Türkiye Yüzyılı'nın eşiğinde “milli eğitim”

Kızım bu sene 5. Sınıf öğrencisi ve ben "anne" olduğum tarihten, özellikle de kızım anaokuluna başladığından bu yana Millî Eğitim Bakanlığı'nın politikalarına, uygulamalarına, sistemin işleyişine eskisinden çok daha farklı bir gözle bakmaktayım.

Bir öğrencinin velisi olmak demek, gözünüzün nuru evladınızı başka ellere emanet etmek demek çünkü... Hem en doğru şekilde verilen akademik bilgiyi alsın, bilgiyi işlemeyi, muhakeme-mukayese etmeyi öğrensin, sorsun sorgulasın hem de erdemli ve değer sahibi olmanın İNSAN kalmanın en önemli parçası olduğunu idrak etsin istiyorsunuz.

Kabul edelim ki bu büyük bir iş.

Merkezinde öğrencilerin olduğu bu denklemde öğretmenler, veliler, kitaplar, okullar, sınavlar, üniversiteler gibi onlarca farklı değişken var çünkü.

Buna okulun ve ailelerin çocuklar üzerindeki etkisinin giderek azalmasını, dijital/sosyal medyanın çocukları hedef alan zorlayıcı algoritmasını da ekleyin.

Bazılarının Abdülhamid Han'ın Maarif Nazırlarından Haşim Paşa'ya atfettiği "şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim" sözünü haklı çıkartacak kadar zorlu ve çoklu bir durum söz konusu olan.

TOPLUMUN TAMAMINA DEĞEN BAKANLIK

Rakamlar da ortaya koyuyor bunu. MEB'in verilerine göre cumhuriyetin ilk yıllarında 361 bin 514 olan öğrenci sayısı 2023'te 53 kat artarak 19 milyon 126 bin 106'ya; 12 bin 266 olan öğretmen sayısı da yaklaşık 93 kat artışla 1 milyon 146 bin 177'ye yükselmiş.

Öğretmen ve öğrencilerin ailelerini de dahil ettiğinizde toplumun tamamını kapsayan devasa bir kamu hizmetinden bahsediyoruz.

Ve siyasi kültürel farklılıkların sarkacında, haklı olarak en kolay eleştirilen noktada milli eğitim.

Farklı dönemlerde farklı idealler ve tabular edinmiş, çağın değişen ihtiyaçlarını karşılayabilmek için müfredatını ve teşkilatını yenilemeye çalışmış, bazen devamlığını ve bütünselliğini kaybetse de bütün olumsuzluklara rağmen yeni yüzyılı "Türkiye Yüzyılı" yapmayı hedefleyecek kadar özgüvenli kuşaklar yetiştirmeyi de başarmış eğitim sistemimiz.

ZORLUKLARDAN VE YASAKLARDAN GEÇEREK

Derslik sayısının artması, yeni ve güvenli okul binalarının yapılması, okullardaki fiziki şartların iyileştirilmesi, kalabalık sınıf sorununun aşılması, branş öğretmenlerinin atanması, kız çocuklarının okullaşması, öğrenmenler ve öğrenciler arasında yaşanan ayrımcılık ve hak gasplarının ortadan kaldırılması... gibi pek çok olumlu gelişme yaşandı.

PTT'nin düzenlediği "Cumhuriyetin 100. Yılına Mektup" kampanyası çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığına hayallerini yazan öğretmenler aradan geçen zamanda alınan mesafeyi çok net koyuyor ortaya. Kimi farelerin cirit atmadığı bir sınıfta ders vermeyi hayal ediyor 2002'de, kimi kaloriferi olan ve yanan bir sınıfı. Kimi branş derslerinin boş geçmesine üzülüyor kimi başörtülü öğrencilerin ve öğretmenlerin okuldan uzaklaştırılmasına.

KIZIL ELMAYI YAPAN MÜHENDİSİ BU SİSTEM YETİŞTİRDİ

Kuşkusuz bugün de çözüm bekleyen sorunları var Türkiye'nin ama önemli eşikleri aştığını, son yirmi yılda derslik ve öğretmen sayısını en az iki katına çıkardığını, ileri teknoloji içeren pek çok farklı alanda Türk gençlerinin istihdam edildiğini, Türk eğitim sisteminin yetiştirdiği mühendislerin savaş uçağı, cerrahların kritik ameliyatlar, mimarların dünyanın sayılı köprülerini, havaalanlarını yaptığını da görmek lazım.

Kız çocuklarının okullaşma oranları mesela az zamanda büyük işler başarmanın öyküsüdür. 2000'lerde kızların ortaöğretimdeki okullaşma oranları yüzde 39 iken artık 98'ler seviyesinde. Yüksek öğretimde erkek çocuklarından bile fazla.

ÜCRETSİZ EĞİTİM, HERKESE ERİŞİM VE SIÇRAMA İMKANI

Türkiye'de eğitimin ücretsiz olması, en ücra yerlerde bile taşımalı eğitim sayesinde her çocuğun eğitime erişiminin sağlanması, herkesin aynı müfredata bağlı olması, sosyoekonomik koşulları ne olursa olsun bir çocuğun eğitim yoluyla pekala en yüksek statülere gelebilmesi demokrasimizin ve eğitim sistemimizin başarıdır. Türkiye'nin başarısıdır.

Buna rağmen Milli Eğitim, muhalefetin eleştirileri oklarını gözü kapalı savurduğu bir alan hala. 2002'de dile getirilen eleştiriler aynen terennüm edilmekte. Aradan yıllar geçiyor, dünya değişiyor, ihtiyaçlarla beraber müfredat değişiyor ama CHP'nin anti-laik eğitim, çağdışı-yobaz eğitim, dindar-kindar nesil yetiştiren eğitim gibi ezberleri hiç değişmiyor.

Yeni eğitim öğretim yılı yaklaşırken sadece Yusuf Tekin alerjisi yeni CHP'de. "Tekin beka meselesidir" sloganı yeni bir tek. Gerçi o da eski; FETÖ'nün sakızı.

Malum Yusuf Tekin, Nabi Avcı'nın bakanlığı döneminde Avcı ile FETÖ'yü MEB'ten kazıyan müsteşardır. Tekin'in damıtılmış yeni bir müfredatla yeni dönemi başlatması FETÖ'yü neden rahatsız ediyor acaba? MEB'e sızamamaları olabilir mi?