika Suriye’ye müdahale etmeyecek. Olsa olsa meþru kabul ettiði muhalefete saðladýðý askeri, siyasi ve ekonomik desteði bir miktar attýracak. Eðer Ukrayna üstünden Rusya ile anlaþýrsa muhaliflere olan desteðini de bence kesecek. Belki bölgedeki “müttefiklerinin” Esad’ýn canýný çok acýtmayacak, Rusya’yý fazla kýzdýrmayacak desteðine razý olacak.
***
Unutmayalým ki “Batý” için Arap Baharý’nýn demokrasi balonu söndü. Onlar fabrika ayarlarýna geri döndüler, Mýsýr’da olduðu gibi darbecileri desteklemeye baþladýlar. Demokrasi’nin Arap dünyasý için lüks olduðuna yeniden güçlü bir þekilde inandýlar.
Onlar için önemli olan Suriye’ye gidip savaþan, sonra da ülkelerine dönen “vatandaþlarý”. Bu trafiði engellemek birincil öncelikleri. Bataklýðý kurutmak çok külfetli olduðu için sivri sineklerle uðraþýyorlar. Bataklýktakiler de umurlarýnda ama asýl geçiþlerden rahatsýzlar.
Bu þartlar altýnda bizim gibi Suriye ile 911 kilometrelik sýnýrý olan, 1 milyondan fazla Suriyeli mülteciyi barýndýran, çatýþmalardan, içinde kurulan özerk bölgelerden, El Kaide tehdidinden doðrudan etkilenen bir ülkenin bölgesindeki deðiþimleri iyi okumasý, hiç bir komplekse kapýlmadan çözüm odaklý yeni bir yaklaþým benimsemesi gerekiyor.
Yeni yaklaþýmýn desteklediðiniz Suriye muhalefetinin çýkarlarýna aykýrý olmasý da gerekmiyor. Adaletten taviz vermeniz de, öldürülen masum insanlarý unutmanýz da hiç þart deðil. Yakýn geçmiþe bakmak, mesela Bosna-Hersek’e istikrar getiren Dayton tarzý bir barýþtan esinlenmek yeterli olabilir...